Rahmetli Babam 1989 yılında hak’ka yürüdü. 1973 yılında İstanbul’da mimarlık eğitimimden sonra evlilik çoluk çocuk derken  vefatına kadar 16 yıl bir arada oldum kendisiyle. Rahmetli Annemle daha uzun 45 sene aynı çatı altında beraberdik. 2018’de o da hak’ka yürüdü. Anıları taze olduğu için onun anlattıkları, konuştukları, laflarını sık sık yadederiz. onun ağzından konuşuruz.

    Rahmetli Anam “İnsanın neresi ağrıyorsa canı ordadır derdi.” Yaş ilerledikçe canımı her yerimde arar oldum. Ağrıyıp sızlanma duymanızı biraz daha uzatmak istiyorsanız hareketli olun. Her ne şekilde hareketlilik yapıyorsanız durmayın. 1 metre yükseklikten atlayanlara özeniyorum ne ara bu özelliğimi kaybettiğimi hatırlamıyorum. Ama bir metre değil 50 cm’den atlayamayınca farkettim. Allah Alllah herkes rahatlıkla atlıyor sen niye çekiniyorsun elli santim dediğin iki karış. Yok nemelazım bişey olur sen elini koy da atla. Öyle yapınca 30 cm’den atlayamamaya doğru gideceğim.

    Hayatım boyunca birkaç ameliyat geçirdim. Her defasında canım ameliyat yerlerimdeydi. Ancak birkaç yıl önce iki gözümden de katarak olduğumda bi sıkıntım yok ama Allah’ın insan mucizesine yaradılışına ufacık aklımla hayret ettim. Akıllı telefon üreten firmalar çözünürlük kamera gibi özellikleri ile piyasada öne geçmeye çalışıyorlar ama göz gibi bir mucizeyi geçemeyecekleri aşikar. Şimdi dişlerimle uğraşıyorum. Yıllarca fırçaladım ama buna rağmen hangisi ağrıdı çek diye diye çok az dişimle idare ettim. İşte idare etmemek lazım 32 tane ya, biri olmazsa biri daha. Bu 32’yi sayan var mı bilmiyorum ben saymadım eksilir diye! gerçi farketmedi yine eksildi. Şimdi canımın dişlerimde olduğunu farkettim. O yüksek bu alçak diye törpüleyerek dengeyi sağlamaya sağlayan hocam uğraşırken ben de bunlar çocukken düşüp de yerine yenileri çıktığında niye yüksek alçak olmadı da büyürken uzarken duracakları yeri bildiler diyerek, bir daha mucize insanın her noktasında zerresinde hücresinde Allah’ın varlığı kendini gösteriyordu. Ben size şah damarınızdan daha yakınım ifadesi bu olsa gerek.

    Mesleklerin her biri çok önemlidir ama sıralamaya koyduğumda eğitim ve sağlık bence kutsal meslekler. Mesleğimi çok severim ama bu mesleklere sevgim hürmetim başkadır.

    Yıllarca atan kalbi, son nefesi alamayınca hayatın sonlanacağını bildiğimiz ciğeri al yerinden, ameliyat masasının bir yerine koy, ameliyatını yap, sonra birşey olmamış gibi al onları oradan yine yerine koy, sonra da açtığın ameliyat yarasını dik, birşey olmamış gibi ıslık çalarak ameliyathaneden çık.

    Hele birinde, ameliyat sonrası kafamdaki dikişleri almaya odama bir uzman geldi. İşi sadece kafa ameliyatlarında dikişleri almakmış. Ben kafama nasıl dikiş atıldığını biliyor muyum?  Neyse her bir dikişi keserken tın diye tel sesi çıkıyor. Size basite indirgeyerek anlatayım hani koltuk yüzü takarlarken bir alet var, tel zımba aleti. Çat çat sıkar koltuk yüzüne o da zımba teliyle yüzü koltuğun ahşabına zımbalar ya. Meğer kafamdaki ameliyat yarasını bu zımba teli zımbalar gibi dikmişler. Tel midir nedir her neyse her kopuşunda hala kulaklarımda, tın diye bir ses çıkarıyordu kafamdan çıkarken, kasnağından boşalan kayış gibi fırlayıp çıkıyordu.

    Yani kısaca, ilkokul öğretmenimin sesi, kalp atış sesi, ciğerlerimin nefesi, bu tın sesi, en son diş hekiminin  vınnnn sesi. Her bir ses meğer hayatı öğreten, hayata bağlayan düğümlerin sesiymiş. Kutsal mesleklerin insanlığa adanmış ayakların sesiymiş.

    Allah her birinden razı olsun. Her birini minnetle anarken herbirine ayrı ayrı teşekkür ederim.