Bugünlerde Osmanlıcılık moda ya, Osmanlı Sporumuz var, Osmanlı tatlıcımız var, Osmanlı çay bahçemiz var, ha bir de tabi en önemlisi Osmanlı Ocaklarımız var. Biz bugün öyle uzun uzun tek bir konuya girmek yerine kısa notlarla hali pürmelalimizi anlatmaya çalışacağız.
Ecdadımız Söğüt toprağından çıkıp, Avrupa'nın içlerine yürümüş, Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya, Orta Avrupa'dan, Hint Okyanusuna kadar bir cihan imparatorluğu kurmuş. Zapt ettiği her ülkede adaletle hükmetmiş, din ve vicdan özgürlüğünü tanımış, bugün bile örnek gösterilebilecek ölçüde temel insan hak ve hürriyetlerine saygı duymuş, aman dileyene kılıç çekmemiş, bize barbar yakıştırması yapanlara da insanlık dersi vermiştir. Halifeliği alıp İslam Devleti olduktan sonra bile bugünkü laikliğin en temel ögesi olan din ve vicdan özgürlüklerini korumaktan vaz geçmemiştir. Sultanlar bile, Şeyh-ül İslam fetvası olmadan hüküm icra etmemiş, Kadının(mahkemelerin) hükmüne ise haşa itiraz bile etmemiştir. Ben ecdadımı bu yönleriyle seviyorum ve onlarla gurur duyuyorum.
Bir zaman makinesi olsa ecdat kalksa gelse bir basın ordusu da mikrofon uzatsa tek cümleyle ülkenin bugünkü halini tarif et dese "şeditler, şehitler, ceditler ve cehiller ülkesi olmuş güzel ülkem, ben size böyle mi bıraktım?" deyiverirdi. Gençler için ve de Osmanlıca merakı olmayan bizim nesiller için tercümesini de verelim. Şeditler, şiddet yanlıları, teröristler anlamına geliyor, cedit ise yeni, cehil de bilgisiz, görgüsüz cahil demek. Yani Acımasız, şiddete ve teröre yüzlerce şehit verdiğimiz cahillerin ise biat edip sadece baktığı yeni Türkiye manzarası.
Efendim, bugün yorum yapmayacağız dedik sadece cedit Türkiye'nin gazete haberlerinden sizlerle kısa bir tur yapacağız. Bir PKK itirafçısı aramızda birçok Rus, Alman ve yabancı savaşçılar var, biz onlara yol gösteriyor onlar da bize silah ve mühimmat temin ediyordu demiş. El insaf cedit Türkiye'nin istihbaratı böyle mi çalışıyor? Onca insan, silah ve mühimmat ülkemiz sınırları içinde oradan oraya geçiyor biz uyuyoruz.
Bulgaristan, Burgaz başkonsolosluğunda görevli Diyanet ataşesi Uğur Emiroğlu'nu istenmeyen adam ilan etmiş. Buna mukabil Türkiye de Bulgaristan'ın İstanbul başkonsolosunu istenmeyen adam ilan edivermiş. Komşularla sıfır sorun derken ihtilafımız olmayan tek Bulgaristan kalmıştı maalesef cedit Türkiye onu da başardı. Sebebini biraz araştırdım. Malum, Türkler Bulgaristan'daki en büyük azınlık, Müslüman Pomakların da desteğini alarak güçlü bir siyasal hareket oluşturmuşlardı. Bazen güçlü bir muhalefet, bazen de iktidar ortağı olmayı başarıyorlardı, bağımsız ve bağlantısızdılar. Bunun açılımı şudur: kimseye biat etmiyorlar, Bulgaristan'daki soydaşlarımızın hukukunu korumaktan başka da bir amaçları bulunmuyordu. Cedit Türkiyeciler bağımsız ve bağlantısızlığı kabullenmiyor onların da AKP iktidarına biat etmelerini istiyorlar bunun için çalışıyorlardı. Sonunda Bulgarlar ve ceditçiler el birliği ile bu hareketi dağıtmayı başardılar. Şimdi Bulgaristan Türkleri üç parça oldu, Rusçular, biatçılar ve bağımsız bağlantısızlar. Bölünmeyen bir orası kalmıştı, maalesef onu da başardı ceditçiler.
Emniyet Genel Müdürlüğü son bir buçuk yılda Güneydoğu Anadolu bölgesindeki 10 ilde kayıp çocuk bildirimlerinin 181 olduğunu ilan etti. Bu rakama korkularından ya da evin erkeğinin olmamasından başvuruda bulunmayanlar dahil değil. Onların sayılarının çok daha fazla olabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Türkiye nüfusunun üçte birinden fazlasını oluşturan İstanbul, İzmir, Ankara, Adana ve Mersin gibi metropoller de bu sayıya dahil değil. PKK'nın şehir yapılanması ve YDGH örgütlenmesini düşünürsek yüzlerce kandırılmış 12-18 yaş arası çocuk ve gençlerin nasıl şeditlere, PKK'ya, IŞİD'e insan kaynağı olduğunu görürüz. Hani o enkaz dediğiniz Türkiye'de böyle şeyler olmazdı. Açılım süreci adı altında bölünme, parçalanma sürecinin meyveleridir bunlar. Ankara katliamı faili Abdülbaki Sömer de bu kayıp çocuklardan biriydi. Sizce o 29 masum insanın katlinde kimin ihmali var?
7 Hazirandan bu yana şehit sayımız 400'ü buldu. Gencecik vatan evlatları masum insanlar bu dünyadan göçüp gittiler. Terörün belini kırıyoruz derken ocaklara ateş düşmeye devam ediyor. Kimsenin sivrisinekleri öldürmek yerine bataklığı kurutmak aklına gelmiyor, yazıktır, günahtır…
Daha söylenecek çok söz var ama sütunumuzun sınırları belli. Bu kadarı bile cedit Türkiye'nin geldiği noktanın vahametini anlatmaya yetiyor. Enkaz sözüne hiç girmeyeceğim bile, geçmişte "enkaz devraldık" sözünü edenlerin halini gördü bu millet. Şimdi soruyorum:
Şeditlerden yana mısınız? Yoksa ceditlerden yana mı? Ya da ne kokayım ne bulaşayım cehil kalmaya devam edeyim mi diyorsunuz?
Kimse kusura bakmasın, biz ne şeditlerden ne de ceditlerden yanayız. Şüheda kanıyla sulanmış bu toprakların, hırs ve inat uğruna yok olup gitmesine razı değiliz, olamayız da. Cehillere de bir çift sözüm var. Açın artık gözünüzü, yeter artık istismar edildiğiniz, kandırıldığınız, birazcık, atanıza, ecdadınıza saygınız varsa onu istismara yeltenenlerle değil doğru yolda olanlarla bir olunuz. Sağlıkla kalın.