Oscar ödülleri, sinema dünyasının en prestijli ödülleridir. Ödüllerin açıklanacağı gün geldiğinde tüm dünyada nefesler tutulur, yüzlerce TV kanalı canlı yayınlar ve milyonlarca kişi o anı bekler. En iyi film, en iyi aktör ve aktrisler, en iyiyönetmen, en iyi senaryo ve daha birçok dalda Oscarlar sahiplerini bulur. Ben pek meraklısı değilimdir, saatlerce TV başında beklemek yerine, ertesi gün gazetelerden takip etmeyi yeğlerim.
Bu yıl da beklendiği gibi ödüller görkemli bir galayla sahiplerini buldu. Bugünkü gazeteler de bu törene geniş yer vermiş. Magazin basını, törenin sunuculuğunu yapan Warren Beatty ve Faye Dunaway'in kendilerine verilen yanlış kart nedeniyle birincilik ödülünü alan Moonlight filmi yerine O La La Land filminin anons etmelerini büyük bir skandal olarak veriyor. Ancak bana göre asıl önemli haberler bu skandalın gürültüsü arasında kaynayıp gitmiş. Elbette ciddi gazeteler ve internet siteleri bu önemli haberleri de atlamamışlar, ama ne yazık ki sansasyonel haberler her zaman olduğu gibi ciddi haberleri gölgede bırakıyor.
Nedir bu önemli saydığım haberler? Birincisi Oscar tarihinde ilk kez bir Müslüman, Maherşala Ali en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü aldı. İslamafobinin hızla yayıldığı, A.B.D Başkanı Trump'un İslam Dünyasına karşı aldığı o akıl almaz kararların tartışıldığı bir ortamda hem de Los Angeles gibi İslam karşıtlarının ve Ermeni Diasporasının en güçlü olduğu bir yerde bu ödülü bir Müslüman'ın alması fevkalade anlamlıdır. Hep söylüyoruz, spor, sanat, müzik gibi etkinlikler siyaset üstü kalmalıdır diye. Oscar ödüllerini dağıtanlar da öyle düşünmüşler zaten. Umarım Arda, Burak, Rıdvan gibi sporcular, Murat Boz gibi sanatçılar da bu sözümden kendilerine düşen payı alırlar. Trump'a rağmen Oscarcılar bir Müslüman'a bu ödülü veriyorlarsa gerisini siz düşünün.
İkinci ve asıl önemli haber ise, kısa metrajlı film dalında en iyi yönetmen ödülünü ikinci kez alan İranlı Aşkar Ferhadi'nin, Trump'ın kararnamesine takılarak hak ettiği ödülü almaya gelememesidir. Asıl skandal budur. Diyeceksiniz ki Trump'ın kararnamesi yüksek mahkeme tarafından iptal edilmişti. Evet doğrudur, A.B.D hukuk devletidir ve yüksek yargının verdiği karar Başkanı da bağlar. Ancak "ben yüksek mahkemeyi de, kararını da tanımıyorum" diyen biri varsa pratikte bu iptal kararı çok da işe yaramaz. Neden mi? Birincisi Devletler kendi ülkelerine girecek yabancılar için geçici ikamet izni yani vize isteme hakkına sahiptirler. Vizesi olmayan yabancıları da ülkelerine sokmazlar. Vizeyi veren makam o ülkenin yurt dışındaki konsolosluklarıdır. İsterlerse konsoloslukta sizi aylarca süründürürler, iş işten geçtikten sonra vizeyi verebilirler. Veya sakıncalı bulduk size vize vermiyoruz da diyebilirler. Ayrıca vizeniz cebinizde olsa bile kapıdan sizi sakıncalı bulduk deyip her an geri çevirebilirler, buna hakları vardır. Öyleyse, yüksek mahkemenin verdiği kararın fazlaca da bir yaptırımı olmaz. A.B.D gibi bir hukuk devletine bu durum hiç mi hiç yakışmaz. Kaldı ki A.B.D'de hem de iki kamaralı güçlü bir parlamento vardır. Başkanın atadığı bakanlar Parlamento'da onaylanmazsa göreve başlayamazlar. Hukuk her şeyin üstündedir. Başkanın yetkileri bizde getirilmek istendiği gibi sınırsız değildir. Şimdi anladınız mı neden, kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, parlamenter sistem diye yırtınıyoruz.
Vizeden söz açılmışken biraz geçmişe gidelim. Rahmetli Özal, Saddam zulmü altında ezilen, kırılan Kuzey Irak'taki liderlere, Barzani ve Talabani'ye diplomatik T.C pasaportu vermiş Birleşmiş Milletler ve uluslararası platformlarda haklarını savunmalarına olanak sağlamıştı. Bu karar doğrudur ya da yanlıştır o tartışma konumuz değildir, ama her zaman mazlumların yanında yer almış bir ecdadın torunları olarak izah edilebilir tarafı vardır. Ancak ne zaman bunlar güçlenip uluslararası arenada kabul gördüler, geçmişi unutup ülkemize de sırt çevirmekten de geri kalmadılar. Kırmızıçizgilerimiz yerle yeksan oldu. Zaman geldi dost göründüler, zaman geldi posta koydular. İşlerine geldiğinde PKK kozunu oynadılar, işlerine geldi PKK'ya cephe aldılar, ama Türk milleti hiçbir zaman onlara güven duymadı.
Geçtiğimiz hafta sonu Barzani ülkemize geldi. Atatürk havalimanında gönderlere Kürdistan bayrağı çekildi. Hangi hakla çekildi? Acaba Kuzey Irakta yeni bir devlet kuruldu, biz de tanıdık da benim mi haberim yok? "Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi" Kuzey Irak'taki oluşumun uluslararası kabul görmüş, tanınan adı budur ve Irak'ın bir parçasıdır. Yani devlet değildir, sadece özerk bölgedir. Rusya Federasyonuna bağlı akraba toplumların oluşturduğu birçok özerk cumhuriyet vardır. Rusya Federasyonuna bağlı da olsalar içişlerinde bağımsız özerk devletçiklerdir. Yani Kuzey Iraktaki oluşumun çok üstünde federe devlet statüsündedirler ama onların Cumhurbaşkanlarına, başbakanlarına Barzani'ye gösterilen ayrıcalık gösterilmemiştir. Siz şimdiye kadar hiç Federe devlet oldukları halde Yakutistan, Tataristan, Başkurdistan, Dağıstan, Çeçenya, Adige v.b Cumhuriyetlerin bayraklarının göndere çekildiğini gördünüz mü? Ben görmedim.
Oscar ödül töreninden nerelere geldik ama bu pilav daha çok su kaldırır misali sanırım 16 Nisan'a kadar bu laflar hiç bitmeyecek. Aziz milletimiz her şeyi idrak edebilecek sağduyuya sahiptir. Onlara güveniyoruz, yeter ki düşünsünler. Kalın sağlıcakla.