İstanbul Sözleşmesi’ne saldıranlar hukuki olarak diyorlar ki: ‘Biz, ilk imzalayan ve onaylayan devlet olsak da, yürürlüğe soksak da, uluslararası hukuka karşıyız. Biz, kadın erkek eşitliğine karşıyız. Biz, kadının birey olarak görülmesine karşıyız. Biz, sözleşmedeki fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet her tür şiddetle mücadeleye, bu konudaki “Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikaları”na karşıyız. Biz, sözleşmedeki şiddetle mücadeledeki bağımsız izleme mekanizmasına, bunun yaptırım gücüne ve bağlayıcılığına karşıyız. Biz, devletin kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmek için devlet çapında etkili, kapsamlı ve birbiriyle uyumlu politikalar uygulama yükümlülüğü altına girmesine karşıyız.’

İstanbul Sözleşmesi’ne saldıranlar esas olarak diyorlar ki: ‘Biz, çağdaş dünya ve hukukla bağların kopartılmasından yanayız. Biz, şeriat hükümlerinin hiç tartışılmadan uygulanmasından yanayız. Biz kadınlara şiddetten, insan haklarını ihlalden yanayız. Elimizi, kolumuzu bağlamayın.’ demek istiyorlar” diye konuştu.

Başkan Kopal şöyle devam etti:

“Biz diyoruz ki, kadın-erkek eşitliği için büyük işlere imza atan Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gidenler olarak,  kadını birey olarak görmeyen zihniyetin söylemlerinden kaygılıyız. Kadına yönelik şiddet açık-tartışmasız bir insan hakları ihlalidir. Çağdışıdır. Bu insan hakları ihlalinin önlenmesi açısından İstanbul Sözleşmesi büyük bir önem taşımaktadır. Demokrasiye ve kadınların kazanılmış haklarına sahip çıkmaya, geri adım atmamaya ve hukuki eşitliğin yaşama geçmesini sağlamak için mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız. Siyasal İslamcı, gerici kadronun ağıza alınmayacak ifade ve iddialarla saldırdığı İstanbul Sözleşmesi’nin, “ama”sız, “fakat”sız yani eksiksiz uygulanmasını istiyoruz.  Konunun tarafı ve takipçisiyiz.”

Editör: TE Bilişim