Yurttaşlık bilgisi dersinde, lisede sosyoloji dersinde, üniversitelerin ilgili bölümlerin ilgili derslerinde bu cümle sıkça tekrarlanır. Demokrasi ile idare edilen ülkelerin hepsinin olmazsa olmazıdır siyasi partiler. Demokrasisi olmayan ya da zayıf olan ülkelerde de siyasi partiler vardır, ancak iktidardaki tek partinin dışında kalanlara göz açtırılmaz, liderleri, mensupları olur olmaz sebeplerle hapsedilirler, eziyet görürler, itilir kakılırlar, kolluk güçlerince darp edilirler, konuşamazlar, propaganda yapamazlar. Seçimler de göstermelik yapılır. Biz hangi sınıfa gireriz? Demokrasimiz nereye kadardır, hoşgörü sınırı nerede başlar, nerede biter? Bunlara hiç girmeye niyetim yok. Ben sadece demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan siyasi partilerimizden CHP’deki kurultay sonrası gelişmelere ve Demokrat Parti Bursa İl Başkanının darp edilmesi hadisesine değineceğim. 

            CHP’de değişimden yana olanlar sonuçtan memnun değiller. Bazı köşe yazılarında, Sosyal medyada Kılıçdaroğlu’na, kurultay delegelerine söylenen sözler hiç de yakışık almıyor. Sandık kurulmuş, seçim yapılmış, sonuç alınmıştır bundan sonra kurultayın iradesine saygı duymak gerekir. Soruyorum, eleştiri yöneltenler, hakarete varan sözler sarf edenler parti üyesi ya da delegesi mi diye, hiç biri değil. Eğer bir şeylerden memnun değilsen, önce üye olacaksın, mahallende, ilçende, ilinde delege olacaksın mücadele edeceksin. Yapmadıysan bugün hiç konuşma hakkın olamaz. 

            Yıllar önce Ankara’da öğrenciyken aynı evi 4 arkadaş paylaşıyorduk. Birisi de aynı fakültede okuduğumuz Manisalı bir arkadaşımdı. Babası rahmetli Dündar amca(Sümer) Ankara’daki işi nedeniyle birkaç gün bizde kaldı. Haberler başlayınca, Erbakan’a, Türkeş’e, Demirel’e saydırıp duruyordu. Baktım ertesi günü Ecevit’e de saydırıyor. Dayanamadım “Yahu Dündar amca, saymadığın kimse kalmadı sen hangi partiye oy veriyorsun Allah aşkına?” diye sordum. O da hiçbirini benimsemediğini ve oy vermediğini söyledi. Ona kibarca o zaman söz hakkının da olamayacağını, eğer memnun değilse siyasete girmesini, neleri değiştirmek istiyorsa gücünün yettiğince mücadele etmesini söyledim. Manisa’ya dönünce babamı bulmuş “senin oğlan bana öyle bir ders verdi ki; ben de artık siyasete gireceğim” diyerek desteğini istemiş ve AP’ne kaydolarak ilk kongrede yönetime girmişti. Benim naçizane tavsiyem Kılıçdaroğlu’ndan memnun olmayanlar klavye başında ahkam keseceklerine siyasete girsinler orada mücadele etsinler. 

            Diğer olay ise daha vahim bir hadise. Ali Biliz Demokrat Parti Bursa İl Başkanıdır, Gemliklidir. DYP kurulduğunda gençlik kolları kurulamayacağına dair anayasal engeli “komisyon” sözcüğü ile aşarak kurulan DYP Gençlik Komisyonlarının kurucularındandır. Gemlikli olmasına rağmen Genel Merkezin de desteğini alan rakibini devirerek son kongrede Bursa İl Başkanı seçilmiştir. Böbrek yetmezliği hastasıdır ve üç ay kadar önce başarılı bir ameliyatla böbrek nakli yapılmıştır. FETÖ ile meclisteki partilerin temsilcilerinden daha etkin bir mücadele vermiş AKP içindeki FETÖ’cüleri teşhir etmekten de kaçınmamıştır. 

            Sosyal medya paylaşımları ve yerel gazetelerin haberlerinden öğrendiğimize göre Ali Biliz Gemlik’te bazı emniyet mensuplarının saldırısına uğramış ve ağır şekilde darp edilmiştir. Yerel gazetelere göre Ali Biliz diyaliz ve ameliyat sürecinde kendisine özenle yardımcı olan sağlık personeline Gemlik’te bir restoranda teşekkür yemeği vermiştir. Bu esnada Bursa emniyetinden bir gurup restorana gelerek doğrudan Ali Biliz’e yönelmiş ve “kimliğini ver lan” ifadesiyle asayiş kontrolü yaptıklarını belirtmişlerdir. Ali Biliz vatandaşa karşı bu tarz ifadelerin kullanılamayacağını söylemiş ve kendisinin de il başkanı olduğunu hatırlatmıştır. İddiaya göre kısa bir süre sonra Bursa asayiş şube müdürünün de aralarında olduğu daha kalabalık bir gurup gelerek Biliz’i korkunç bir şekilde darp etmişlerdir. Biliz ameliyatlı olduğunu ifade etmesine rağmen korkunç bir şiddete maruz kalmaktan kurtulamamıştır. Sonrasında ise ters kelepçe ile götürülmüştür. İşin garip tarafı söylenenlere göre uygulamada Gemlik emniyetinden kimse yer almadığı gibi gözaltına alınmasına kadar haberleri de olmamıştır. 

            Ali Biliz hastaneden darp raporu almış, savcılığa suç duyurusunda bulunduktan sonra acilen ameliyatı gerçekleştiren Antalya’daki hastaneye götürülmüştür. Aldığımız ilk haberlere göre maalesef üç ay önce takılan böbrek çalışmaz haldedir. Yine öğrendiğimize göre Ali Biliz’i de yakından tanıyan İçişler Bakanı Süleyman Soylu meseleye el koymuş ve Bursa’ya müfettiş göndermiştir. Şu an itibariyle soruşturma açılmış mıdır? Açığa alınan var mıdır? Henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey Türkiye’nin en köklü iki partisinden biri olan Demokrat Parti Bursa İl Başkanı şiddete maruz kalmış ve sağlığı büyük bir risk altına girmiştir. 

            “Siyasi partiler demokratik hayatın vaz geçilmez unsurlarıdır” düsturunu herhalde Bursa asayiş şubesi öğrenememiş. Ya da işlerine gelmemiş. Bir siyasi partinin il başkanı ileri demokrasilerde böylesine gaddarca dövülse o ülkede infial yaratır, ama bizde kimsenin kılı kıpırdamıyor. Tepkim Ali Biliz’in partilim olduğundan dolayı değildir aynı muamele, AKP-CHP-MHP, İyi Parti ya da başka bir partinin il başkanına yapılsa gene tepki gösterirdim. 

Ben Demokrat Partinin Genel Başkanı olsam ertesi günü Bursa, Balıkesir, Eskişehir ve komşu illerde partime kayıtlı ne kadar avukat varsa hepsini peşime takar, kalabalık bir halk topluluğuyla soluğu Gemlik Adliyesinde alırdım. Sonra da Vali ve Emniyet Müdürünü ziyaret eder meselenin takipçisi olacağımı beyan eder, çıkışta da televizyonların karşısına geçer tüm dünyaya bunu haykırırdım. Sahi siz sayın Gültekin Uysal’ı en son ne zaman televizyonlarda gördünüz? 

            Merkezin solundakiler Kılıçdaroğlu’ndan memnun olmadıklarını söylüyorlar. Merkezin sağına ise İYİ Parti maalesef beklenen mesajı veremedi. Öyleyse Demokrat Partililerin silkinip kendilerine gelmeleri lazımdır. Şunu da kimse unutmasın, DP öyle bir camiadır ki; tek parti döneminde köylünün iliğini, kemiğini sömüren tahsildara da onları koruyan polise de, jandarmaya da direnebilmiştir. Öyle ki, Aslanköy’ün kadınları gibi sandığının namusunu koruma adına canını siper etmesini bilmiştir. Antalya meydanında, Erzurum’da, Bursa’da iktidarın keyfi yasaklarına rağmen polis kordonlarını yararak liderini kucaklayan milyonların evlatları, torunlarıdır DP’liler. Haydi artık uyuyan devi uyandırma vakti geldi. 

Kalın sağlıcakla…