9 günlük Ramazan Bayramı sona erdi. 15 Eylül'de Kurban Bayramını da aynı süre ile kutlayacağız. Arife günü gecesi Manisa'dan ayrıldım. Çeşme Ildır'daki yazlığa gittim. Annemi kaybetmenin verdiği üzüntüden 4 gün odamdan çıkmadım. Her gün 5 gazete okuyarak günümü geçirdim. Ildır'da rüzgar bahçede yemek yemeğe ve oturmaya bile müsait değildi. Bir gün kalktım, oturduğumuz bahçe masası gece uçup gitmiş, parçalarını topladık. Çeşme'de de durum farklı değilmiş. Boyalık'da Rooms Otelleri'nin sahibi Levent Gönül, "Oteller dolu, plajlar istenilen seviyede değil, rüzgar denize girmeyi bile engelliyor" dedi.
İFLAS EDEBİYATI YAPILIYOR
4 gün bol bol gazete okuduğumdan, Çeşme ve Alaçatı'nın iğne atsanız yere düşmeyecek halde olduğunu, 78 milyon nüfusumuzun 26 milyonunun bu bayramda yollara düştüğünü öğrendim, Türkiye'de her gün ‘Battı batacak', ‘Ekonomi iflasta', ‘Esnaf sıkıntıda' şeklinde edebiyat yapanlara duyurulur. Gerçi onlar bildiğini okumaya devam edecekler de ben yazayım; Ülkemizin hali iyi. Bir araştırma şirketinin sonuçlarına göre Türk halkının yüzde 81'i eski bayramları özlüyor, yüzde 66'sı tatilini bulunduğu yerde geçirmeyi tercih ediyor, yüzde 35'i yaşadığı şehirden, kasabadan, köyden başka bir yere gidiyor. Eski bayramların özlemi fazla. Bu araştırmayı yapan şirketin sahibi de Manisa'nın damadı Adil Gür. Durum böyle olunca bayramda sahiller dolup taşıyor. Ege'nin incileri Marmaris, Bodrum, Kuşadası, Didim, Seferihisar, Dikili, Çandarlı beklenenin üzerinde rağbet görmüş.
ŞİKAYETLER DE VAR
Buralar da belediye hizmetleri felç olmuş. Su kesintisi şikayetleri de dinledim. Bir de günü birlikçilerden Çeşme'de şikayet inanılmaz boyutlara ulaşmış. Ilıca Plajı'na kamyonetleriyle gelenler, burada evleri bulunanları rahatsız etmiş. Tabi trafik de felç olmuş. Kendi kendime, "4 gün yazlığa kapanmanın faydalarını gördüm" dedim. Ildır'da gerçekleşen dizi çekimleri de daracık köy yollarının kapanmasına neden olmuş. Ben, küçük Ertuğrul ve Zeynep'le ilk defa bir bayramda vakit geçirdim. Oğlum Gökhan, damadım Serdar, kızım Sinem, Safiye hanım, komşumuz Orhan beylerle sohbet etme fırsatı buldum. Bugünlerde büyük oğlum Gökmen ikinci defa baba olma hazırlığı içinde olduğu için Manisa'daydı. Bir gün akşam da kayınbiraderim İsmail Özkan ve ailesi ile Ildır'da yemek yedim.
SEVGİLİ ŞONOL'UN DURUMU İYİYMİŞ…
Bu sırada vücudumu dinlendirdim, denize ayak basmadım. Denizin hırçınlığından korkarım. Bayramın birinci günü evlatlarım kadar sevdiğim Haber Gazetesi'nin Spor Sorumlusu Şenol Özer'in Foça'da deniz kazası geçirmesi beni kahretti. O'ndan ilk gelen haberlere fazlasıyla üzüldüm. Esra Kale de şok olmuş. Haberi oğlum Gökhan'dan aldım. Şenol'un abisi Gökhan'ı arayarak, "Şenol'la beraber miydin?" demiş. Sevgili Şenol deniz yatağında uyuyunca kaza meydana geliyor. Menemen Devlet Hastanesi'nde yoğun bakımda yatıyor. Haşim Ağar, oğullarım Gökmen, Gökhan ve Manisaspor Kulüp Başkanı Abdullah Mergen ziyarete gitmişler. Hepsiyle konuştum, en son Gökhan görmüş Şenol'u, "Baba, durumu iyiye gidiyor, elini tuttum, konuştu" dedi. Bu duruma dün çok, ama çok sevindim.
GÜNGÖR URAS ÇOK GÜZEL ANLATMIŞ…
Cuma ve Cumartesi günleri Boyalık ve Alaçatı'ya indim, Levent Gönül'le bayramlaşmak için, onu ayrıca yazacağım, Çeşme Alaçatı'da ne var, ne yok diye… Eski bayramların özleminin yüksek olduğu bu günlerde Milliyet Gazetesi'nin duayen köşe yazarı Güngör Uras'ın, ‘Yaşam Değişiyor, Bayramlar Değişiyor' adlı köşe yazısını okudum, çok beğendim. Sizlerle paylaşmak istedim…
YAŞAM DEĞİŞİYOR, BAYRAMLAR DEĞİŞİYOR
"Türkiye'de yaşam değişiyor. Bayramlar da değişiyor.
Bundan elli yıl önceye kadar yerleşim bölgeleri arasında ulaşım imkânları yoktu ve sınırlıydı. Aileler dağılmamıştı. Göç başlamamıştı. Yerleşim yerlerinde herkes birbirini tanırdı. Aile bütünlüğü, akrabalık ilişkileri, komşuluk, hemşehrilik değer taşırdı. Ailelerin harcanabilir gelirleri sınırlıydı. Bu gelirlerin kullanım şekli farklıydı.
Aileler dağılmadığı için ailenin başka şehirlerde yaşayanlarını görmek veya tatil yapmak için seyahat etme alışkanlığı ortaya çıkmamıştı.
Aile üyeleri aile içinde, akraba, dost çevresinde bayramı yaşarlardı. Her kişi ve ailenin bayramda ziyaret edeceği kişiler ve aileler vardı. Ziyaretlerin bir sırası vardı. Bu ziyaretler karşılıklı yapılırdı. Büyüklere, saygı duyulanlara yapılan ziyaretler onlar tarafından iade edilir, onlar da ziyaret edenlerin evine giderdi. Buna da "iade-i ziyaret" denilirdi.
Bayram ziyaretleri için evlere çekidüzen verilir, evlerin boya badanası, perdelerin değiştirilmesi, mobilyaların onarılması veya yenilenmesi bayram öncesi tamamlanırdı.
Gelir imkânları sınırlı olduğundan genelde yeni giysiler bayram öncesi alınır, ilk defa bayram ziyaretleri o yeni giysilerle yapıldığı için bunlara "bayramlık giysiler" denilirdi.
Çocuklara bayram öncesi ayakkabı alma âdeti vardı. Çocuklar ayakkabılarını bayram sabahı giyebilirlerdi. Çocuklar için yeni ayakkabı sahibi olmak o kadar önemliydi ki çocukların bayram öncesi satın alınan yeni ayakkabıları yastıklarının altına koyarak bayram sabahına kadar ayakkabılarıyla uyudukları söylenirdi. Geçmiş yılların yaşam koşullarında, çocuklar için, akide şekeri satın almak, dönme dolaba, salıncağa binmek çok önem taşırdı. Bu nedenle bayram harçlığı alan çocuklar hemen şekerciye koşar, oradan da şehrin çayırlık alanında bayram nedeniyle kurulmuş dönme dolaplara, salıncaklara binmenin heyecanını yaşardı.
Günümüzde göç nedeniyle aileler dağıldı. Yerleşim bölgeleri hızla büyüdü. İnsanlar komşularını tanımaz hale geldi.
Bayram ziyareti alışkanlığı yok oldu. İnsanların, ailelerin gelirleri göreceli olarak yükseldi. Aileler, insanlar istedikleri zaman ev eşyası, giysi alabiliyorlar. Çocuklar istedikleri kadar şeker yiyebiliyorlar. Çocukların eğlenmelerine imkân veren parklar, oyun alanları arttı.
Dostluk, sevgi önemli
Ne yazık ki aile birliklerinin, dostlukların, komşulukların önemi azaldı. İnsanların dostları, arkadaşları azaldı. İnsanlar birbirini görmek istemez hale geldi. Bayramlarda bir ölçüde insanlar çevrelerinden kaçmak için seyahate çıkmaya başladı.
Yaşam şartlarının ağırlaşması nedeniyle bayramlar çalışanlar için tatil, dinlenme fırsatı olarak değerlendirilir oldu. İşte bu nedenle, "Nerede eski bayramlar" muhabbeti artık bir anlam ifade etmiyor. Eski bayramları tekrarlama şansımız yok. Önemli olan, günümüzün bayramını yaşamak. Günümüzün bayramlarını "dini vecibeler" açısından, "moral" açısından iyi değerlendirebilmek. Terörün, kötülüklerin sona ermesi, insanların iş ve aş sorunlarının çözülmesine yönelik çabalar, refahın artması, gelecek bayramların daha coşkulu kutlanmasına imkân verecek."