Ben söyleyince belki pek anlam ifade etmeyebilir ama çakar fenerler denizciler için çok önemli bir yol göstericidir. Bazen karada bir burun ucunda, bazen denizin ortasında bir kayalıkta ya da sığ sularda bir şamandıra üzerinde karanlık geceleri aydınlatır, teknelere rehber olur. Teknoloji ne kadar gelişse, navigasyon cihazları ne kadar yapay zekaya sahip olsa da kaptanların gözü gene de çakar fenerdedir. O çaktıkça güvende hissederler kendilerini.

            Siyasetin de çakar fenerleri vardır hem yerelde hem de ulusal düzeyde. Sevin sevmeyin Bülent Arınç AKP’lilerin çakar feneridir. Bizi bağlamaz, kişisel görüşleridir diyerek geçiştirilmeye çalışılsa, “ayrılma talebi” kabul görse de bu değişmez. O AKP’nin İslamcı demokrat kesiminin çakar feneridir.

            Sayın Cindoruk da demokrat ve merkez sağ siyaset çizgisinin çakar feneridir. Zaman, zaman hatalar yaptığı genel bir kabul olsa da gözler onu arar, ne söylediğine bakılır. Geçen gün akşam Habertürk televizyonundaydı, adeta siyaset dersi verdi. Yeri geldi öz eleştiri de yaptı. Hemen telefonlar çalıştı dostlar izleyip izlemediklerini birbirlerine sordular, habersiz olanlara haber verdiler. Reytingleri nedir? Bilmiyorum ama benim nezdimde her şeyi bildiklerini zanneden, her konuda ahkam kesen, kerameti kendilerinden menkul kadrolu sözde tartışmacıların yer aldığı tartışma programlarını misliyle aşmıştır.

            Birçoğu rahmeti rahmana kavuşmuş olsa da bizim camiamızda da yol göstericiliğine inandığımız birçok çakar fenerlerimiz vardır. Manisa’mızda da sayıları bir hayli fazlaydı. Kırkağaç’ta hacı Kazım, Demirci’de Memduh Çakmakoğlu, Salihli’de Hacı Lütfü, Kula’da Keleşoğlu, Manisa’da Halil ağa (Yurtseven), Canuyarlar ve daha birçokları. Tabi bugün yeni çakar fenerler, her ilçede, kasabada, köyde daha niceleri ve kanaat önderlerimiz vardır. İddia ediyorum demokrat camiadan daha fazla kanaat önderine, çakar fenere sahip başka da bir siyasi hareket yoktur. Hal böyleyken bugün bu camianın çatı örgütü Demokrat Parti neden hala olması gereken yerde değil? Söyleyeyim, çünkü çakar fenerler artık ya çakmıyor ya da senkronize çakmıyor, farklı yönlere çakıyor. Bir anımla bunu izaha çalışayım.

            Bir seçim yenilgisi ardından Kırkağaç’ta rahmetli hacı Kazım Kayadipli ile dertleşiyoruz. Yaşı hayli ilerlemişti. Dedemle, babamla siyaset yapmış, dedemi bir üstat olarak görüyor ve her seferinde ondan övgüyle söz ediyordu. Dedi ki; “Süleyman Bey bizi iki üç ayda bir arar, halimizi, hatırımızı sorar, Kırkağaç sana emanet der kapatırdı. O gaz bize yeter, o emanete hürmeten köy, köy kasaba, kasaba dolaşır bize duyulan güvene layık olmaya çalışırdık”. Sonra da ekledi: “Tansu hanımın bırak aramasını, varlığımızdan bile haberdar olduğundan şüpheliyim”. Evet! Bu olay, çöküşün başlangıcının işaret fişeğiydi adeta, Tansu hanımdan sonrakiler de ondan pek farklı değildiler. Bırakın yereldeki kanaat önderlerinin aranıp sorulmasını, bu davaya yıllarca emek ve hizmet vermiş duayen siyasetçiler bile göz ardı edildi, parti içi demokrasi rafa kalktı. Ne yazık ki bugün de farklı değil, az olalım biz olalım düşüncesi partiye egemen olmuş durumda. Sayın genel başkanı tenzih ederim ama toplantı basan, hakaretler yağdıran, kendi partili büyüklerine saldırmayı alışkanlık haline getirmiş, müfteriliği mahkeme kararıyla tescilli kişilere paye vermeye devam ederse yakında yanında kimseyi bulamayacaktır. Dost acı söyler…

            Çakar fener benzetmesini yaparak bugünkü yazım için bana ilham veren arkadaşım gençlik kollarından beri davasından bir gün bile sapmayan Üsküdar eski İlçe başkanımızdır. Diyor ki; “düşün önümüze biz artık, insanların yüzüne bakamaz hale geldik. Çakar fener gibiyiz insanlar bizden medet bekliyor, ışık bekliyor, işaret bekliyor ama biz o ışığı veremiyoruz. Zira biz de o ışığı alamıyoruz, sizlerden başka arayanımız soranımız yok. Bir de Sayın İlhan Kesici arayıp sorup bizi yüreklendiriyor ama yetmiyor bizden ışık bekleyenler söz değil hareket, eylem istiyor.”

            Evet! Değerli okurlarım, denizlerde seyredenlere yol gösteren çakar fenerler olduğu gibi topluma da yol gösteren çakar fenerler de vardır. Bunlar 1946’da, 61’de, 83’de hep doğru yolu göstermişlerdir topluma. Yakın zamanı hatırlayan dostlar bilirler 1983’de Büyük Türkiye Partisi kurulduğunda belki de siyasi tarihimizde görülmemiş bir oranla iktidara gelecekti. Zira o gün sadece bizim camianın çakar fenerleri değil, darbe karşıtı olan milliyetçi, muhafazakar kesimin çakar fenerlerinin işareti de onun arkasındaydı. Çok sürmedi, faşist cunta 79 sayılı kararıyla BTP’yi kapattı. Başta Demirel, Çağlayangil, Sadettin Bilgiç, Cindoruk, Menteşe, Mehmet Gölhan gibi çakar fenerlerin en büyüklerini Zincirboan’a sürgüne gönderdi. BTP yerine kurulan DYP de hile ve desise ile seçime sokulmadı. Başsız kalan yereldeki çakar fenerlerin kafası karıştı, kimileri ehvenişer kabilinden ANAP’ı, kimileri MDP’yi işaret etti, çoğunluk sessiz kaldıysa da son gün noktayı cunta lideri Kenan Evren koydu. Millet onun dediğinin tersini yaptı ve Özal’ı tek başına iktidara getirdi.  

            Bugün artık hem yerelde hem Ankara’da o günkü çakar fenerlerin çoğu hayatta değiller ama bizim kuşağımız var, Demirel okulundan yetişmiş orta yaş kuşağı var, onların ardından gelen gençler var. Hala çakmaya devam ediyorlar, sözleri dinleniyor ama başıboşluktan bazıları farklı yönlerde çakıyor. Zaman değişti, bazıları ticari ilişkilerine, kişisel çıkarlarına göre yön belirliyor, güvenilirliklerini kaybetmişler. Bütün mesele merkez sağdaki dağınıklığı ortadan kaldıracak, hayatta kalan eskilerle bu yeni nesil çakar fenerleri, aynı yönde yol göstermeye ikna edecek liderlik iradesini ortaya koyabilmektir. Bu iradeye sahip olabilecek lider var mıdır? Vardır!

Kimse başka yerde gelecek aramasın, deva bulmaya çalışmasın. Kalın sağlıcakla…