İnşaat Mühendisleri Odası Manisa Şube Başkanı İnşaat Mühendisi Fethi Obus, 17 Ağustos Marmara depreminin 20. yılı nedeniyle açıklama yaptı. Başkan Obus, “Üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen hala acılarımızı, yaralarımızı saramadık. On binlerce insanımızın yaşamını yitirdiği, yüz binlerce insanımızın yaralandığı, ekonominin büyük zarar gördüğü ve ülke olarak çok büyük bir sarsıntı yaşamamıza neden olan deprem tehlikesinin bir daha yaşanmaması en büyük temennimizdir. Fakat ülkemiz, özellikle Manisa ve çevresinin birinci derece deprem kuşağında yer alması ve bu yüzden her an deprem tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçektir. 1939 Erzincan'da 32 bin insanımızı yitirmemize neden olarak, ardından 1966 Varto, 1971 Bingöl, 1976 Çaldıran, 1983 Aşkale, 1995 Dinar'da çok büyük yıkımlara yol açarak, yakın zamanda ise Manisa merkez, Akhisar, Çanakkale ve kısa bir süre önce Denizli'de art arda meydana gelen şiddetli sarsıntılar ile deprem kendisini devamlı bize hatırlatmaktadır. Bodrum, Datça gibi sahil beldelerinde ise deprem sonrası su hareketi (tsunami) tehlikesi de ortaya çıkmaktadır. Yakın zamanda yaşanan bu depremlerde can kaybı olmasa da henüz ülke olarak geçen sürede yeterli dersleri almadığımızı, depreme karşı yeterince hazırlanmadığımızı görmekteyiz” dedi.

"BİLİMİN, TEKNİĞİN, AKLIN GEREKTİRDİĞİ İŞLERİ YAPMALIYIZ"

İmar dönüşümüne meslek odalarının da dahil edilmesi gerektiğini vurgulayan Obus, "Yapı denetim sisteminde yapılmaya çalışılan ama hala yetersiz kalan düzenlemeler, ranttan uzak yapılan alan bazlı kentsel dönüşüm uygulamaları, yeni deprem yönetmeliğinin hayat geçirilmesi olumlu gelişmeler olarak görülse de imar barışı adı altında çıkarılan uygulama ile bu süreçte yapılan tüm iyi niyetli çalışmalar çöpe atılmıştır. İmar barışı ile yapıların deprem güvenliğinin sorgulanması ve tüm sorumluluğun vatandaşa bırakılmış olması, işin uzmanları olan mühendisleri bu süreçte saf dışında bırakmıştır. Olası bir depremde güvensiz ve kaçak yapıların yıkılmasına ve büyük zararlar görmesine göz göre göre davetiye çıkarılmıştır. Oysaki deprem tehlikesinin kötü sonuçlarını en aza indirmek için; kamu yapısı, özel yapı diye ayırt etmeden tüm mevcut yapı stoku ortaya çıkarılmalı, gerekirse iyileştirme ve güçlendirme çalışmaları yapılarak depreme hazırlanmalıdır. Yeni yapılacak yapıların ise her türlü mühendislik hizmetini alarak, denetim sürecinden geçerek sağlıklı bir şekilde inşa edilmesi gerekmektedir. Her doğal afetten sonra yaralarımızı sarma anlayışı yerine bilimin, tekniğin, aklın gerektirdiği işleri yapmalıyız. Unutmayalım ki deprem bir doğa olayıdır, doğal afete dönüşmemesi bizlerin elindedir. Bu yüzden meslek odalarının biran önce sürecin içine dahil edilmesi ile sahte mühendisliğin, niteliksiz mesleki faaliyetlerin önüne geçilerek yapıların işin uzmanları tarafından denetlenmesi sağlanmalıdır, üniversitelerimizde nitelikli eğitimin önü açılmalıdır. Ormanlarımızı, yeşil alanlarımızı rant uğruna yok etmeyerek, şehirlerimizi beton yığınlarına çevirmeyerek, kentsel dönüşüm uygulamalarında sosyal donatı alanlarını ihmal etmeyerek, bir an önce sağlıklı imar planlarını hayata geçirerek ve en önemlisi vatandaşlarımızı bilinçlendirip, kentlerimizi deprem tehlikesine karşı hazırlayarak doğal afetin etkisini azaltabiliriz. Son olarak her zaman söylediğimiz gibi biz inşaat mühendisleri odasının yönetici ve üyeleri olarak geleceğe güvenle bakmak adına sağlıklı yapılaşma sağlanana kadar, mühendislik hizmeti almamış tek bir yapı kalmayana kadar kamu adına elimizden gelen çaba ve çalışmayı göstermeye devam edeceğiz” diye konuştu.

Editör: TE Bilişim