Mevcudu beğenmeyen biz…
Mevcuda körü körüne inanan biz…
Sandığa giden biz…
Sandıktan çıkanı beğenmeyen biz…
Sandıktan çıkanı, ne olduğunu bile anlamadan çok da matah bir şey olduğunu sanan biz…
Sandıktan eve döner dönmez bilgisayar başında moleküllerimize kadar ayrışmaya devam eden biz…
Bizden gibi görüneni baş tacı edip görünmeyeni izmarit gibi ezmeye yeminli biz…
***
Peki, ne bizim derdimiz?
Aydınlıktan kaçan yarasalar mıyız biz, kan kokusu olmadan yaşayamayan vampirler mi? Sevişmeyi çoktan unutup savaşmak için bahaneler arayan mı olduk? Birlikte yaşayabilmeyi çoktan unutmuşluğumuza bakılırsa; artık kin ve nefretten besleniyor olmalıyız!
Aynen böyle devam et!
Bir senden, bir benden…
Bir gün biteriz elbet!
***
7 Haziran'a kadar "en iyisiyim!" umuduyla taş üstünde taş bırakmayanlar, 8 Haziran sabahına kuyruğunu bacak arasına kıstırıp yataktan kalkamadılar…
Polyanna masalını hatırlatır gibi "Yenilmedim, ayaktayım!" şarkısı söyleyenlerin samimiyetsizliği akarken paçalarından, çevrelerini sarmış bir avuç Dalkavuk'un alkışlarında haklı görüyorlar hala kendilerini.
Kabul ediyorum, zirve tek kişiliktir ama aşağıdan çağırılıyorsan artık; vakit tamamdır, gel yanımıza.
…
Şu hiç olmayacak olana ne demeli?
‘Miras' dediği okları yerinden söküp söküp yedi sanki… Yakışıksız serüvenlerin kahramanlığına soyunup "Düşmanımın düşmanı dostum olur!" dediği gün kaybetti tüm benliğini ve şimdi başkalarının başarısında demokrasi arıyor.
Koltuk sallana sallana devrildi de o altında kaldı ama; umuru mu sanki genel müdürün!
…
Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında gurur duyduğumuz bir ‘Türk'lüğümüz vardı…
80'e 80 yaptılar, n'oldu?
Ya masaldı anlattıkların ya da para etmiyor artık söylediklerin.
Nazlı bir hilalin uğruna yapılanlar şiirlere konu kaldı sadece…
…
Renklilik iyidir aslında… 80'e 80 ırklar bütünlüğü… 9-8'lik Roman çalgısı… İnanamazsınız, Uğur Işılak'ı bile var, artık o her ne renk ise!
Sanki gökkuşağı mübarek!
Sanki yenidünyada İstiklal Harbi'nin Anadolu cephesi canına yandığım!­­­­
***
Bunları topyekun beğenmeyen ben…
Fikrime "Hadi oradan sen de!" diyen sen…
"Demokrasi" diyeni çok duydum da, şuncacık yazının bile demokrasiden geldiğini anlamayanı çok gördüm!
Koalisyonu en tepeden bekleyen biz…
Kendi arasında bi hoşgörü koalisyonu bile kuramayan biz!
Söyle o zaman! Ne vereyim abime?
***
Çok uzak ülkelerin birinde bir padişah varmış… Sarayının balkonu uçsuz bucaksız yeşillere bakarmış… Balkonunda tatlı tatlı esen meltemlere karşı konuşmayı pek severmiş.
Gün gelmiş; dağlar dile gelmiş, denizler kabarmış, toprak çekilmiş ayağın altından, ağaçlar köksüz kalmış…
Oradan geçmekte olan bir çocuk, annesinin elinden çekiştirerek, "Anne bak Kral çıplak!" diyemeyeceğine göre bizim hikayemiz gereği, şöyle diyebilmiş:
"Hey kudreti kendinden büyük beyim!
Göster şimdi büyüklüğünü."