Son günlerde koronavirüs salgınının insanlığı yeniden kendini sorgulamaya, yeniden fabrika ayarlarının ne olduğunu öğrenmeye ittiğine dikkat çeken Demran, “Her şey anlamsız geldi. Hiç kimse araba kuyruğuna, televizyon kuyruğuna, telefon kuyruğuna girmedi. Marketlerde makarna kuyruğuna, un kuyruğuna, pirinç kuyruğuna girdiler. Çünkü gıda insan yaşamının olmazsa olmazıdır. Maalesef ülkemizde yıllardır tarım hep ihmal edildi. Tarım toprakları hoyratça jeotermal santrallere, madenciliğe, otoyollara, sanayi tesislerine kurban verildi. Sanayiye, otoyola, enerjiye hiçbirimizin karşı çıkması mümkün değil. Ama biz ısrarla hep bunu vurguladık. Hala bunu söylüyoruz. Umarım bu felaketten, bu musibetten bir ders alınır. Aksi takdirde der alınmadığı takdirde bu tür küresel imtihanların insanları ne hale getirdiğini bugün görüyoruz. Bugün insanlar evlerine kapandılar. Ve tarihte kıtlığın, yokluğun örnekleri de çok. Evet salgın hastalıkların örnekleri var. Binlerce insan, salgın hastalıklardan öldü. Ama bundan daha beteri var mı var. Salgın hastalıklardan daha beteri kıtlıktır. Ve böyle günlerde benim paramla istediğimi alırım diyemezseniz. Paranız cebinizde durur, bankanızda durur. Ama ne parayı ne altını yiyemezsiniz. Aynı şekilde suda değerlidir. Bizim bu süreçten almamız gereken ders insan yaşamının ne kadar önemli olduğu ve bir takım insanların lüks yaşamı için sağlığın, gıdanın feda edilemeyeceği. Biz bunun için diyoruz ki gelin Allah bu doğaya, bu coğrafyaya ilk medeniyetleri bahşetti. Çünkü bu coğrafya tarım için en elverişli bölge. Bu bölgede tarım topraklarını kirletmeyelim, tarım topraklarını israf etmeyelim. Başka kaynaklara ayırmayalım. Tarım dışı alanlarda yapalım ne yapacaksak. Çünkü onlarda mevcut. Ama tarım alanlarını koruyalım” dedi. 

Üreticinin yıllarca Türkiye’de üretmekten vazgeçtiğinin altını çizen Demran, “Oysa ulu önder Atatürk demişti ki milli ekonominin temeli ziraattır, tarımdır. Bu milli ekonominin temeli yerinden oynadı. Artık tarımcı köyünü terk etti genç kuşaklar. Ve özellikle maalesef bu günlerde evlerine hapsettiğimiz, hapsetmek zorunda kaldığımız çünkü onların sağlığı için, onların yaşamı için bu zorunluydu. 65 yaş üstü tarımda önemli bir bölüm. Çünkü gençler tarımdan koptu. Şunda 60 yaş ve üzeri ağırlıkta tarımcı. O zaman akla bir şey geliyor. Bu insanların bilgi birikimleri ve ürettikleri bütün insanlar için önemli. Şu tamda yazlık sebzelerin tarlaya atılacağı, bağın, bahçenin yeni sezona hazırlanacağı, bağlar uyanmaya başladı. Yeni ilaçlamaların yapılması gerekiyor. Zeytinlerde budama işlemlerinin bitirilip gübre ve ilaçlamanın yapılması gerekiyor. Tarlaya fidelerin şaşırtılması gerekiyor. Dilerim bu süreç fazla uzamaz. Üretimde bir takım tıkanıklara neden olmaz. Eğer süreç uzayacak olursa karar vericilerin, siyasi iktidarın özellikle bitkisel üretimde çalışanların, hayvansal üretimde yani insanlara gıda temin edenlerin durumlarını bir daha gözden geçirmelerini istiyoruz. Hep ziraat mühendislerine girdi temin eden ziraat mühendislerine tıpkı eczacı ve doktorlarda yaptıkları gibi muafiyet getirmelerini yani sınırlandırmalarda muafiyet getirmelerini rahatlıkla tarlaya, bağını, bahçesine, işyerine daha önemlisi gelmelerinin önünü açmalarını istiyoruz. Eğer bu süreç uzayacak olursa. Uzamaktan kastımızda nedir. Bir haftanın üzerine çıkacak olursa bunu gözden geçirmelerini çünkü bitki sağlığı da bitkisel üretimde en az insan sağlığı kadar, kamu sağlığı kadar önemlidir. Eğer üretim yapılmazsa sonuçlarını hep birlikte tahmin edebiliriz. Bu süreç uzayacak olursa tarımla uğraşanlarla ilgili bir çalışma yapılması lazım. Onların evde tutulması ülkemizin insan beslenmesini etkileyebilir” diye konuştu.

Editör: TE Bilişim