21 Mart 1973, bir nevruz günü yitirdik halk şiirinin, aşık edebiyatının son ustalarından Veysel'i. Tam 43 yıl olmuş ama eserleri bugün bile hala yol göstermeğe devam ediyor topluma. "Kim okurdu, kim yazardı, Bu düğümü kim çözerdi, Koyun kurt ile gezerdi, Fikir başka, başka olmasa". Adeta demokrasi dersi, farklı fikirlere saygı duyma, tahammül edebilme dersi. Neşet Ertaş'ı da ebedi aleme uğurladıktan sonra artık Veysel gibi içinde vatan, millet, insan ve doğa sevgisinden başka bir şey taşımayan, siyasete, ideolojiye, mezhepçiliğe bulaşmadan sadece halk için ve halka yol göstermek için okuyan, yazan da kalmadı.21 Mart günü bir taraftan Nevruz gerginliği yaşanırken, diğer taraftan da televizyonlar Veysel'i anıyorlardı. Birçok dizelerinin yanında başlığıma taşıdığım şiiri ne güzel de uyuyor bugüne: Yeter Gayrı Yumma Gözün Kör Gibi.
Diyarbakır, Suruç, Ankara, İstanbul, Paris derken bugün Brüksel'de art arda bombalar patladı. Çok sayıda ölü ve yaralı var, teröre göz yumanların bir gün kendilerinin de terörün hedefi haline gelebilecekleri göz ardı edilmemelidir. Uzmanlar, deneyimli eski diplomatlar 3. Dünya savaşının başladığını söylüyorlar. Bu savaş öyle tankla, topla, atom bombasıyla olmayacak, terörle olacak deniliyor. Türkiye bu savaşın neresinde? Tam da göbeğinde hatta hedefinde. Etrafımız bu savaşın aktörleriyle kuşatılmış, komşularımız arasında tek dostumuz kalmamış. Biz hala egomuzu şişirmeye devam ediyoruz. Yeter artık yumma gözün kör gibi.
Ankara katliamının acısı soğumadan Cumartesi günü İstanbul'un göbeğinde, İstiklal caddesinde bomba yine patladı. Canlı bomba, elini kolunu sallaya, sallaya iki defa Adıyaman'dan İstanbul'a gelmiş, keşif yapmış, eylemini planlamış; arayan, soran yok. Olayın ardından Başbakan Yardımcısı açıklama yapıyor: "Ölen vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum". Yahu! Ölenlerin arasında senin vatandaşın yok ki, üçü İsrailli biri İranlı. Bir diğer Bakan mikrofonun karşısına geçmiş saldırının sorumlusu PKK'dır diyor. Sonra yetkililer açıklıyorlar sorumlu IŞİD. PKK'ya lanet olsun ama niçin aklınıza IŞİD denilen cinayet örgütü gelmiyor? Niye hala IŞİD vahşi bir cinayet örgütüdür diyemiyorsunuz? Allah için bu nasıl devlet yönetimi, bari mikrofon karşısına çıkarken doğru dürüst bilgi alın da konuşun. Yeter gayrı yumma gözün kör gibi.
Dün gene Nusaybin'den beş şehit haberi geldi. Allahım sen ettiğimiz duaları kabul eyle dinsin artık bu kan. Nedir bu çektiğimiz çile? Yeter gayrı yumma gözün kör gibi.
"Muteber işadamı" Rıza Zarrab'ın İran'daki ortağı Zencani idama mahkum edildi. Bir haftadır da fısıltı gazetesinde Zarrab'ın malını mülkünü tasfiye ettiği haberleri vardı. Dün sabah ise Zarrab'ın ABD'de dolandırıcıların, kara para aklayıcılarının, mafyanın, vergi kaçıranların korkulu rüyası FBI Direktörü Diego Rodriguez tarafından Miami'de yakalandığı ve ABD'nin en güçlü savcısı Bharara'nın talebiyle tutuklandığı haberiyle uyandık. ABD'nin hukuk sistemini az çok bilirim, ellerinde yeterli kanıt, bilgi, belge olmadan kolay kolay kimseyi tutuklamazlar. Öyle Obama'nın, bakanların telkinlerine de kulak asmazlar. Yani Zarrab'ın işi zor, FBI'ın beyanı ise manidardır. Havuz medyası, yandaş basın ne yazacaktır acaba? Gördük ki; bu haberi görmezden gelmişler. Yeter gayrı yumma gözün kör gibi.
Sakın ola ki; görme engelli vatandaşlarımız üzerlerine alınmasın, sözüm onlara değil, gören körleredir. Aşık Veysel 7 yaşında Sivas'ın Sivrialan köyünde geçirdiği ağır bir hastalık nedeniyle görme duyusunu kaybetmişti. Köyünde okul çağındaki çocuklar, dere yatağından, çamurun içinden geçerek okula ulaşabiliyorlar ve akşam eve döndüklerinde pabuçlarındaki çamuru temizlemek de analarına düşüyordu. Oysa Veysel'in ayakkabılarında tek bir çamur izi bile olmazdı. Zira o görmeyen gözlerine rağmen hisseder ve kocaman taşların üzerine basarak ulaşırdı okula. Tokatlı merhum hafız Ömer Lütfü ile Demircili Hafız İsmail Ekincioğlu abilerimiz ve daha birçok ama dostumuz da görmeyen gözlerine rağmen herkesten iyi dünyayı görür sorunları herkesten iyi okuyup analiz edebilirlerdi.
Artık savaşın eşiğindeki dünyayı, yangın yerine, mülteci kampına dönmüş, kardeş kavgasından bizar olmuş ülkemizi düze çıkarmak için gözlerimizin açılması lazımdır. İktidar da muhalefet de kayıkçı kavgasını terk edip ülke meselelerine aynı gözlükle bakmalıdırlar. Bu ülkenin sorumlu bir iktidara ve sorumlu bir muhalefete ihtiyacı vardır. Toplum buna hazırdır özlemini çektiği günleri beklemektedir. Bizim mücadelemiz de bunun içindir. Başlattığımız DP taban hareketi bunun bir tezahürüdür sadece. Bu hareketin öncüsü, lideri, finansörü yoktur. Tek amacımız ülkemizi yeniden yaşanabilir bir ülke haline getirebilecek, kardeş kavgasına son verecek, huzuru, barışı, dostluğu, ayrıştırıcı değil kucaklayıcı bir milliyetçilik anlayışını, adaleti, demokrasiyi devlet yönetiminde egemen kılacak merkez sağı iktidara taşıyabilmektir. Yüreği yeten, korkmayan, gönlünde vatan sevgisi olan, hukuku ve adaleti şiar edinmiş, özgürlük ve demokrasiyi içselleştirmiş, devlet umuru görmüş, ülkeyi yönetme kabiliyeti ve becerisi olan, toplumun benimseyebileceği, bütün lider adaylarına kapımız açıktır.
Veysel'in "bu düğümü kim çözecek?" dediği gibi biz de arayışımızı sürdürüyor, çığ gibi büyüyoruz. Yaktığımız çoban ateşine 26 Martta bir odun da Samsun'da atacağız. Allah'ın izniyle bu düğüm çözülecek ülkemiz yeniden aydınlık günlere kavuşacaktır. Kalın sağlıcakla.