Ulupark’ta gelişen politika ve Manisa için alınan kararları konuştuğumuz yazı dizisinin ikinci konuğu Bayram Ali Baylan oldu. Manisa’nın önde gelen isimlerinden kuyumcu Bayram Ali Baylan, kentin ‘ağabeyleri’yle yaşadıklarını anlattı.
Baylan’ın şu sözü ise hafızalara kazındı… “Çantacı olmadığım için siyasete kabul edilmedim”
Ulupark’ın en büyük müdavimlerinden biri sizsiniz. Tabii Manisa hakkında karar verenler kulübünde de… Burasının adı neden Cumhuriyet?
Ulupark, cumhuriyetten ziyade bir Anadolu kulübü. Ankara’da nasıl Anadolu Kulübü varsa ve bütün siyasetçiler orada toplanıyorsa, Ulupark da bir Anadolu Kulübü gibi. Ulupark, Manisa’nın nabzının attığı yer. Biz buraya uzun yıllardır geliriz. Sebahattin Kayhan burayı almadan önce de gelirdik ama o işletmeyi devraldıktan sonra daha da sık uğramaya başladık. Sebahattin ağabey burayı devraldıktan sonra Ulupark sınıf atladı. Manisa’yı yöneten takım burada, bakan burada, politika burada, milletvekili burada, bütün devlet memurları burada. Burası kulüpleşti. Politika, spor ve devlet dağılımları burada yapılmaya başlandı. Bence Ulupark hala daha öyle
İCAZET VERİRSERLE DELEGE OLUNABİLİR, VERİLMEZSE…
Ersan Atılgan gibi isimler o zamanlar sizin ağabeylerinizdi değil mi?
Ben Adalet Partisi’nde, delege bazından yukarı çıkamadım. Yaşımız biraz daha ufaktı. Çünkü orada ağabeyler vardı: Ersan Atılgan, Ümit Canuyar, Selahattin Canuyar, Ertuğrul Dayıoğlu, Ülkü Gençgil, Ahmet Katıöz gibi isimler vardı. Onlar ağabeylerdi. Bunların önüne geçmek zordu. Onlar icazet verirlerse ancak delege olabilirdik. O günkü şartlarda biz sadece gözlemciydik. Delege olduğumuz zaman ağabeylerinin yolundan giden küçük kardeşler gibiydik. Hata yaparsan, onun söylediklerini yapmazsan bir daha delege olamazdın. Ben bunları pek hiç tasvip etmediğim için adım “Deli Oğlan” oldu. Ben biat etmedim çünkü… Arkadaşlarıma ‘Sen biat edeceksen kendin için et, benim için etme’ derdim. Politikada birilerine uymadığımız için dışarıda kaldık. Ben siyasetin en hızlı olduğu zamanlar bir trafik kazası geçirdim. 3,5 yıl yattım. 3,5 yıl yattıktan sonra yeniden sağlığıma kavuşmak, ayağa kalkabilmek oldukça zor, sancılı bir süreçti. Eşim Nevra hanım olmasaydı, bana gözü gibi bakmasaydı bugünleri göremezdim.
NE BİRLİKTE, NE AYRI…
Siz ne birbirinizden ayrı ne de birbirinizle beraber yapabilen bir ekipsiniz anladığım kadarıyla…
Ersan Atılgan ağabey Anavatan Partisi döneminde birlikte çalışmamızı istemişti. Ben de beraberlikten yana bir tavır pek sergilemedim. Biat edeceğime de inanmadığından dolayı benim karşıma başka bir rakip çıkardı. Benim yerime başka bir arkadaşımızı kabul etti. Bu kararımla belki de hata ettim, bilmiyorum…
Biz ne birbirimizle yan yana olabiliyoruz, ne de birbirimizden ayrı olabiliyoruz. Bir gün Ersan abi rahatsızlandı. Hastalığını en iyi takip edenlerden biri ben oldum. 3,5 yıl yattığım için biliyorum. Ersan abi rahatsızlanınca ben kendisini ziyaret etmek istedim. Bana ‘gelme’ dedi. Gitmemi istemedi. ‘Ben seni ziyaret edeyim’ diye üstelememe rağmen gururlu bir şekilde beni reddetti. Hastalığında bile gelmemi istemedi. Ersan abi çok değişik bir adamdır.
ÇANTACILARDAN OLMADIĞIM İÇİN KABUL EDİLMEDİM
Ersan Atılgan’ın çok zor biri olduğunu hep duymuştum. Siyasi anlamda ne kadar uyuşabildiniz?
Biz partide de hiç beraber olmadık. O hep hükmediyordu, ben hükmedilenler arasında olmadım. Onun yanında hep çantacılar vardı, ben çantacılardan olmadığım için de kabul edilmedim. Ülkü isimli bir abim vardı. ‘Bayram biz çantacılardan değiliz, çanta taşıyanlar burada kıymete biniyor, biz kıymetli değiliz’ derdi. Bu durum için ben de onun tabirini kullanıyorum.
MANİSA’NIN GİZLİ BAŞKANLARI!..
Bir Manisaspor geçmişiniz de var değil mi?
Evet! Manisaspor geçmişim var. Muammer Şimşir başkandı. Manisaspor’da en renkli adamı söyleyeyim size. Fırıncı Yakup Yılmaz… Biz 25 krş verirken o, 1 tl veriyordu kulüp için… Yakup Yılmaz Manisa’da ekonomisi en düzgün isimlerden biri. O da Manisaspor’daydı. Çok renkli biridir. Biz Mustafa Dal diye bir topçu satmıştık, 400 bin TL’ye Galatasaray’a. Sonra 200 bin TL’ye geri aldık, burada oynattık. Galatasaray’a gittiğinde bir sürü laf ettiler. Ona köylü dediler. Ama çok kibar bir çocuktu. Başımızdan çok fazla olay geldi. Bu topçuların alınmasının ve satılmasının kararları da Ulupark’ta veriliyordu. Burada gizli başkanlar vardı. Siyasetin gizli başkanı Ersan Atılgandı. Sporun gizli başkanı ise Sebahattin Kayhan’dı
“KADI ÇOCUĞUYUM, ÇANTA TAŞIMAM”
Ailenizde sizden başka siyasetçi de var değil mi? En yakından Onur Baylan’ı biliyoruz…
Benim dedemin babası, Yuntdağı yöresinde kadıymış. Ona kadı Osman derlermiş. Ben kadılardan geliyorum, birileri gibi değiliz. Ben kadı çocuğuyum. Bu yüzden çanta da taşımam. (Gülüyor…) Lafın kısası aslında bizim ailede politikacı pek yok. Olanlar da güzel yerlerde…
ÜÇÜNCÜ KUŞAK AĞABEYLER KİM?
Sizin ağabeyleriniz Ersan Atılgan, Ertuğrul Dayıoğlu… İkinci kuşak sizlersiniz... Peki 3. kuşak ağabeyler kim?
Şimdilik yok. Biz onları yeni yeni kardeş yapacağız (Gülüyor…)
Düşmüşün elinden tutacaksın ki bir yere varacaksın. Bu işler çok farklı. Birilerini kötüleyerek bir yerlere gelebiliyorsunuz. Hep birilerini kötülersen, kendini bir noktaya getirmeye çalışırsan etik olmaz ama bir yerlere mutlaka gelirsin ancak hızlıca da çökersin...
Şimdiki çocuklar bizim kuşağa göre daha akıllı ve daha tahsilli. Ben kendi oğlumdan biliyorum. Çok farklı konular konuşuyorlar. Bizim tecrübemiz onlarda olsa, bize fırsat kalmayacak. Geçtiğimiz günlerde Sadık Özkasap ile karşılaştık. Süper bir oğlan, bayıldım. Manisa’yla ilgili bana çok güzel şeyler anlattı. İşte gençlerin bunları yapmasını istiyorum. Biz bunları yapamadığımız için hep birbirimizle tartıştık. Şimdiki kuşakta dostluk var. Ben böyle bir dayanışma görmedim. Geçenlerde oğlumun düğünü oldu, 20 tane sadıcı vardı. Bizde böyle dostluklar yoktu. Sadece kötü günlerde dostlukları gördük.
“MEMLEKET İÇİN BİRBİRİMİZLE KAVGA ETTİK”
Tartışmalar dostluklarını pekiştirmiş ama…
Anavatan Partisi’nde Ertuğrul Dayıoğlu ile 5 yıl boyunca biz hep kavga ettik. Görev süresi bitince Dayıoğlu bana ‘ne kadar hata etmişiz’ dedi. Neden diye sordum. ‘Biz niye o kadar kavga ettik, ne için ettik’ dedi. Doğru söylüyor, memleket için birbirimizle kavga ettik. Birileri ona hafriyatı verme dedi, birileri ver dedi, ben kavga ettim. Halbuki banane. Birileri ihaleye girsin alsın diye kavga ettik. O ihaleye girip kazansa ikimizin de cebine girecek bir şey yok, bir menfaatimiz yoktu ama sürekli kavga ettik. Arada birisi rant kapacak diye biz kavga ettik. Birbirimizi kapıştırdılar, kendileri yükseldiler. Böyle bir şey olur mu ya? Dayıoğlu’ndan ben ne isterim? O benden ne ister? Dayıoğlu’nu da, Bayram Baylan’ı da tukaka yaptılar. Sonra bir duyuyoruz ki bunu yapan da yüzümüze en çok gülenlermiş.
FAVORİ SİYASETÇİLERİNİZ KİM?
Şimdiki siyasetçilerden beğendiğiniz kimler var?
Şimdiki siyasetçilerin içerisinde yaşanan kavgalar dışarıya yansımıyor. Bu çok iyi bir şey. Onların arasında dostluk var. Mesela Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik’i çok beğeniyorum. Çok sevecen ilerliyor. İyi çocuk. Siyasette uyum çok önemli. Bence Ömer Faruk Çelik bunu yapıyor. Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi’yi uyumsuz buluyorum. O kavga etmeye çalışıyor ama uyan yok. Yeni siyasette devir uyum devri.
Eskiden burada taksi dolmuşlar vardı. Biz onları değiştirdiğimizde 2 taksiye bir dolmuş yaptık. Manisa’da artık 21. hat var. O zaman Kuşlubahçe’ye çalışacak araba yoktu. Horozköy’e araba taşınmıyordu. Orası köydü. Şimdi otobüsler her yere gidiyor. Manisa 90’dan sonra şehir olmaya başladı. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ü de çok beğeniyorum. O da Manisa’yı şehir haline getirmek için çok uğraştı. Milletvekillerinden de Murat Baybatur’u beğeniyorum. Bizim dönemimizde de uyumsuz kişi Ertuğrul Dayıoğlu’ydu. O da hep kavgacıydı ama sevimliydi.
Editör: TE Bilişim