"Yeni" sihirli bir sözcük, çekiciliği var. Her şeyin yenisi makbul denir, çocukluğunda bayramlarda yeni bir giysi, ayakkabı alındığındaki mutluluğunu hatırlamayan var mıdır? Ancak her yeni iyi, güzel olmadığı gibi her eski de kötü değildir. Bu sihirli sözcüğün ne anlama geldiğinin idraki içinde olamayanlar eskiyi, geçmişi kötüleyerek, yok sayarak güya yeniyi parlatmaya çalışıyorlarsa bu yeni demek değildir. Oysa eskinin iyisi, kalitesinden, değerinden bir şey kaybetmeyeni, yenilenebilir olanı her zaman yenisinden daha değerlidir. Klasik sözcüğü yıllar geçse de değerini koruyabilen, her daim kabul gören asla eskimeyen, eser, eşya hatta fikirler ve fikir akımları için söylenir. Ya antika? O da eskidikçe kıymetlenen şeyler için söylenir.
Rahmetli anneannemin Karşıyaka'daki hala dün gibi korunan evinde 60 yıllık Prestcold buzdolabı var, hala ilk günkü gibi işlevini sürdürüyor. Belki çok enerji sarf ediyor, derin dondurucusu yok, no frost değil ama sorarım size, siz evinizde kaç kez buzdolabınızı yenilediniz? Yenilerin ömrü ne kadardır? Endüstri geliştikçe artık eskisi gibi sağlam ürün üretilmiyor, bu gibi ürünler birkaç yılda bir yenilenmeli ki endüstrinin çarkı dönsün. Artık eskisi gibi, bobin sarma, tamir gibi olaylar yok, bir yeri arızalandı mı sök at yeni parça tak. Neredeyse yenisinin yarı fiyatı kadar masraf çıkıyor, öyleyse at, yenisini al, tüketim toplumunun gereği bu. Gel de şimdi evladiyelik eskileri arama. Konumuz bu değil tabi ki.
Eski dilde eskinin karşılığı iki sözcük vardır. "Köhne" eskimiş, yıpranmış, bozulmuş, dökülmüş, iş göremez duruma gelmiş, değerini yitirmiş şeyler için söylenir. "Kadim" sözcüğüne ise olumlu bir anlam yüklenmiştir. Başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan, pek çok eskiye uzanan, öncesiz anlamını taşır, kadim medeniyetler, kadim dostlar, kadim kültürler gibi. İşte her ikisi de eski anlamına gelen bu sözcüklerin arasındaki farklılık belki yeniden de neyi kast ettiğimiz hakkında da bir fikir verebilir.
Bir şeyin önüne yeni nitelemesi koyduğunuzda gerçekten yeni oluyor mu? Yeni Türkiye aldatmacası var, acaba gerçekten yeni mi? Belki, lüks konutları, binaları, AVM'leri, yeni köprüleri, duble yolları, ve benzeri gelişmeleri dikkate alırsak Türkiye gerçekten ilerliyor, yenileniyor, gelişiyor demek mümkündür. Ancak, Türkiye'nin gerçekten büyümesine, ilerlemesine, sanayileşmesine yol açan, Keban, Karakaya, Atatürk Barajı, Kralkızı, Dicle gibi enerjide çağ atlatan üretim seviyelerine ulaştıran barajların, dünyada eşi benzeri bulunmayan Urfa tünellerinin üzerine yenileri konulabilmiş midir? Erdemir, İsdemir, Tüpraş, Petkim, TAİ ve daha nice sanayi tesisleri, çimento, gübre, şeker fabrikalarının bir yenisi yapılabilmiş midir? Ne gezer hepsi birer birer elden çıkarılmıştır. Dahası özel sektör yatırımlarında, yeni bir Tofaş, Otosan, Renault, Mersedes, MAN, gibi dev otomotiv tesisleri kurulabilmiş midir? Ya zihniyet? Ya toplumsal gelişme? Bilimde, kültürde, sanatta, demokrasi, özgürlükler, hukuk, adalet anlayışında, hoşgörü anlayışında, evrensel kurallara uyumda gelişme, ilerleme var mıdır? Ne gezer giderek geriliyoruz.
Ya muhalefet? Türkiye'nin bugün geldiği durumdan iktidar kadar muhalefet de sorumludur. 14 yıldır olan bitene, Habur manzaralarına, çadır mahkemelerine, devletin terör örgütü tarafından kuşatılmasına, kumpaslara göz yumulmasına, keyfiliğe, tarafgirliğe, vurdumduymazlığa rağmen 14 yıldır iktidar hala % 50'ler dolayında destek bulabiliyorsa bunun asıl sorumlusu muhalefettir. Resmen olmasa da adının önüne yeni sıfatı ekleyen CHP gerçekten yenilenmiş midir? Gerçek bir sosyal demokrat parti olabilmiş midir? MHP zaten köhnemiş, iktidarın stepnesi nitelemelerine muhatap hale gelmiştir. HDP desen Türkiye partisi olabilmesi şöyle dursun, barış söylemiyle topladığı oyların hakkını verememiş, terör örgütünün siyasi kanadı olmaktan öte gidememiştir.
Evet! Türkiye'nin hem siyasal hem de ekonomik ve toplumsal sorunlarını çözmesi, toplumdaki gerginliği yumuşatması, kutuplaşmadan, kavgadan uzaklaşması, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, bağımsız yargıyı, sosyal adaleti yeniden siyaset anlayışının merkezine koyması için yeni bir iktidar kadar yeni bir muhalefet anlayışına ve yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı vardır.
Unutmayın ki gerçekten yeni nitelemesine yakışan bir iktidar ve zihniyet değişikliğinin yolunu 1945'de dört yiğit adamın CHP gurubuna verdiği dörtlü takrir sağlamıştır. Beğenmediğiniz İsmet Paşa ise "parti içinde muhalefete izin vermem, muhalefet edeceklerse ayrı parti kursunlar" sözleriyle çok partili siyasi hayatın önünü açmıştır.
Gerek iktidar partisinde, gerekse muhalefet partilerinde cesur yürekle ortaya çıkabilecek, dörtlü takriri imzalayan yiğit insanlar gibi hem ülkenin, hem demokrasinin önünü açabilecek vasıfta siyasetçilerimiz vardır. Farklı partilerde olsalar da aslında çoğu merkez sağ siyaset anlayışıyla yetişmiş değerlerdir. Son günlerde kadim dostlarımız Sayın İlhan Kesici'yi ve Sayın Aytun Çiray'ı televizyonlarda daha sık görür olduk. Sayın Meral Akşener deseniz zaten halkta bir karşılık bulmuş.
Ülkenin doğruya doğru, eğriye eğri demesini bilen, bağcı dövmeyi değil üzüm yemeyi şiar edinen, kutuplaşmaya, kavgaya son vermeyi, uçurumun eşiğine gelmişlikten düze çıkmayı hedefleyen, ekonomiyi yönetebilecek, demokrasi ve hukukun üstünlüğünden asla taviz vermeyecek yeni bir muhalefet anlayışına ihtiyacı vardır. İktidarın yolu da, Türkiye'nin önü de ancak böyle açılabilir. Saydığım isimler birlikte bu işi başarabilecek vasıftadırlar.
Yeni muhalefeti bekleyin. Umut dağın ardındadır, oysa gerçek yanı başındadır. Kalın sağlıcakla.