Gazeteci yorulmaz…
Gazeteci uyumaz…
Gazeteci susamaz.
Gazeteci acıkmaz…
Hasta da olmaz öyle hemen. Olsa da yatmaz, yatak döşek… Burnuna pamuk tıkar; ateşi varsa alnına mendil, sırtına havlu koyar. Vitamin tabletleri falan iyi eder kendini…
Sağ eline zeval gelmediği sürece işini yapmaması için hiçbir mahsur yoktur.
Cenazesi kalkmaz yakınının, o işini bitiresiye kadar.
Düğünü derneği 40 gün 40 gece sürmez. Nikahı basar; gelir masasının başına, başkalarının hikayelerini yazar.
Kendi hikayesi yoktur çoğu zaman.
Ama gazeteci korkar…
Bildiklerinden korkar. Yazarken korkar. Gece yatarken uyuyamaz bile, korkar. Baskı döner, mürekkep kâğıtta hikayeleştikçe o sabırsızlanır ve korkar. Gazeteyi eline alınca duyduğu heyecandan korkar.
Hikaye ne kadar sağlamsa o kadar korkar.
***
Hali budur gazetecinin!
Hoş, yolda yürürken bile korkular saçarken etrafa, şüpheli gözlerle bakarken dosta bile, güvenemezken kendine bile; çok değil hani bu korku!
Herkesin bildiği ama yokmuş saydığı onca rezil gerçeği sır olmaktan kurtarıp çatır çatır yazıyorsanız; kollamanız gerekir yarınınızı.
***
Sevgili okur!..
Düğün dernek, cemiyet, kuşlar böcekler okumak istemediğini biliyorum.
Her ne kadar acıtsa da, öğrendiklerin seni korkutsa da; yazık olmuş hayatların hikayesi yazıldıkça kurtulur.
Bilmeni isterim!
***
Bu benim yaptığım bir özeleştiriden çok, ihbardır vicdanına doğru yapılan.
Ağırlaştırılmış müebbete çoktan razı gelmiş gazete sayfalarının renksizliği, yavanlığı canını sıkmaya başladığı vakit anlayacaksın beni.
Öznesinden başka kimseyi aslında pek ilgilendirmeyen olaylar silsilesinin nesnesi olmanı isteyen bir düzene zorluyorlar hepimizi.
İkna olmasak da teslim olmuşsak, bu kimin suçu?
Daha çok oku beni, daha çok iste benden bilgiyi. Hiç doyma öğrenmeye. "Bildiklerim bana yeter!" dediğin an ölürüz çünkü ikimiz de…
Senin gazeteyi bayide unutman demek, okumadan sayfayı çevirmen demek; işte sabahtan beri anlatmaya çalıştığım korkularımdır benim.
***
Sevgili okur!..
İyi niyetin için şimdiden teşekkür ederim…
Sağlıcakla kal.