Vergiler, ödemeler, krediler, kiralar... Esnafların derdi saymakla bitmiyor.

Pandemi süreci nedeniyle uzun bir süredir işletmelerinden para kazanamayan esnaflar, iş yerlerine kilit vurmamak için aylardır birikimleriyle ayakta durmaya çalışıyor. Ancak bu birikim de tükenmiş durumda.

www.manisakulishaber.com canlı yayınına katılan Manisa'da faaliyet gösteren kafe ve restoran işletmecileri, sorunlarını anlattı.

"İŞLETMEDEN KAR BEKLEMEDEN ÇALIŞIYORUZ"

Bir fast food işletmesi olan Nazım Ziya Aydın, gıda fiyatlarının fahiş fiyatlarda zamlandığını ancak bu zamları ürettikleri ürüne yansıtamadıklarını söyledi. Nazım Ziya Aydın, "Gıdacılar nakite döndüler, başka türlü ödeme yapamıyoruz. Biz nakit çalışıyoruz ama bankadan aylık para alıyoruz. Nakit akışını döndüremiyoruz. Paket servis masrafları çok yüksek, bunlar göz ardı ediliyor. Fiyatlarımız değişmedi, zamlara rağmen aynı şekilde devam ediyor. Bazı işletmelerin paket servis elemanları yoktu, şimdi paket servis işi resmen piyasaya döndü. Bir paket servis elemanı çalıştırmak isterseniz vereceğiniz rakamlar fahiş fiyatlarda. Artık herkes sıkıntı çekiyor. Benim işletmemde benimle birlikte 4 kişi çalışıyor. Biz desteklerden faydalanamadık. Desteklerden faydalanabilmemiz için 1 yıl açık bir işletme olmamız gerekiyordu, biz yalnızca 15 gün açık kalabildik. Bu nedenle destek de alamadık, sadece esnaf kefaletin desteklerinden yararlanabildik, o da kiramızın yarısını bile karşılamıyor. Biz artık iş yerinden bir kar beklemeden işletmemizi döndürmeye çalışıyoruz. Şu anda kimse kar beklemiyor. Sürekli eksiye gidiyoruz"

“DESTEKLERDEN FAYDALANAMADIK, BİRİKİMİMİZ OLMASA İFLASIN EŞİĞİNDEYDİK”

Bir kahve dükkanı işletmecisi olan Sezgin Edik, "Biz Kasım ayından bu yana kapalıyız. Müşteri kabulümüzü durdurdular, biz de bu nedenle 'gel al' sistemine döndük. 'Gel al' sistemi, normal oturan müşteriye göre yüzde 70 bir ciro kaybımız var. Biz şu anda kar etmeyi beklemiyoruz, en az zararla nasıl ayakta kalırız bunu düşünüyoruz. Paket servisimizde giderler normal müşteriye göre daha fazla. Çünkü karton bardak, taşıma çantası, tutacak gibi maliyetlerimiz var. Saat 21:00'dan sonra sokağa çıkma yasağı başladı. Eğer o olmasaydı akşam işten çıkan insanların gelip yol üzerinden geçerken birkaç kahve almaları sağlanabilirdi, bu da bizi çok etkiledi. Zaten genel olarak herkes evinde ofisinde kahve yapıyor. Biz şu ana kadar hiçbir destekten yaralanamadık çünkü son olarak açıklanan bin TL'lik yardım ve 750 TL'lik kira desteği sadece basit usül vergi ödeyenlere veriliyor. Biz normal vergiye, bilançoya dahil olduğumuz için bu destekten de yararlanamadık. Biz Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıt olduğumuz için Esnaf Sanatkarlar Odası'nın desteklerinden de yararlanamadık. Kısa çalışma ödeneği için de sadece bir personelimiz hamile olduğu için yaralanabildi, onun dışında günleri tutmadığı için hiçbir personelimiz destekten de yararlanamadı. Benimle birlikte 5 kişi çalışıyordu, onların da isteğiyle kendilerini izne çıkarmak zorunda kaldım. Sigortaları bizde ancak izindeler. Biz bu süreçte ne zaman açılacağımızı bilmek en doğal hakkımız. Bu zor dönemde hafta sonu yasaklarını serbest bırakmalarını istiyoruz. İzni olmayan kimse yok zaten... Bu süreçte hafta sonu yasaklarını serbest bıraksalar, hafta içi 21:00'dan sonraki yasakları kaldırsalar biraz daha kendimizi döndürebiliriz. İnsanları kredi çekmeye sevk ediyorlar, kredi çekmek için gidiyorsun banka binbir türlü kriter arıyor. Geçmişimiz lekeli olmasa zaten kredi çekmeyiz. Biz yazın yaptığımız birikimleri yiyoruz. Stopaj ödemelerimiz ertelenebilir, vergilerimiz ertelenebilir. Benim verdiğim 2 bin TL’lik vergi ile mi bu devlet dönüyor? Kiramız, ödemelerimiz var, artık dayanamıyoruz. Yazın yaptığımız birikim olmasa iflas noktasına gelecektik”

“BU ÜLKENİN ÜVEY EVLADI MIYIZ?”

Bir restoran işletmecisi olan Ahmet Çiftçi de şu ifadeleri kullandı, “Biz 24 Kasım’dan itibaren kapandık. Bu pandeminin yayılmasının tek nedenleri bu kapalı tutulan esnaf mı? Bütün AVM’leri, fabrikaları dolaşın. Kafeler restoranlar dışında hayat devam ediyor. Turizm devam ediyor, memur işine gidiyor. Tek sorumlu biz miyiz? Biz kapanıp açıldıktan sonra bütün kurallara uyduk. Yüzde 50 kuralına uyduk, ateş ölçtük, masaların arasında 1,5 metre mesafe koyduk. Filyasyon ekipleri gibi çalıştık adeta. Bir kontrol mekanizması gibi çalıştık. Burada ne yapılmak istendiğini kavrayabilmiş değilim. Biz de tıp doktorlarını dinliyoruz, onlar yayılmanın gerçek nedenlerini söylüyorlar. Biz 3 aydan beri kapalıyız, o zaman bütün ülkeyi 15 gün kapatsınlar. Bu sürecin acısını, sancısını sadece biz çekmek zorunda mıyız? Bu durum Anayasa’nın eşitlik ilkesine bile aykırı. Benim yanımda sigortalı olarak 3 kişi çalışıyordu, onlar kısa çalışma ödeneğinden yararlandılar. Ama akşamları bizlere yardım etmeye gelen 13 arkadaşımız vardı, onlara hiçbir yardım olmadı. Basit usulle çalışmadığımız için hiçbir destekten de faydalanamadık. Bu kadarı çok fazla. 15 gün 2 periyot halinde kapansaydı bu kadar artış olmazdı, hayat herkes için normale dönebilirdi. Biz bu ülkenin üvey evladı mıyız? Artık dayanacak gücümüz kalmadı, bir an önce işletmelerimizin açılmasını istiyoruz.”

Editör: TE Bilişim