Ankara'da üçüncü bombalı katliam… Pazar günü 19'dan itibaren telefonlarım susmadı. Manisa'dan, İzmir'den, Türkiye'nin her yanından dostlar arıyor iyilik haberlerimizi öğrenmek istiyordu. Dahası Viber, Watsap da çalışıyor, New York'tan, Katar'dan, Bakü'den yeğenler sarılıyor telefona. Bedava yaşıyoruz, Kızılay'da bombanın patladığı yer her an, herkesin bulunabileceği bir yer. Önceki patlamanın olduğu Merasim Sokak ise, her gün o saatte arabamla geçtiğim yol; Gar deseniz o da öyle, yolcu bekliyor, uğurluyor olabilirsiniz, seyahat ediyor olabilirsiniz, hepsi mümkün.
Vallahi yorulduk! Milletçe yorulduk! Her olaydan sonra "güvenlik zafiyeti yoktur" sözlerini işitmekten yorulduk, Haber alma özgürlüğümüze yasak getirilmesinden, internetin keyfi kısıtlanmasından yorulduk! Yaşadığım şehirde cereyan eden hadiseleri, kendi medyamdan değil de uluslararası medyadan, BBC'den, duymaktan yorulduk. İstihbaratımızın, istirahate çekilmesinden, bombalı araç plakalarını ilan edip de hiçbir şey yapılmamasından yorulduk. Kınamalardan, telin mesajlarından, "failleri yakaladık, yakalıyoruz" mealindeki sözleri dinlemekten ama sorumluluk alıp istifa müessesini akla bile getirmemekten yorulduk! Ambulansların, itfaiyenin, polisin siren seslerini duymaktan yorulduk. Artık açmaya korkar hale geldiğimiz haberlerde her gün şehit haberi almaktan yorulduk!
Vallahi yorulduk!
Dış politikamız yerlerde sürünüyor! Etrafımızda tek bir dost ülke kalmadı, Çipras'tan dost diye medet bekler hale geldik. Suriye'deki söz hakkımızı, kendi toprağımızı terk ettiğimiz, Süleyman Şah türbesini Salih Müslim'in koruması altında Eşme'ye taşıdığımız gün kaybettik. Şimdi eski "dost" Müslim'i terörist ilan edip PYD Cenevre'de olursa biz masada olmayız diye güya direttik de, niye Türkmenler masada olmazsa biz de olmayız diyemedik?
Vallahi yorulduk!
Rusya krizi ekonomiyi vurdu, güneyde iptal edilen rezervasyonlar nedeniyle yüzlerce tesis kepenk kapattı. Domates üreticileri bir liraya alıcı bulamıyor, protesto edip ürünlerini yollara döküyorlar. Fındıkta don riski üreticiyi kara kara düşündürüyor, önlem istiyor.
Vallahi yorulduk!
Gerçeklerin gizlenmesinden, olayların çarpıtılmasından, gerçeklerin yerini komplo teorilerinin, dedikoduların almasından yorulduk. Neymiş efendim? Sayın Erdoğan her iki patlamada da Bakü'ye gidecekmiş, Azerbaycan'la ucuz gaz anlaşması yapacakmış da, gizli eller buna mani olmak için bombaları patlatmışmış. Neymiş efendim? Fezlekelere engel olmak ya da, başka pencereden bakanlarca gerekçe oluşturmak için bombalar patlamışmış. Deli saçmalarıyla uğraşmaktan yorulduk!
Ülkede bütün bu olaylar yaşanırken, adaletin hiçe sayılmasından, hukuk devletinin, AYM kararlarının tartıştırılmasından, güçler ayrılığının ayaklar altına alınmak istenmesinden yorulduk. Sonra da hiçbir şey yokmuş gibi darbe anayasasını değiştirme çabalarını getirip başka sorunumuz yokmuş gibi başkanlık sistemine dayandırılmasından yorulduk.
İktidarın da muhalefetin de beceriksizliğinden, Meclisin çıkış yolu bulamamasından yorulduk. Çıkış yolu için kendilerine umut bağlananların kaçışından, yan çizmesinden, ürkekliğinden, aymazlığından, umursamazlığından, nemelazımcılığından da yorulduk. Kamplaşmadan, kutuplaşmadan, kavgadan, terörden, yorulduk. Vallahi de yorulduk.
Pazar günü sabahı Halk TV'de CHP İstanbul Milletvekili Sayın İlhan Kesici üç saat boyunca Türkiye'nin en önemli meselelerini konuştu. Hem de usta gazetecilerin karşısında düzmece, çanak sorular olmadan her konuya değindi. Onu tanımayanlar bir CHP milletvekili değil de merkez sağın lideri konuşuyor sanabilirdi. Halk TV, YGS sınavına, baharın müjdecisi güneşin cazibesine ve tatil günü olmasına rağmen belki de seçim dönemleri dahil en yüksek reytingini yaptı. Nereden mi biliyorum? Elbette gelen telefonlardan biliyorum. Arayanların hiçbiri CHP'li değildi, hatta çoğu siyasetle ilgili bile değildiler. Hepsi sonuna kadar dinlemişler, takdir etmişler ve hadi artık elinizi çabuk tutun diye arıyorlardı beni.
Sayın Kesici'nin üç saati aşkın konuşmasının neredeyse tümüne katılıyorum, bir cümle vardı ki benim bugünkü yazımın esin kaynağı oldu. "Türkiye yoruldu" diyordu Sayın Kesici. Eminim milyonlarcası da aynı görüşü paylaşıyordur. Öyleyse hadi artık, çıkın yollara…
Artık bu yolculukta görev kimlere düşüyorsa, bundan kaçış yolu yoktur, topluma önder olabilecek insanların yolunu kendileri değil halk çizer. Milletin arzusu bu yöndedir, kaçışı, kıvırması yoktur, at binenin, kılıç kuşananındır. Biran önce yorgunluktan kurtulup zinde bir halde köpüklü kahvemizi içme zamanı gelmiştir. 26 Mart Samsun buluşması bunun ilk adımı olacaktır. Kalın sağlıcakla