Geçtiğimiz Pazar İyi Partide kurultay vardı. Sayın Akşener’i televizyonda izledim. Doğru şeyler söyledi, öncesine göre ayağı yere daha sağlam basıyordu. Millet ittifakının güçlenmesi adına sevindim tabii ki. Ertesi gün sabah Çalar Saat’te İsmail Küçükkaya da methiyeler düzüyordu. Doğrusu tarafsızlık imajı veren Küçükkaya’nın hiç de tarzı değildi bu amigoluk ama çok da üzerinde durmadım. Öğleye doğru, GİK listeleri ortaya çıktıkça teker teker bombalar da patlamaya başladı. Bir de ilk 75 de olsa bile tercih edilmemesi istenilen anahtarlar internete düştü. Anlaşılan birileri parti içinde kendi hegemonyasını kurmak için bindikleri dalı kesmeyi başardılar. Bana göre bu Sayın Akşener’e de sabotaj.

            Merkez sağda özellikle de AP-DYP-DP çizgisinde siyaset yapanlar çok iyi bilirler. Mehmet Ağar Genel Başkan seçildiği kongrenden yaklaşık iki yıl sonra 14 Mayıs 2005’te yapılan ilk büyük kongrede muazzam bir kalabalığı Atatürk spor salonuna toplamıştı. Hem tribünler hem salonun içi hem fuayesi hem de bahçesi zınga zıng dolmuş, Ulus’dan gara doğru giden yol bile insan kalabalığından kapanmıştı. Salonun içinde ve dışında 30 bin üzerinde insan topluluğu vardı. Sadece kalabalığı değil topluluğun coşkusu da zirve yapmıştı. Eskiler, AP zamanından bu yana Demirel bile bu kadar kalabalığı toplayamadığından söz ediyorlardı. Ağar bile bu muhteşem kalabalıktan etkilenmiş kürsüde fenalaşarak konuşmasına bir süre ara vermişti. Baraj altında kalıp meclise milletvekili sokamayan DYP başta genel başkan Ağar ve Şırnak’tan bağımsız seçilen eski Milletvekilimiz merhum Mehmet Tatar olmak üzere bağımsız seçilen milletvekilleri ve AKP’den ayrılan milletvekillerinin katılımıyla hatırı sayılır bir sayıda TBMM’de de temsil ediliyordu. Milletvekillerinin katılımı ve coşkulu kalabalığı görenler kongrenin ilk gününden iktidar umuduyla ayrılıyorlardı. Herkes birbirini “oldu bu iş” diye kutluyordu.

            Ertesi gün GİK, MKK ve Yüksek Haysiyet Divanı seçimleri vardı. Camiada gelenek il başkanlarının toplanarak adayları belirlemesi ardından kuracakları komisyon ile sayıyı azaltarak genel başkana sunulması idi. Bu yapılırken bölge dengeleri gözetilir, liyakata göre karar verilirdi. Genel başkan da birkaç kişiyi kendi tercihi olarak listeye ekler ve liste iller listesi olarak delegeye sunulurdu. Ne yazık ki bu gelenek Tansu hanımla kısmen bozuldu Mehmet Ağar’la da tamamen kalktı.

            Ertesi günü seçimlere geçildiğinde, listeleri gören delegeler buruşturup attılar ve çoğu da oy kullanmaya bile gerek görmeden çekip gittiler. Diğer partililer de hem tepki koyuyor, yüksek sesle söyleniyor, hem de salonu terk ediyorlardı. Milletvekilleri de salonu terk edenler arasındaydılar zaten bir kısmı hemen istifayı bastılar, diğerleri de ağızlarına bir parmak bal çalınarak ikna edildiler. Tıpkı bugün İyi Partide kendi hegemonyalarını kurmak isteyen birileri olduğu gibi o gün de aynı hatayı Ağar’a yaptıranlar vardı. Hem de o günkülerle bugünküler aynı kafadaydılar ve adeta DYP’yi bitirmeye gelmiş kişilerdi. Başardılar da… Bazıları bugün Bahçeli’nin yanında saf tutanlar arasında.

            Bu takım hiçbir zaman iktidara talip olmaz, çünkü iktidar nasıl olunur bilmezler. İktidar olanın yanında saf tutup kadrolarını devlete yerleştirmeyi yeğlerler. İktidara geldiklerinde ne yapacaklarına dair yol haritaları bile yoktur. Onun içindir ki birileri iktidara stepne olmayı tercih ederken, diğerleri de Akşener’in bütün kararlılığına rağmen eteğinden çekip aşağı indirmek için ellerinden geleni yaptılar. İyi Parti kurulduğunda merkez sağa hitap edeceği iddiasındaydı. Kuruluş günü Sayın Akşener sağına Aytun Çiray’ı soluna ise DYP’li bakan Ayfer Yılmaz’ı almıştı. Bugün ise merkez sağ kadroları birer birer doğradılar. Bir başka deyişle bindikleri dalı kestiler. Dahası Akşener’e rağmen delegenin eline tutuşturdukları notlarla başta DP’in eski genel başkan yardımcısı Aytun Çiray, merhum Demirel’in doktoru Aylin Cesur, merhum İsmet Sezgin’in yeğeni Aydın Sezgin’e oy verilmemesini istediler. Merkez sağ kökenden olmasa bile sempati duyanları bile tasfiye ettiler. Böylelikle başlangıçta halkın umut beslediği İyi parti MHP’nin fotokopisi haline geldi. Peki aslı dururken fotokopiye itibar edilir mi?

            İyi Parti DP ile yaptığı ittifak sonucu merkez sağ oyları büyük ölçüde toplamıştır. İddia ederim ki; İyi Partinin aldığı % 9.96 oyun en az 6-7 si merkez sağın oyudur. Nasıl bu kadar eminsin derseniz bölgelere göre oy oranlarına bakın derim. İyi Parti Hasan Subaşı’nın aday gösterildiği Antalya’da %18, Aylin Cesur’un aday gösterildiği Isparta’da %19, Burdur’da 20 Aydın Sezgin’in aday gösterildiği Aydın’da %15 oy almıştır. AP-DYP kaleleri olan Ege illerinin ortalaması %16’lardadır. AKP’nin ve MHP’nin kalelerinden DP Genel Başkanının aday olduğu Afyonkarahisar’da bile %14 oy almıştır. Oysa MHP’li bilinen İç Anadolu bölgesinde, ülkücü kökenli adayların bulunduğu Çorum, Yozgat, Sivas, Tokat gibi illerde %10’un çok altında kalmıştır. Demek ki, İyi Parti MHP oylarını alamamıştır, çoğunluğu merkez sağ oylarıdır. Pazar günkü kongredeki operasyondan sonra bu oyları bir daha alması mümkün değildir.

            Peki bundan sonra ne olacaktır? Ne olmalıdır? Nasıl bir yol izlenmelidir? Bu sorunun tek cevabı vardır. Nasıl ki; 12 Mart sonrası zaafa düşen ve birinciliği Ecevit’e kaptıran Adalet Partisi “Yeniden bir Sosyal Mukavele”, “Büyük Türkiye” ve “Milliyetçiler Birleşiniz” hedefleri ile 1979 ara seçimlerinde muazzam bir zafer elde ettiyse bugün de aynısını yapma zamanı gelmiştir. Bugün de “Demokratlar Birleşiniz” sloganıyla, milletin önüne yeni bir toplumsal sözleşme koymak ve Büyük Türkiye hedefine yönelmek gerekir.

            Bunun için feragat, fedakarlık gerekiyorsa yapılmalıdır. Ortaya bir irade konulmalıdır, herkes elini değil başını taşın altına koyacak yürekliliği göstermelidir. Koltuk hırsını, sevdasını, kişisel çıkarları bir kenara bırakıp, farklı partilere dağılmış tüm demokratlar tek çatı altında toplanmalıdır. Bu bir memleket meselesidir, kimse kendini bunun üstünde görmemelidir. Bu geçmişimizden aldığımız bir emanet ve gelecek nesillere olan borcumuzdur. Az olalım biz olalım değil, çok olalım hepimiz olalım deme zamanıdır. Milletimiz bizden bunu bekliyor.

Mutlu ve kalkınmış Büyük Türkiye için biz hazırız. Herkes de hazır olmalıdır. Artık kimse beklemesin, yan çizmesin, kıvırmasın. Şimdi düşün peşimize deme zamanıdır. Tam zamanıdır…

Sağlıcakla kalın…