Alişan Kapaklıkaya ismi eğitimci yazar kimliğiyle birçok kişi tarafından bilinse de, geçtiğimiz aylarda bir televizyon programında anlattığı ve sosyal medyada paylaşılan siyah pantolon hikayesiyle Türkiye'nin gündemine oturdu. Hikaye, 7'den 70'e tüm seyirci ve izleyiciyi yasa boğdu. 

Daha önceki yıllarda da Gördes ve Demirci ilçelerinde seminerler veren Alişan Kapaklıkaya, Şehzadeler Kaymakamlığı, Şehzadeler Belediyesi ve Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün organizasyonuyla geçtiğimiz perşembe ve cuma günü bir kez daha Manisalılar'la buluştu. Manisa Kültür Merkezi Lale Salonu koltuklarını dolduran ve birçoğunun da ayakta kaldığı seyirci kitlesi Alişan Kapaklıkaya'yı büyük bir ilgi ve keyifle dinledi. Akıcı konuşması ve insanı dikkatle kendine bağlayan üslubuyla yaklaşık üç saatlik programında seyircileri bilgilendirirken hem ağlattı hem güldürdü. 

Çocuk yaşta kardeşini kaybettiğini, kızını da ocak ayında kanser hastalığı yüzünden toprağa verdiğini belirten Kapaklıkaya gözyaşlarıyla bunları anlatırken salonda duygu dolu anlar yaşandı. İlk bölümünde sanki bir stand-up izlermiş gibi seyirciyi keyiflendiren, kahkahalarla güldüren Alişan Kapaklıkaya zaman zaman yaşadığı acı olayları da anlatırken yüreklere duyguların her yönüyle dokundu. Çok şey öğretti, çok şey kattı o akşam bizlere. Bu imkanı sağlayan Şehzadeler Kaymakamı İsmail Çorumluoğlu, Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik ve Şehzadeler İlçe Milli Eğitim Müdürü Ebubekir Ermiş'e çok teşekkürler. İsabetli bir isim, çok faydalı bir program oldu. 

Kapaklıkaya'nın çocuk yaşta kaybettiği kardeşiyle ilgili anlattığı yüreğe dokunan pantolon hikayesine gelince. Kapaklıkaya'nın anlatımıyla; 

"Bizim çocukluğumuzda var yoktu, yok vardı. Ne istersek yok. Kıtlık döneminde büyümüşüz anne babamız. Bizde onların kıtlıklarını yaşadığı döneme denk geldik. 

Ne istersek yok, pantolon al diyorum mesela, yok diyor. Oyuncak al, kendin yap diyor. Çamurdan oyuncaklarımı yaptım. Babamın iç cebini çıkarıp içine yün doldurup top yaptım. Onunla oynadım. Kız kardeşim bebeklerini kendi dikti. Onun için bir şeyin kıymetini bilmek bizim neslimizde var. 

Bir gün babam dedi ki, “size pantolon getiriyim mi?” Biz 3 kardeş elimizi çenemize dayadık hayal kurmaya başladık. Muhtarın oğlunun giyindiğinden bizde pantolon giyeceğiz. Ben ilkokul 3'e gidiyorum. Kardeşim 1'e gidiyor. Diğeri de 6 yaşında. O kadar hayal kuruyoruz ki… 

BİZİM ÜMİDİMİZ O MİNİBÜS 

Elektrik yok, televizyon yok dünyayı tanımıyoruz. Annem, babaannemin çiçekli donunu bozuyor bize pantolon yapıyor. Kardeşim dedi ki "Senin pantolonun ne renk olur?" Dedim "Siyah" Kardeşim, "Keşke benimki mavi olsa" dedi. "Niye" diye sordum. “Siz çiçekli donla okula gidiyorsunuz ya ben pantolonla gideceğim" diye hava attı. Durdu, "Babam şehirli ayakkabısı da alır mı” dedi. Ben de "Kara lastik alır" dedim. 

Neyse minibüs göründü bir toz kalkıyor, bizim ümidimiz o, beklentimiz o. Babam paketleri açıyor bana bir kara pantolon, kara önlük, beyaz yaka bir de siyah lastik. Diğer kardeşime de aynı bana aldıklarından almış. 

O hevesle bekleyen bize hava atacak olan Rafet paketleri karıştırdı açtı baktı yok! Babama döndü umutla baktı “Hani bana”? dedi. 

Babam, “Oğlum bir daha gidişte alacam sana” dedi. 

Kardeşim ağlaya ağlaya çıktı odadan. Babamın gözlerinden yaş süzüldü. Akşam sofrada hiçbirimiz konuşamıyoruz sadece kardeşimin sesi geliyor. İçli içli ağlayan bir çocuk sesi. 

Ben sabah okula gittim, geldiğimde kardeşim "Ay ne güzel yakışmış bir kere giyebilir miyim?" dedi. Ben de “Olmaz toz edersin ”dedim. İkinci gün yalvardı vermedim, üçüncü gün de vermedim. Dördüncü gün bana “Sana çok güzel yakışıyor, ayağında da ayakkabı çok güzel duruyor, belki bana da yakışır” dedi. 

“Uzun gelir” dedim, “Ucunu kıvırırım” dedi. “Toz edersin” dedim, “Kilimin üstünde giyeceğim” dedi. "Aynanın karşında bir kere bakayım dedi. 

“Yarın cuma okuldan gelince 5 dakika giyeceksin, toz etmeyeceksin” dedim. Gece yatağa 4 kardeş uzandık beni dürttü ve ”Caymadın demi? Ben uyuyamıyorum yarın pantolon giyeceğim” dedi. 

Sabah okula giderken oda kalktı, “Bugün erken gel tamam mı, ben seni kapının eşiğinde bekliyorum” dedi. Okula gittim üçüncü ders saati geldi, kapı açıldı, müdür öğretmene bir şey söyledi, söylediği şeyden olsa gerek rengi attı öğretmenin. 

Bana, “Alişan yavrum eve gider misin? Baban seni bekliyormuş” dedi. Kendi kendime, "Kardeşim babamı ayarttı. Pantolonu giymek için beni okuldan çağırttırıyor" diyorum. 

Okuldan çıktım köylüler de bizim eve gidiyor. Sokağın başına geldim, kardeşim kapının başında bekleyecekti ya, yoktu. Avluya bir girdim, bütün köy bizim avluda, annem kendini yerden yere atıyor. “Rafet’i verin bana, yavrumu verin, yaralı kuzumu verin.” 

Meğer yaşlı bir amca yeni aldığı traktörle, bizim kapının önünden geçerken kardeşimi görmemiş ve kardeşim traktörün altında kalıp can vermiş. Ben kardeşime pantolon giydireceğim gün kardeşim öldü. Cenaze yıkandı babam kefene koyarken, "Ben alacam" dedi. Kardeşimi kucağına aldı ve dedi ki “Rafet ben seni mezara değil pazara götürüp pantolon alacaktım oğlum, kalk seninle pazara gidelim” 

Her dinleyenin gözyaşlarını akıttığı, insanı derinden etkileyen pantolon hikayesi böyle işte. Hayat bazı şeyleri ertelemek için çok kısa aslında. Hep güzellikler olsun isteriz ama, bize ne getireceğini bilmeden yer alıyoruz bu hayatta. İyiliklerle, güzelliklerle yer alacağınız sevgi dolu bir hayatınız olsun, keşkelerin olmadığı iyi ki'lerin yaşandığı.