28 Şubat sürecinde yaşanan olumsuzluklar, ardından gelen 2001 krizi, parlamentonun üretkenliğini kaybetmesi ve siyaset kurumuna karşı güvenin kaybolmaya yüz tutması 2002 seçimlerinde ülke siyasetinin de kökten bir değişime uğramasına yol açtı. Meclisteki partilerin siyasetteki tıkanıklığı çözemeyeceğini gören halk, yeni bir umut arayışı içindeydi. Bunu gören kapatılan Fazilet Partisinin yenilikçi kanadı, milli görüş çizgisinin yeni partisi Saadet Partisine yönelmek yerine yeni bir parti kurmaya karar verdiler ve AKP böyle doğdu.
Başlangıçta AKP milli görüş gömleğini çıkardık söylemiyle güven vermiş, yenilikçi, reformcu, liberal ve demokrat görüşleriyle hem liberal ve demokrat kesime hem de muhafazakarlara umut olmuştu. Laiklik ve milliyetçilik hassasiyeti olanlar ise Cem Uzan'ın Genç Partisine yöneldiler. Sonuçta Cem Uzan çok kısa zamanda kendisine yönelen bu ciddi teveccühten barajı aşabilecek güç çıkaramadı ama DYP ve MHP'yi meclis dışına itti.
2002'de iktidarda bulunan DSP-ANAP-MHP tümüyle eridi, liste hataları ve teşkilatları hiçe sayma nedeniyle DYP de %9,9 ile baraj altı kaldı. CHP ise DSP'ye kaptırdığı oyları geri alarak tarihi misyonuyla barajı geçebildi. Bu sonuçtan ders çıkarmak, hem sosyolojik hem de siyaset bilimi açısından incelenmeli ve ona göre siyaset yeniden şekillendirilmeliydi. Ancak bu yapılmadı, ne ANAP ve DYP ne de entelektüel çevreler bu tabloyu okuyamadı, iyi analiz edemedi. Aksine AKP'yi ve halkın dinamiklerini hafife alarak yanlış politikalarla sonuç alabileceklerini sandılar.
2007 seçimlerine gelindiğinde bu hatalı politikalar güç kaybeden AKP'yi adeta yeniden dirilterek % 47'lere taşıdı. Cumhurbaşkanı Sezer, meclisten çıkan AKP iktidarının olumlu yöndeki Kanunlarını bile veto ediyor, Anayasa Mahkemesi milli iradenin üstünde bir rol oynuyordu. Bu da verdiği oyun hiçe sayıldığını düşünen halkı istemese de AKP'ne doğru itiyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimi geldi çattı, muhalefet Abdullah Gül'ün yeterliliğini sorgulayacağı yerde eşinin başörtüsüne taktı. Vecdi Gönül, Köksal Toptan gibi alternatifler üreteceği, milleti arkasına alarak uzlaşmacı politikalar geliştireceği yerde Anayasa Mahkemesine güvenip, 367 gibi bir garabeti gündeme soktu. Cumhuriyet mitingleriyle milleti kutuplaştırdı, dindar Cumhuriyetçileri, muhafazakar demokratları AKP'nin kucağına itti. ANAP ve DYP'nin de CHP'nin dümen suyuna girerek Cumhurbaşkanı seçiminde meclise girmemesi kendi tabanlarının bile AKP'ne kaymasına yol açtı. Üstüne üstlük bu iki parti toplumun beklentilerine rağmen, ne sebeple olursa olsun, birleşme sürecini gerçekleştiremedi ve hayal kırıklığı yaratarak AKP'nin ekmeğine yağ sürdü. 27 Nisan e-muhtırası da işin tuzu biberi oldu.
AKP karşıtları, 2011 ve 2015 seçimlerinde de aynı yanlışı sürdürdüler. 7 Haziran seçimlerinde AKP'yi iktidardan düşürebilmek adına, HDP parlatıldı, asıl büyük resmi göremediler. AKP'yi iktidardan düşürebilecek asıl gücün merkez sağ olacağı akıllarına bile gelmedi. Bu sütunda aylardır yazıyorum ama bir türlü entelektüellerin de medyanın da bazı siyasetçilerin de bir türlü kafalarına dank etmiyor. Şimdilerde 1 Kasımda da 7 Hazirandan farklı bir sonuç çıkmayacağı anlaşılınca bazıları 5. Parti olmalı demeye başladılar. TV ekranlarında tartışılır hale geldi, bazıları köşelerine taşıdı. İngilizcede bir deyim vardır: "good morning after supper" derler, yani akşam yemeğinden sonra günaydın, demek anlamında. Dilimizde tüy bitti söyleye, söyleye birileri yeni uyanıyor. Hepsine birden Günaydın!...
DP, ANAP, DYP'ye gönül vermiş milyonlar müsterih olunuz… 2 Kasım sonrasında 5. Parti geliyor ve iddia ediyorum ki, bir yıl, iki yıl, ne zaman seçim yapılırsa iktidara gelecektir. Hareketi DP-DYP kanadında Esat Kıratlıoğlu, Ali Naili Erdem, Nevzat Ercan, Ahmet Uyanık gibi eski tüfekler koordine ediyorlar. ANAP kanadında ise Beyhan Aslan, Ahat Andican, Halil İbrahim Özsoy gibi bakanlar var. AKP içinden ANAP kökenlilerin de yeşil ışık yaktıkları söyleniyor. Meral Akşener ve MHP'de üstü çizilen Sinan Ogan siyasi etik gereği 2 Kasım'a kadar susma kararı almışlar onlar da bu oluşuma sıcak bakıyorlar, hatta Akşener'i hareketin başında görürseniz şaşırmayın. Bu isimlerin kendileri için beklentileri yok, hedefleri merkez sağı yeniden toparlamak ve gençlere emanet etmek. Gençler kimdir derseniz, onlar şimdilik bende kalsın henüz bunları kimseyle paylaşmadım. Şu kadarını söyleyeyim bu isimler 3. Kuşak Yassıada mazlum ve mağdurlarından ve hepsi kariyerli gençler.
Hareketin iki de milletvekili adayı var. Yozgat'ta eski Maliye Bakanı Lütfullah Kayalar'ın seçilmesi sürpriz olmaz. Hafta sonunda Yozgat'a giden bir arkadaşım, sahada Kayalardan başkası yok dedi. MHP 7 Hazirandaki tek vekilliği korur, oyu milletvekili seçtirmeye yetmeyen CHP'liler akıllılık ederlerse AKP bir eksilir ve bağımsız Kayalar kesin seçilir. Diyarbakır'da durum biraz daha farklı, DYP'li eski devlet bakanı Salim Ensarioğlu bağımsız aday, 2011 seçimlerinde bağımsız olarak 29.000 oy almıştı, bu kez biraz daha şanslı. AKP'den 1. Sırada yeğeni Galip Ensarioğlu var ancak aşiret oylarına büyük oranda Salim Bey hakim. ANAP ve DYP'ye yakın aşiretlerden Kepolu'lar ve Çiller'in bakanlarından Salih Sümer merkez sağ hareketi adına Ensarioğlu'na destek olurlarsa şansı artar. Milletvekili çıkaramayan CHP'liler, MHP'liler, asker, polis bölgedeki diğer kamu görevlileri de Salim Ensarioğlu'na yüklenirlerse AKP sıfır çekebilir ya da HDP eksilebilir. Bir de Isparta'da eski DYP milletvekili Nejat Abdullah Resuloğlu var, bir sürpriz yapar mı? Bilinmez. Bekleyeceğiz ve göreceğiz.
Bu hafta sonu hareketin öncülerinden ANAP'lı eski bakanın kızının Ankara'da düğünü var, saydığım kadrolar hepsi orada olacaklar. Düğün bahane, kulis şahane. Kalın sağlıcakla