Kendi milleti tarafından benimsenmeyen ender milli takımlardan birisi oldu A Milli Futbol takımımız. EURO 2016 Fransa’ya gitmemizle başlayan ve her geçen gün milletin gözünden düşen bir yapı haline geldi ay-yıldızlılar. Fransa’da güdeme gelem prim olayları, gazeteci dövmekle devam eden ve kebapçı basmakla zirveye çıkan milli takım skandalları ile Milli Takımımız soyutlandı ülkeden. Bu plansızlıkla saha içi sonuçlarda da nal topladık. Gelinen noktada artık Milli takım kimsenin umurunda değil. Geçen Perşembe Romanya ile yapılan hazırlık maçını neredeyse kimse izlemedi. Herkes kendi dizsini izledi. Reklam arasında mili maça dönüldü. Eskiden günler önceden milli maç havasına girilirdi. Hele ki 2002 Dünya Kupası maçlarını beklerken heyecandan karnım ağrırdı. Sabah saatlerinde oynan maçları izlemek için gece uyamaz maç saati beklerdim. Ama o zaman arma için savaşan isimler vardı milli takımda. Bülent Korkmaz gibi tekmeye kafa atan, Rüştü gibi kaburgası kırılmasına rağmen maça devam eden, Alpay Özalan gibi İstiklal Marşımızı okurken ruhunu teslim eden… O Milli takımımız yenilse de Ay-Yıldızlı bayrağımızın hakkını sonuna kadar verirdi. Şimdiye gelecek olursak ego savaşlarına kurban olmuş bir takım. Şımarık Arda ve saz arkadaşlarından kurulan Milli takım. Hocası desen emekli ikramiyesi gibi görüyor işini. Bu milli takımdan cacık olmaz diyeceğim ama esas sorun TFF’de. Bu Yıldırım Demirören neyi yönetmiş ki Türk futboluna yön verecek. Yazık oluyor sponsorlardan gelen paralara. Türk futbolunda devrim yapılacaksa saha içi ile olmaz önce yöneticilerin gitmesi lazım.

YENİ İSİMLERE DE YAZIK OLACAK

Romanya maçında da Milli takımımız kötü gidişe devam etti. Yeni isimlerden oluşan milliler için ilk maç kabus gibiydi. Bitik Romanya karşısında adeta ezildik. Ama bu sonucun sebebi kesinlikle milli takıma alınan yeni isimler değil. Saha içinde öyle bir düzensizlik var ki Messi gelse futbolu unutur. Bu yüzden gelecek vaat eden yetenekler Lucescu ile yok olacak. Yazık olacak o isimlere. Dediğim gibi TFF’nin yapısı baştan aşağı değişmeli.

YABANCI SINIRINA YABANCI KALMAK

Süper Lig’de ki yabancı sınırı belli ki düşecek. Yerli oyuncular bayram edecek. Benden yaşça büyüklerim çok iyi hatırlar… Galatasaray Bülent Akın’ı Denizlispor’dan 8 Milyon Dolara aldı. Sene 2001. Yine aynı dönem Serkan Aykut Galatasaray’a 7,5 Milyon Dolara transfer oldu. Beşiktaş Ayhan Akman 10 Milyon Dolar bonservis bedeli ile transfer etmişti. Tarık Çamdal, Mehmet Topuz gibi transferleri yazmıyorum onlar daha yakın zaman. İlk yazdığım transferler 2000 yılı başı ve ya hemen öncesi. Yani Galatasaray’ın UEFA kupasını aldığı dönem. Şimdi herkes bu dönemi örnek verip yabancı sınırı gelsin diyor. Bunu diyenler yabancı kalmışlar konuya. O dönemki Galatasaray doğru bir örnek değil. O bir proje takımıydı. İyi bir jenerasyon yakalanmış ve üstüne konulmuştu. Şimdi de bu projeyi Altınordu yapıyor. Yani o dönemki başarıların mimarı yabancı sınırı değildir. Bana göre nitelik önemlidir. Oyuncu iyi ise yerli de olsa yabancı da olsa oynar.

‘VAR’ SİSTEMİ ORTALIĞI KARIŞTIRIR

Video hakem sistemini kulüpler dört gözle bekliyor. Bende gelmesini çok istiyorum. Futbola katkı yapacağını düşünmüyorum. Çünkü Türkiye’de bu sistem kaosu daha da büyütecek. Futbolu yavaşlatacak. Fanatikliğin bu kadre üst seviyede olduğu ülkemizde bu sistemin uygulanması çok sancılı olacak. Gerçekten dört gözle bekliyorum. Çarşı pazar daha da karışacak…