Malum, yeni vergi paketi gündemde. Hani bir söz vardır kümesteki kazları yolmak diye. İktidar sürekli aynı şeyi yapıyor, kolay yolu seçiyor. Yani vergide adaleti sağlamak yerine sürekli kümesteki kazları yolmayı tercih ediyor. TÜİK her nasılsa enflasyonu %8,5’larda gösteriyor ama Maliyenin yeniden değerleme katsayısı %22, harçlar, cezalar, vergiler de öyle. Yani kimse 8.5’ e inanmıyor. Yani milletçe yolunmaya devam ediyoruz. Bu bize aşağıdaki fıkrayı anımsattı.

Sultanın biri yeni vergiler koyduğunda ya da yükselttiğinde, sadrazamından halkın arasına girip tepkilerini ölçmesini istermiş. Sadrazam da her seferinde halkın mutsuz olduğunu, suratlarının asık ve öfkeli olduğunu söylermiş. Sultan bu tespit karşısında “önemli değil, alışırlar, alışırlar” dermiş. Sadrazam her yeni vergi karşısında aynı işi tekrarlar ve her defasında da halkın öfkesinin giderek arttığından söz edermiş. Sultan da hep aynı şeyi söylermiş. Birkaç yıl sonra sadrazam yine halkın arasına karışıp tepkileri ölçmeye çıktığında ne görsün? Halk işi gücü bırakmış, göbek atıp eğleniyor, kahkahalar atıyor. Sadrazam sevinç içinde sultana koşmuş ve heyecanla gördüklerini anlatmış. Bu kez suratı asılan sultan olmuş ve derhal vergilerin azaltılmasını emretmiş. Sadrazam şaşırmış ama sebebini sormak ne haddine. Sultan ise sadrazamın şaşkınlığı karşısında, “vergiler karşısında mutsuz olmak, öfkelenmek normal bir davranıştır ama gülüp oynuyorlarsa akıl sağlıklarını yitiriyorlar demektir, delidir ne yapsa yeridir misali bunların da ne yapacakları belli olmaz” diyerek hemen vergilerin düzeltilmesi gerektiğini söylemiş.

Biz sadece yüksek cezalardan, vergilerden, kümesteki kazların yolunmasından söz ettik. Bu kadarı bile halkın akıl sağlığını yitirmesi için yeter de artar bile. Ancak eşeğin büyüğü ahırda ya da kibarcası turpun büyüğü heybede misali dağ gibi sorunlar olduğu yerde duruyor ve giderek büyüyor, yenileri ekleniyor. EYT mi desem, Cumhuriyet tarihinin en büyük işsizlik oranı mı desem, KYK kredisini geri ödeyemeyen işsiz üniversite mezunlarının durumu mu desem, Trump’ın ahlaksızca mektubunu mu anlatsam, katlanarak artan kadına şiddetten mi söz etsem, Ortadoğu batağına nasıl saplandığımızı mı yazsam, yürekleri dağlayan her gün gelen şehit cenazelerini mi konu etsem, dış dünyada yalnızlaştığımızı, Ermeni tasarılarının sapır, sapır parlamentolarda kabul edildiğini mi? Yoksa, askeri fabrikalarımızın yabancı devletlere verildiğinden, tarihi gar binalarımızın paravan, yandaş firmalara peşkeş çekilmek istenmesinden mi söz etsem? Say, say bitmez nereye dokunsan tel, tel dökülüyor, şarkıdaki gibi “oynatmaya az kaldı doktorum nerde?”

Peki bunca sorun orta yerde dururken, bu iktidara oy veren halkı suçlayabilir miyiz? Akılsız başın cezasını çeksinler diyebilir miyiz? Ya da kendi düşen ağlamaz deyip kenara çekilebilir miyiz? Elbette diyemeyiz, biz zaten demiyorduk. Halka gidip işin eğrisini, doğrusunu anlatıyorduk, elimizi taşın altına koyuyorduk. Ulaşabildiğimiz yerden de sonuç alabiliyorduk, ama bu ülkede 60 milyon seçmen var bir başıma ben ya da benim gibi düşünen idealist demokratlar ne kadarına ulaşabildiler ki? Biz demiyoruz, yandaş medyanın da muhalif olduğunu iddia eden medyanın da görmezden geldiği bir avuç demokratlar da demiyorlar da asıl sahada olması gerekenler elini taşın altına ne kadar koyuyorlar?

Sayın Rifat Serdaroğlu hakkında açılan onlarca davaya rağmen kalemiyle mücadele ediyor. Yurdun dört bir yanında yanan çoban ateşlerini koordine ediyor. Merkez sağın çatı partisi Demokrat Partide de gözle görülür hareketlilik var. Nispeten yenilenen kadrosu bir canlılık getirdi, özüne dönüş sinyalleri veriyor. Başka hareketler, guruplar, platformlar da var. Kendilerine göre iyi niyetli bir mücadele vermeye çabalıyorlar, ama yetmiyor. Merkez sağdaki bu dağınıklık iktidarın da işine geliyor. Zira mevcut iktidarla ne CHP’nin seçkinci, halktan uzaklaşmış politikaları ne de küçük MHP rolüne soyunmuş bir İYİ Parti baş edemez. Bana göre İYİ Parti önüne çıkan tarihi fırsatı elinin tersiyle itmiş merkez sağa sırtını dönmüştür. Peki ne olmalıdır?

Merkez sağ, Menderes, Demirel ve Özal’dan sonra bir lider çıkaramamıştır. Sosyolojik olarak baktığımızda Türk seçmeni hep oy vereceği harekette lidere bakmaktadır. Solda da böyledir. Yıllardır %30’a bile yaklaşamayan, %25’lerde demir atan CHP ilk kez 1973 ve 1977 seçimlerinde %40’ı Ecevit’in liderlik vasıflarıyla aşmıştır. İmamoğlu da İstanbul’u öyle kazanmıştır. Erdoğan’ın onca olumsuzluklara rağmen 17 yıldır iktidarını koruyabilmesinin sebebi de budur. Merkez sağın lidere ihtiyacı vardır öyle ki; merhum Demirel’in ölüsünden bile korkar haldedirler. Bir TV kanalında Demirel döneminden övgüyle söz eden programın tekrarının talimatla engellendiği söylenmektedir. Hatta programın videosu Youtube’dan yayıncı tarafından kaldırılmıştır.

Geçtiğimiz Salı günü adı sıkça merkez sağ ile birlikte anılan bir dostumuzdan davet aldım. Uzunca bir görüşmemiz oldu. Bana “artık bu sefer varım” dedi, akılsız başın cezasını çeksin diyerek halkın daha da mağdur edilmesine izin veremeyeceğine vurgu yaptı. Ekonominin, dış dünyayla bütünleşmenin, Suriye politikası ve komşularımızla olan sorunlarımızın çözülmesinin, terör sorununun, kutuplaşmanın ortadan kaldırılmasının yegane çözümünün merkez sağın akılcı, pragmatik, kapsayıcı ve kucaklayıcı milliyetçilik anlayışı, adalet terazisinin şaşmazlığı, demokrasi, hürriyetler ve insan haklarına olan bağlılığı, milletin ve cumhuriyetin değerlerini birleştirici politikaları ile sağlanabileceğini de ifade etti.

Kabul görür mü? Bana göre görür. Birleştirici olur mu? Bana göre olur. Başta çatı örgüt olan Demokrat Parti olmak üzere, ÇAH ve diğer bölük pörçük gurup ve hareketleri tek çatıda toplayabilir mi? Bana göre toplar. Yeni bir toplumsal sözleşme anlayışıyla birikmiş sorunları çözecek, kutuplaşmayı önleyecek, Türkiye’yi normalleştirecek, gelir adaletini ve sosyal refahı sağlayacak, ekonomik önlemleri alacak yeni bir program ve anlayışı halkın önüne koyabilir mi? Bana göre koyar. Köşesine çekilmiş eski tüfekleri ve merkez sağın duayen isimlerini sahaya sürebilir mi? Bana göre sürer. Yeni nesilleri politikaya ısındırabilir, önce vatan ve Türk milleti diyen genç beyinleri ülke kalkınmasının hizmetine kazandırabilir mi? Bana göre kazandırabilir.  

Ne zaman? Çok değil yakın zamanda. Bekleyelim görelim. Ülkemin huzur ve refahı için, halkın mutluluğu için en doğru zamanı bekleyelim. Kalın sağlıcakla.