Sakız Adası’nda öğle saatlerinde kordon boyu turistlerle dolu. Japonlardan tutun da her milletten insanlarla karşılışıyorsunuz. Türkler çoğunlukta. Tura başlamak üzere otobüse bindik. Rıfat Uygur’un yeneği Mert, Sakız Adası’na daha önce gelmiş. Rıfat ve beni bilgilendiriyor.Rehberimiz otobüs hakeket edince Sakız Adası ile ilgili bilgiler anlatmaya başladı. 9.yüzyılda Sakız Adası Bizans İmparatorluğu himayesine girmiş. Osmanlı İmparatorluğu 1566 yılında topraklarına katmış. Osmanlı İmparatorluğu damla sakızı ve ipek böceği üretiminde söz sahibi. Sakız Adası halkına ticaret alanında büyük imtiyazlar tanımış. Öğreniyoruz. Sakız Adası turizmin kalbi değil. Ticaret alanında önemli bir faktör oynuyormuş. Atina ve Selanik’te oturan armatörler Sakız Adası’nın sahibi gibi görünüyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemine rastlayan 1912 yılında Sakız Adası Yunanlıların oluyor. Sakız Adası 1913-1922 yılları arası Anadolu’dan büyük bir mülteci kitlesine ev sahipliği yapıyor. Sakız Adası’nda yaşayanların büyük bir kısmı Anadolu’dan gelmiş göçmenlerin torunları.

Sakız Adası’nda gezilecek yerleri Rıfat ve Mert’le görüyoruz. Sakız’ın nasıl toplandığını ve ne kadar kıymetli olduğunu da öğreniyoruz. Sakız Adası’nda eşi ölen hanımların uzun sure siyahlara bürünerek matem tuttuğunu rehberimiz anlatıyor. Vakit güzel geçiyor. Rıfat Uygur’un şekeri bir çıkıyor bır düşüyor. Rehbere yemek vaktini soruyor. Saat 14.30’da Paşa Limanı’nda deniz ürünleri ile ünlü bir restoranda olacağını öğrenince kendimize geldik. Çeşme’de Paşa Limanı var. Sakız’da da var. Hava güzel olunca denizin kenarındaki restorantta keyif de başka oluyor. Rehberimiz neler yiyebileceğimizi anlatıyor. Sakız Adası’nda kalamar ve ahtapot salatası yemeyenin yemek kültürü sorgulanıyormuş. İngilizce bilen Mert hemen ne yiyeceğimizi garsona göylüyor. Mezeleri bize benziyor. Salata da öyle. Barbun balığı da harika dediler. Ben Rıfat’a “Şanına uygun masayı donat” dedim. Yunan rakısını da söyledim. Restorant böyle topluluklara hizmet etmede tecrübeli olduğunu gördük. Siparişlerimiz hemen geldi. Gerçekten kalamar ve ahtapot salatası mükemmel. Barbunlar çıtır çıtır. Ağzımızda eridi. Yemeğimizin sonuna yaklaşırken Yunan müziğini bizlere sunan genç çıktı. Bizimle birlikte tura katılanlarla kulağımıza hoş gelen müzikle keyiflendik. Rıfat kalktı oynadı. Sonra birlikte sanatçıya eşlik ettik. Böylece Sakız Adası’nın yemeğini, gezilecek yerlerini öğrendik. Balık ürünlerinden donatılan masanın hesabı da 3 kişi 240 Türk lirası. Sakız’a gidenlerin hepsinden Sakız’ın yemeklerinin ucuz olduğunu dinledim. Bence de öyle. Sonra dönüş vakti geldi. Limanda beni sosyete dürümcüsü Mehmet eşi ile bekliyordu.