Geçen hafta, Ankara bozkırından doğduğum, büyüdüğüm topraklara doğru yola çıkıp, sıla hasretini gidermek istediğimi yazmış ve bunu da "Egeye Doğru" başlıklı yazımla sizlerle paylaşmıştım. Döndüğümde baktım ki bu kısacık geziye neler sığdırmışım, neler…
İlk durağımız Selendi ilçemizdi. Selendi'nin bende ayrı bir önemi vardır. 1991 seçimleri öncesi Selendi'nin kurtuluşu törenlerine katılmak üzere Ankara'dan yola çıkan abimi Afyon yakınlarında elim bir trafik kazasında kaybetmiştim. Sonrasında apar topar A.B.D'den geri dönmüş ve vatandaşlarımızın baskılarıyla milletvekili adayı olmuştum. Selendi ilçemiz büyük bir kadirşinaslık örneği göstermiş ve hakim huzurunda yapılan ön seçimde 298 oy (delegelerin tamamı) ile beni ilçede birinci sıraya yerleştirmişti. İlçe yoluna saptığımda aradığım dostlarımız yarım saat içinde hemen organize olup bizi karşıladılar. Tabi, günün konusu elbette ki Türkiye'de siyasetin önünün nasıl açılacağıydı.
Masadaki dostlarımızdan biri, "burada 8 kişiyiz, hepimiz de doğru yolcuyuz ama bu masadan 4 partiye de(DP,AKP,MHP,CHP) oy çıktı, Meral Akşener'in önünü açarlarsa bu kez MHP'ye en az 5 oy gider, açmazlarsa MHP 0 çeker" dedi. Bu tespite karşılık Akşener'in DP'nin başına geçmesi halinde ne olacağını sordum. Cevap netti: "fire vermeden oyların tümü DP'ye gider, hele İlhan Kesici ile kol kola girerlerse başa güreşiriz". Samsun, Çorum, Amasya, Tokat, Mersin, Adana, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Antalya ve daha birçok yöreden aldığım izlenim de aynı. Dahası Akşener'in Anadolu'da kuvvetli bir rüzgar yakaladığı, İlhan Kesici'nin ise kentsel seçmenler, entelektüeller, ekonomi ve iş dünyası üzerinde tesirli olabileceği 1965'lerdeki Demirel'in, 83'deki Özal'ın çıkışı yakalanabileceği belirtiliyor. İşte milletin düşüncesi, beklentisi bu…
Aynı gün akşam ata yurdu Demirci'de rahmetli babamın adına yaptırdığımız Demirci Atıf Akın Kütüphanesi DESTİAD derneğinin genel kurulu vardı. Orada da Demirci'nin önde gelenleri, Büyükşehir Belediye Koordinatörü, MYO müdürü, daire müdürleri, okul müdürleri, öğretim üyeleri, eğitim camiası, odaların ve STK'ların başkanları ve yerel basın ile bir araya geldik. Meral Akşener, İlhan Kesici ve Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün'ün telgrafları alkışlarla karşılandı. İlhan Kesici'nin çelenginde CHP ibaresinin yer almaması, sadece İstanbul Milletvekili olarak belirtilmesi basının gözünden kaçmadı, soruları da beraberinde getirdi. Genel kurul sonrasındaki sohbetin konusu da aynıydı, tespitler ve beklentiler de aynıydı. Diyebilirim ki Anadolu'nun her yöresinde aynı beklenti var, Türkiye çıkış yolunu arıyor…
Turgutlu, Salihli, Ahmetli ve Kula'da da aynı izlenimleri aldık. Salihli'de DP-AP döneminden bu yana siyasetin içinde yer almış DYP kurucu ilçe başkanı Hacı Lütfü Şen büyüğümüzü evinde ziyaret ettik. Yürüme zorluğu çekiyormuş, çok yere tedaviye gitmiş, omurilik ameliyatı önermişler ama razı olmamış. Motorlu sandalyesiyle durumundan pek şikayetçi görünmüyordu. Kurt siyasetçinin gönlü DP'nin kendi içinden bir lider çıkarmasından yana ama toplumdaki Akşener ve Kesici taleplerinin de yabana atılmaması, birlikte hareket edilmesi gereğinin altını çiziyor.
Turgutlu'ya geldiğimiz gün 80 öncesinin genç belediye başkanı Arif Pektaş ile karşılaştık. Uzun uzun sohbet ettik. 73 ve 77 deki Karaoğlan rüzgarına rağmen AP'deki yenileşme ve gençleşme hareketi sonuç vermiş ve Manisa'da Saruhanlı hariç tüm ilçe belediyeleri ve ili AP kazanmıştı. Hayatlarını kaybeden Soma'dan Hüseyin Özkılıç'ı, Kula'dan İsmail Şadan'ı, Akhisar'dan Nuri Giyik'i, Salihli'den Tahsin Sarıgedik'i, Sarıgöl'den Ahmet Erdoğan'ı, Kırkağaç'tan Halit Kayadipli'yi rahmetle andık. Demirci'den İbrahim Dönmez'in, Manisa'dan Ersan Atılgan'ın kulaklarını çınlattık. Arif Pektaş'ın gözlerinde yeniden o günlere dönülmesi arzusunun parıltılarını gördüm.
O akşam Turgutlu'lu hemşerimiz bestekar Yusuf Nalkeseni anma toplantısı varmış oraya gidecekmiş, bizi de davet etti ama işlerimiz dolayısıyla katılamadık. Rahmetli Nalkesen'in katıldığı TV programlarında hiç Turgutlu'dan söz etmediği, İzmirli olduğunu beyan ettiğinden yakınıyordu. İzmir Akdeniz'in yıldızı ama Manisa Saruhanlı'nın, Osmanlı'nın mirası, tarihi ve kültürü zengin bir kent. Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği yer olmaktan öte Manisa sevdası bambaşkadır benim için. Konu açılınca Yusuf Nalkesen ile dedemin hatıralarını anlattım.
Merhum Yusuf Nalkesen öğretmenlik hayatının büyük bir bölümünü Demirci'de geçirmiş. Dedem Edip Akın da Demirci'de Cumhuriyetin ilk öğretmenlerindendi. Haliyle o günlerde Demirci tarım, hayvancılık ve halıcılıkla geçinen küçük bir kasaba görünümünde. Sosyal hayat şehrin ileri gelenlerinin, eşrafın katıldığı yaren davetleri ve yemekli sohbetlerden ibaretmiş. Bahar gelince bağlara göçülürmüş ve merhum Nalkesen de bizim bağın müdavimlerindenmiş. Ut çalmayı da o yıllarda kendi kendine öğrenmiş. Yemyeşil doğanın ortasında kuytu bir köşeye çekilir, udunu eline alır besteler yaparmış. "O ağacın altı" bestesi dedemin bağında bestelenmiş. Nalkesen'in altında bestesini yaptığı o ağaç da bizim bağdaki koca bir ceviz ağacıymış.
Dönem ikinci dünya savaşının sona erdiği ve çok partili siyasi hayata geçiş sinyallerinin alındığı dönemdir. Dedem Demokrat Partiyi kurar ve ilçe başkanı olur. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde % 85 gibi büyük bir oranla Demirci ilçesini Fethiye ilçesi ile birlikte DP'ye en yüksek oy veren ilçe yapar. 1950'deki büyük Demirci yangınını müteakip Nalkesen de İzmir'e tayin ister, böylelikle iki dost birbirlerine veda ederler ama o ağaç dostluklarının ebedi bir timsali olarak kalır. Her ikisine de Allahtan rahmet diliyorum. Kalın sağlıcakla.