Hemen herkesin hayallerini süsleyen yılbaşı büyük ikramiyesi 60 milyon TL. Bu yazıyı 2017'nin ilk günlerinde okuyor olsaydınız hemen büyük ikramiyeyle bir ilişki kurulduğunu düşünürdünüz. İşin aslı o değil tabi ki!
Pazartesi günü, çocukluk günlerimizin şarkılarında yer alan Anadolu'nun o yüce dağını delerek aşan Ilgaz Tünelinin açılışı vardı. Ankara'yı, Kastamonu'ya, Sinop'a ve Batı Karadeniz sahillerine bağlayan yolda sarp Ilgaz dağı virajlarını artık geçmeyeceğiz. Yapanlardan, emek sarf edenlerden Allah razı olsun. Darısı yılan hikayesine dönen Sabuncubeli tüneline. Açılış törenine Sayın Cumhurbaşkanı video konferans yöntemiyle katıldı ve artık, zenginler kulübüne girdiğimizi ilan etti. Konumuz bu.
Efendim, ekonomiyi takip edenler bilirler, milli gelir hesaplama yöntemi zaman, zaman değişir. Bunun nedenleri vardır, kimi zaman uluslararası yöntemlerle uyum sağlama gereğidir, çoğu zaman da ekonomik illüzyon için yapılır. Ekonomik illüzyon ya da yanılsama ekonomi biliminde ilk olarak 19. Yüzyılda İtalyan ekonomist Puviani tarafından kullanılmıştır. Günümüz ekonomisinde bunu daha anlaşılır hale getiren ise 1986 Nobel ekonomi ödülü sahibi Buchanandır. Her ikisi de bunu daha çok finansal illüzyon olarak kullanmışlardır. Ancak daha sonra illüzyonu ekonominin her alanında kullanan ekonomistler de olmuştur. Ülkemizde ise bunu en yaygın biçimde kullanan hatta harcama illüzyonu diye ekonomiye yeni bir kavram kazandıran eski Hazineci ekonomist Mahfi Eğilmezdir.
Ekonomik illüzyon totaliter ya da demokrasisi az gelişmiş ülkelerde sıkça baş vurulan bir yöntemdir. Amaç halkın gözünü boyamak, halkın zenginleştiği algısını pompalayarak toplumsal muhalefetin önünü kesmektir. Genellikle enflasyon sepetindeki maddelerle oynanarak enflasyonu düşük göstermek gibi bir amacı da vardır. Örneğin son değişiklikle pinpon topunun enflasyon sepetine girdiğini duymuş muydunuz?
Öyle ya ülkemiz masa tenisinde dünya lideri bir ülkedir. Her evde bir pinpon masası bulunur, çocuklarımız daha üç yaşında bu spora başlarlar, dolayısıyla ülkemiz de kişi başına pinpon topu tüketiminde dünya birincisidir. Pinpon topunu enflasyon sepetine koymayacağız da yumurta, domates, sivri biber ve patlıcanı mı koyacağız?
Gelelim asıl konumuza, nasıl oldu da kişi başı 9250 $ olan milli gelir bir gecede 11 bin $ üzerine çıkıverdi. Aralık 2015 ile Aralık 2016 mukayesesini yaptığımızda dolar kurundaki yükseliş yaklaşık %22. Milli gelir hesabı dolara endeksli olarak yapıldığına göre, aslında milli gelirimiz sabit olsa %22 oranında fakirleşmişiz demektir. Oysa yeni hesaba göre %19 dolayında zenginleşmişiz. Kurdaki hareketi de dikkate alırsak TL bazında yaklaşık %40 zenginleşmişiz olmamız lazım. Peki acaba hangimizin geliri bir yılda % 40 arttı, büyüme rakamları nedir, bu hesabın gerçek olduğunu ortaya koyacak başka hangi göstergeler vardır? Maalesef bu soruların hiçbirine olumlu cevap verebilecek durumda değiliz.
Üst düzey yöneticiler bir gün toplanmışlar, bir karar verecekler ama hesabın içinden çıkamıyorlar. Bir matematikçi çağırmışlar, problemi ortaya koymuşlar. Matematikçi uzun uğraşılardan sonra hesabı tamamlamış ve sonucu söylemiş. İçlerinden birisinin önerisiyle bir de istatistikçi çağırmışlar aynı soruyu ona da yöneltmişler. İstatistikçi problemi çözmeden önce bir soru sormuş: "Siz cevabın kaç olmasını istiyorsunuz?" İstatistik bilimi işte böyle bir şeydir, girdiğin veriler, baz aldığın kriterler, kıyas yaptığın yıllar değişirse sonuç da değişir.
Yeni milli gelir hesabı yönteminde de kıyas alınan yıl 2009 yılıdır, yani global ekonomik krizin olduğu yıl, gelirin nispeten düşük olduğu yıl. O yıl baz alınınca içinde bulunduğumuz yılın yüksek çıkması kadar da doğal bir şey olamaz. Türk ekonomisinde belirli sıçrama dönemleri vardır. 1925'den 1930'ların sonlarına kadar olan dönem, 1950-1960 dönemi, 1965-1971 dönemi, turizm ve ihracat patlamasının yaşandığı 1983-1987 dönemi.
Rakamlar yalan söylemez, o dönemlerdeki refahı, zenginleşmeyi bizzat yaşayanların anıları da ortadadır. Kağıt üstündeki sayısal zenginleşme maalesef, çarşı pazarla, sokakla örtüşmemektedir. Gerçeği görmek isteyenler, esnafın veresiye defterine, galerilerdeki borç yüzünden satışa çıkarılmış traktörlere, siftah yapmadan kepenk kapatan esnafımızın haline, protestolu senetlerin çokluğuna, hava karadıktan sonra pazarcı tezgahı artıklarını kollayan yoksulların haline, çaresizlikten umut arayan insanlarımızın oluşturduğu milli piyango kuyruklarına baksınlar. Gerisi lafı güzaftır, ekonomik illüzyondan ibarettir.
Ben ekonomik analiz yapmadım sadece halkın hissiyatına ve hali pürmelaline tercüman olmaya çalıştım. Bu konuda daha derin ve somut analiz arayan varsa Mahfi Eğilmez'in kendi resmi sitesi ve Seyfettin Gürsel'in T24 haber sitesindeki yazılarına baksın. Başkaları da vardır belki ama ben henüz okumadım.
2017 yılı hepimize huzur, refah, sağlık ve mutluluk getirsin. Gerçek manada zenginleşmeyi, refah ve saadeti yakalama dileğiyle kalın sağlıcakla.