Hiç bitmeyecek gibi gelen, tedirginlikler, neşe ve heyecan yaşadığımız kocaman bir eğitim öğretim yılı bitti. Tüm öğrenciler tatile girdi. Hepsine gönüllerince eğlenecekleri güzel bir tatil diliyorum. Asıl maraton biz anne ve babalara başladı. Hele çalışan anneyseniz yaz okuluna mı göndersem, çocuğuma kim bakacak derdine düşüyorsunuz. Çocuklarına yaz okulunda da okul disiplini vermek isteyen velilere eğlenerek öğrenmelerini sağlayan Manisa Büyük Şehir Belediyemizin Yaz Okullarına gitmelerini tavsiye ederim.
***
Haziran ayı geldi ben her Haziran, her Mayıs her özel günde bulanık olurum. Önemsememeye, özel sıfatlar koymamaya özen gösteririm. Canım daha çok acımasın diye belki de bu hallerim...
Adı konmuş özel günleri önemsememek de çözüm değilmiş meğer. Sanki keçeleşiyor kalbim giderek. Doğum günleri, evlilik yıldönümleri, bayramlar, sevgililer, âşıklar, anneler, babalar günü...
Yalnızlığa ya da tembelliğe hatta kimsesizliğe bahane olan bir cümleye tutunuyor insan; "Ben önemsemem böyle şeyleri" diye...
Hem gereksiz bu özel günler, çocuksu bulanık duygusallıklar...

Ananem hep derdi; Babayı kaybedince büyüdüğünü anlar insan diye, ne kadar doğruymuş.
Cemal Süreyya'nın şiiri oturur boğazınıza
.''Sizin hiç babanız öldü mü ?
''Benim bir kere öldü, kör oldum'' diyen dizeler. Kör olmadan sarılabilmeli insan babasına.
Kaybedince anlıyor insan sözün doğruluğunu, yaşayınca anlıyor babayı kaybetmenin ne kadar acı olduğunu, zaman geçtikçe ateşin küllenip özlemin artacağını. Ve yaşanan acıyı, özlemi kabullenmek gerektiğini anlıyor.
Babamın küçük kızıydım ben. İlk dansettiğim, ilk beğendiğim, hayran olduğum bir o kadar korkup çekindiğim ilk erkekti babam.
Kız çocukları için ‘'Baba'' ilk aşktır. Babam benim çınar ağacımdı. Çınarım bazen gölgesinde üşüttü beni, yaprakları döküldü etrafımı sardı, korudu. Bazen dökülen yaprakların arasından süzülen güneş aydınlattı içimi… Ben hep çınar ağacımın gölgesinde olacağım sanıyordum, isteyince gidip göreceğim, sohbet edeceğim diye düşünürken dağ gibi çınarım yıkıldı.
Sağken, yanıbaşınızdayken, bir telefon kadar yakınken, hafızası sizi tanımasına yetebiliyorken, koşun sevdiklerinize… Siz koşmazsanız hayat kendi hızıyla alacak elinizden. Geçen zamanı ıskalıyoruz.
Oysa ki geçen zaman gideni geri getirmiyor. Geriye onlarsız bir ıssızlık ve özlem kalıyor.
Oysa kapının kilidini tamir eder gibi, tüp takar gibi, tıkanmış boruyu açar gibi, veli toplantısından döner gibi, marketten ağır torbaları taşır gibi, misafirlikte uykuya daldığımızda, kucağında eve taşır gibi gelse hallediverse yine her şeyi...
Yalnız bir anneyseniz, hem anne, hem baba olmaya çalışıyorsanız; daha çok koyar babasızlık...
Anne olmak kolay değil diyoruz, sonuna kadar tamam ama ‘Baba' olmakta kolay değil, sözde babalık kolay.
Özde ‘Baba' olup çocuklarına sahip çıkıp koruyabilen babalara sözüm. Çocuğu nüfusa alıp soyadını vermek değil babalık. Doğumdan, okul hayatına, evliliğine, acı tatlı her gününe ortak olabilmek, içindeki sevgiyi gösterebilmek ‘Asıl Babalık'.
Yüreğinde ‘'Baba'' şeftakini hisseden, çocuklarına sahip çıkan tüm babaların Babalar Günü kutlu olsun.
Sevgi ile kalın...