Yazılarımı takip eden okurlarım, bazen olumlu ya da olumsuz görüşlerini e-postayla, telefonla ya da sosyal medya üzerinden bana iletirler, ben de istifade ederim. Tabi herkesi memnun etmek mümkün değildir ama ben doğru bildiğimi yazmaktan geri durmam. Benim de elbette bir tarafım var, zaman zaman da bu köşede bunu açıklamaktan çekinmem ama yazılarımda siyasi kimliğimden çok objektif kalmaya özen gösteririm.

                Herkesin eleştirisini dikkate alırım ve kamuoyunun nabzını da böyle tutmaya çalışırım. Genellikle cevap vermem ama bazen satır aralarına sıkıştırırım, arif olan anlasın diye. Dostlardan gelen eleştiriler hep naziktir, hoşgörülüdür, karşıt görüşte bile olsa bir zarafet içerir. Esasen benim üslubum da öyledir, kimseyi incitmemeye özen gösteririm. Trol oldukları ayan beyan ortada olanlardan gelen seviyesiz yorumları ise gülerek okur, kale bile almam. Ancak iftira ve hakaret içeren oldu mu da haddini bildirmeden edemem.

                Geçen gün bir tanesi abuk subuk ifadeler içeren bir mesaj yollamış, belli ki verdiğimiz mesajlar birilerini rahatsız etmiş. Belli ki trollerden biri. Diyor ki: “yıllardır DYP için oy istedin meğer sen de CHP’liymişsin, yazıklar olsun sana”. Güldüm geçtim tabi. Beni tanıyanlar çok iyi bilir ki; ne benim ne de ailemden her hangi bir ferdin adı CHP ile yan yana gelmez. Bugüne kadar da hep CHP karşısında siyaset yaptım. Sebepleri vardır, ama husumet beslemem.

                Bak kardeşim, gözünü dört aç ve oku, demokrasiden nasibini almışsan, anlayabilirsen ne ala! Anlayamıyorsan da Allah yolunu açık etsin.

                CHP bu ülkenin kurucu iradesinin partisidir, bölücü ve rejim karşıtları hariç bütün siyasi hareketler de ondan doğmuştur. Milli mücadelenin sivil kanadını oluşturan vatan sathındaki Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetlerinin birleşmesiyle vücut bulmuştur. Büyük dedelerim Demirci’de Müdafaa-i Hukuk cemiyetinin kurucuları ve reislerindendir. Büyük dedem Hacı Müftü İbrahim Hakkı Efendi, Ankara Müftüsü Börekçizade Rifat Efendinin Milli Mücadelenin hak ve cihat olduğunu bildiren fetvasını Anadolu’da ilk onaylayan müftülerdendir. Camilerde vaazlarıyla halkı milli mücadeleye davet etmiş, kelle koltukta çalışmış, dağlarda çoban ateşlerinin yanmasına vesile olmuştur. Cumhuriyet Halk Fırkası, İngiliz işgali altındaki İstanbul’daki işbirlikçi hükümetlerin Anadolu’daki az sayıdaki yandaşları ve hainler dışında tüm halkımızın birlik olduğu bir çatıdır. Buna kimsenin itirazı olabilir mi? Elbette buna hiçbir vatanseverin itirazı olmaz, olamaz.

                Atatürk’ün teşviki ile kurulan Serbest Fırkayı saymazsak CHP’ye karşı muhalefet çok partili siyasi hayata geçişimizle başlamıştır ve halkta karşılığını bulmuştur.

                Şimdi bak burasını iyi oku!

Benim, atalarımın, dedelerimin, babamın, abimin, ailemden herhangi birinin veya benim gibi demokrasiyi içselleştirmiş, demokrat kafalı kişilerin hiçbirinin CHP’nin kurumsal kimliği ile alıp veremediği yoktur, aksine bize ve bizden sonraki nesillere emanet edilen ülkenin ve cumhuriyetin kuruluşuna vesile olan CHF (CHP) ye saygı duyarız.

Bizim, CHP’nin kuruluş felsefesine, Cumhuriyet değerlerine sahipliğine asla bir karşıtlığımız da yoktur. Ancak, CHP ne zaman Kuvayı Milliye ruhundan, milli egemenlikten, demokrasiden sapmışsa, milletin inançlarını, değerlerini yok saymışsa, ülkenin devleti ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne halel getirecek söylemlere yönelmişse, millet çoğunluğumuz gibi biz de karşısında durmuşuzdur, durmaya da devam ederiz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Siyasetçi İsmet Paşayı seversiniz, sevmezsiniz o sizin bileceğiniz iş, ama Milli Mücadele kahramanlığına, yeni Türk Devletini tüm dünyaya kabul ettiren Lozan’daki diplomat İnönü’ye laf söyleyemezsiniz. Peki neden CHP’ye karşı siyaset yaptınız derseniz, onu da anlatayım.

CHP Milli Şeflik döneminde halkı bizar etmiştir. Varlık vergisi, zorunlu çalışma yasası, seferberlik bahanesiyle köylünün, çiftçinin ürününün çoğuna el konulması, jandarma ve tahsildar baskısıyla köylünün ezilmesi, dindarlara baskı uygulanması, hak ve hürriyetlerin kısıtlanması, yokluk ve pahalılık, karne uygulamaları, karaborsanın hortlaması halkı bunaltmış toplumsal muhalefet baş göstermiştir. Dahası, Atatürk’ün resimlerinin paralardan, pullardan, devlet dairelerinden kaldırılması, halkın yokluk çekmesine rağmen memurlar ve CHP’lilerin kayırılması ve daha birçok nedenle CHP’ye güven kalmamıştır. 1945 yılı sonunda CHP gurubuna sunulan dörtlü takririn ardından İsmet Paşa’nın “parti içinde muhalefet istemem” diyerek yeni partinin önünü açmasıyla 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti kurulmuştur. Dedelerim ilk katılanlar olmuş ve dedem Edip Akın ölünceye kadar DP ilçe başkanlığını yürütmüştür.

DP’nin kuruluşu CHP’yi telaşlandırdı alel acele baskın seçime gittiler. DP’nin teşkilatlanmasını engellemek için her türlü baskıyı kurdular. İzmir’den Demirci’ye gelen parti müfettişi Dr. Hüseyin Hulki Cura, Demirci’deki CHP yöneticilerinin rıza göstermemesine rağmen verdiği kanunsuz emirle itfaiye araçlarıyla DP’lilerin toplantı mahalline tazyikli su sıktırdı, camlar kırıldı, yaralananlar oldu, ama DP’nin yeşermesine engel olamadılar. Seçimler yapıldı, DP birçok yerde CHP’ye üstünlük sağladı. Ancak, oylar yer değiştirdi, CHP’nin seçimi kazandığı ilan edildi. Dürüst idarecilerin bulunduğu bölgelerde ise DP adayları kazandı. Türkiye tüm dünyaya rezil oldu, itibar kaybetti. İsmet Paşa bu itibarsızlığı telafi için seçim kanunu değiştirdi ve 1950 seçimleri nispeten dürüstçe geçti ve DP ezici bir üstünlükle iktidara geldi.

Halkın hür iradesiyle DP’nin iktidara gelmesini hazmedemeyenler, yıkılan oligarşinin altında kalmak istemeyenler içten içe iktidarı devirme planları yapmaya başladılar. Ve 27 Mayıs darbesi geldi. CHP darbeyi önleyebilir miydi? Önleyebilirdi. İsmet Paşa tarihi kişiliğini ortaya koyar, uzlaşmacı tavır takınır darbeyi önleyebilirdi. Yapmadı… Böylelikle darbeye zımnen de olsa ortak oldu. İdamları önleyebilir miydi? Önleyebilirdi. Çaba gösterdi ama ağırlığını koymadı. İşte bu yüzden DP’liler İsmet Paşayı hiç affetmedi. Tarihi Celal Bayar, İnönü buluşması ve demokratların siyasi haklarının iadesi buzları bir nebze eritse de kırgınlık devam etti.

Ecevit CHP tarihinde ilk defa halka değer verdi, Kıbrıs Barış Harekatındaki milli duruşu ve dürüstlüğüyle takdir topladı. Ancak sonralarında “Toprak İşleyenin, Su Kullananındır”, “Halklara Özgürlük” gibi söylemleriyle CHP’yi özünden uzaklaştırdı. Hatalı ekonomik politikalarıyla yokluklara, kuyruklara neden oldu, millet çoğunluğunu karşısına aldı.

Bu nedenlerledir ki; Hep CHP karşısında siyaset yaptım ama hiçbir zaman kin ve husumet beslemedim. Bugün ise CHP merkeze yanaştı, jakoben ve halkın değerlerini hiçe sayan politikalarından vaz geçti, toplumun bütün kesimiyle kucaklaşmaya başladı, demokrasi, hürriyetler, adalet ve hukukun üstünlüğüne sahip çıktı. Dilini, üslubunu değiştirdi, sempati kazandı. Kılıçdaroğlu Menderes’in anıt mezarına birkaç kez ziyaret ederek bir anlamda partisinin geçmişiyle yüzleşti. 27 Mayısta yaptığı konuşmada darbenin kötülüğüne ve haksızlığına vurgu yaptı. Kısacası yeni CHP eski CHP değildir. Eski CHP’nin yerini bugün AKP aldı. AKP 50 öncesi CHP’nin İslamcı versiyonudur. Tek parti, tek şef dönemi hortlamış, özgürlükler daralmış, yargı siyasallaşmış, kuvvetler ayrılığı ilkesi fiilen rafa kalkmıştır.

Bak kardeşim iyi dinle!

Kimse bana CHP’lileşmişsin diyemez ama ben Cumhuriyetin, milletimin, demokrasinin, hukukun, adaletin, millet egemenliğinin, hak ve özgürlüklerin tarafıyım. O yüzden İmamoğlu diyorum. İmamoğlu CHP’nin değil milletin adayıdır benim savunduğum değerlerin adayıdır.

Kalın sağlıcakla…