Levent Kırca'nın Siyah-Beyaz televizyondan, renkli televizyonlara, özel kanallara geçtiğimiz günlerde "N'olcak Şimdi" adlı bir parodi dizisi vardı. Güncel olayları kendi mizah üslubuyla hicveder "n'olcak şimdi" sorusuyla da cevap arardı. Aynı isimle Kırca'nın Şener Şen, Adile Naşit, Perran Kutman ve Nevra Serezli ile çevirdiği bir de film vardı. Bu isimler Türk sahne ve sinemasının unutamadığı yıldızlar oldular. Keşke Kırca da hep öyle kalsaydı, hem eğlendirip hem, güldürse ve düşündürseydi. Sanatçı kimliğini takdir ederim, ama son zamanlardaki abuk subuk beyanları ve başarısız siyasi deneyimiyle halkın gözünden düştüğünü de söylemeden geçemeyeceğim. Konumuz tabi ki Kırca'nın sanatı, mizah üslubu değil, onun "n'olcak şimdi" sorusuyla daha ciddi konulara cevap aramak amacımız.
Sandığa gidip vatandaşlık ödevini yerine getirmemiz üzerinden bir aydan fazla zaman geçti. Bizler tercihimizi yaptık, milli irade tecelli etti, peki niye hala hükümet çalışmaları başlamadı? Şu anda ülkeyi, meclis çoğunluğunu kaybetmiş, müstafi bir hükümet yönetiyor. Bürokrasi tedirgin, ayak sürüyor. İş dünyası, piyasalar tedirgin, belirsizlik sürüyor. Müstafi Hükümet, sanki 7 Haziranda sandıktan tek başına iktidar çıkmış gibi, büyükelçi atıyor, bürokrat atıyor, önümüzdeki dönemde görev alacak askeri komuta kademesini de atayacak, hatta Cumhuriyet tarihimizde örneği olmadık bir biçimde bakan atadı. Başbakan devlet idaresi "boşluk kaldırmaz" sözüyle haklı olabilir, Sayın Vecdi Gönül'e de hiçbir itirazımız yoktur. Ancak, müstafi bir hükümetin başkanı olarak Başbakan yardımcılarından birine ya da dışişleri bakanına vekalet verse daha etik olmaz mıydı?
Peki ya muhalefet ne yapıyor? Ayağına gelen fırsatı tepiyor. Hala demokrasinin bir uzlaşma rejimi olduğunun farkında değiller. Hala halkın sandıkta vermiş olduğu mesajı algılayabilmiş değiller. Kendilerini hala seçim sürecinde sanıyorlar, seçmene selam, inatlaşmaya devam. "Ne oluyoruz ya! Ekonomi bekliyor, vatandaş bekliyor, niye hala görevlendirme yok? Zaman akıp geçiyor, ülke Hükümetsiz" diyen yok. Meclis başkanı seçmeyi bile beceremediler. Meclis Başkanı deyip geçmeyin, isterse meclisin önünü tıkar, muhalefetin, seçim kanunlarından tutun yolsuzluk dosyalarına kadar bütün tekliflerini sürüncemede bırakır, meclisi işlemez hale getirebilir.
Anayasamızda Cumhurbaşkanının Hükümeti kurmakla ilgili görevlendirmeyi ne zaman yapacağına ilişkin bir hüküm yok. Ancak teamül kesin sonuçların ilanını müteakip, yemin töreninin öncesinde veya hemen ardından bu görevi 1. Partinin Genel Başkanına tevdi etmektir. Meclis başkanı da seçildiğine göre artık neyin beklendiğini anlamak mümkün değildir. Kulislerde Cumhurbaşkanının YAŞ'a AKP Hükümeti ile gideceği söylenmektedir. Müstafi bir Hükümetle bu kadar hayati bir toplantıya gitmek ne kadar etik olacaktır?
Geçmişte de uzun süreli müstafi Hükümetlerle yönetildiğimiz olmuştur, ama bunlar hep ara rejim dönemlerinde olmuştur. Meclisten güvenoyu alamayan Sadi Irmak Hükümeti 12 Mart döneminde 4 buçuk ay ülkeyi yönetmiştir. 14 Ekim 1973 seçimleri ardından gene bir partiler üstü 12 Mart Hükümeti olan Naim Talu Hükümeti 3 buçuk ay iktidarını sürdürmüş, 26 Ocak 1974 tarihinde CHP-MSP koalisyonuna bırakmıştır iktidarı. Bir de merhum Demirel'in siyasi literatürümüze soktuğu "Çankaya Hükümeti" ayıbı vardır. Merhum Ecevit 1977 seçiminde CHP'nin gördüğü en yüksek oyu almış (%41) ancak meclis çoğunluğunu elde edememiştir. Buna rağmen Hükümeti kurmuş ve Cumhurbaşkanı Korutürk de onaylamıştır. Ancak bu Hükümet Parlamentodan güvenoyu alamamış, fakat bu antidemokratik uygulama muhalefetin birleşmesine yol açmış ve 20 gün içinde II. MC Hükümeti kurulmuştur. Muhalefetin bu kadar sorumsuz olduğu bir ortamda AKP de 77'deki Ecevit gibi bu kez Beştepe Hükümeti kurarsa şaşmamak lazımdır. Olur mu? Olur. Tarih tekerrürden ibarettir derler, bu kez AKP Ecevit'e özenir güvenoyu alamayacağı belli bir Beştepe Hükümeti kurarsa belki muhalefetin o zaman aklı başına gelebilir.
Tüm bunlar yaşanırken oylarıyla iradesini beyan eden, partilere uzlaşın mesajı veren halk ne diyor acaba? Halk "ne olacak şimdi" diyerek şimdilik sadece bakıyor. MHP'ye öfkeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görevlendirmeyi bilerek geciktirdiğini düşünüyor. Bu iş biraz daha sürüncemede bırakılır, partiler uzlaşamaz ve erken seçim kaçınılmaz hale gelirse bunun bedelini partilere ağır ödetir. Şu anda ara rejim şartları altında olduğumuzu düşünüyorum, 12 Mart sonrasında da, 28 Şubat sonrasında da ara rejimden her çıkışta halkın nasıl tepki verdiğini bir hatırlayın. Hele hele, geçmişi bilenler şimdiden kıspeti giymişler bile. Merkez sağ mecliste olsaydı, Demirel, Erbakan, Türkeş, Ecevit gibi liderler hayatta olsalar ve siyasete yön verselerdi şimdiye Hükümet çoktan kurulurdu sözleri mahalle ve köy kahvelerinde yankılanıyor. Hem iktidar hem muhalefet hem de parlamento dışındakiler halkın konuştuklarına biraz kulak verseler ara rejim yaşanmayacak Türkiye normale dönecektir.
Ya merkez sağda ne oluyor? Demokratlar Kulübü başkanı Sayın Ali Naili Erdem bir çağrı yaptı, "demokratlar birleşiniz" dedi. Cuma günü kendisini aradım, Çeşme'de istirahate çekilmiş, "ben çağrımı yaptım bundan sonra görev sizindir, ben yol göstermeye hazırım" dedi. Eski bakanlarımızdan merhum Barlas Küntay'ın oğlu, Bahçeşehir Üniversitesi Liderlik ve Politika okulu başkanı Burak Küntay'ın önderliğindeki genç kuşak idealist demokratların oluşturduğu "Merkez Sağ Hareket" de canlanma emareleri var. Ahmet Özal hiçbir beklentim yok, nefer olarak hizmete hazırım diyerek harekete geçti. Adalet Partisi Gençlik Kolları tıpkı 83'de olduğu gibi dirsek temasını sıklaştırdı. Eski Tüfekler, İsmet Sezgin, Necmettin Cevheri, Esat Kıratlıoğlu, Nevzat Ercan da tüm bu hareketlere ağabeylik yapmaya hazır olduklarını beyan ediyorlar. Bu sabah liberal aydınların kurduğu "Özgürlük Araştırma Merkezi-Derneği" nden bir dostum aradı. Seçim sonuçlarının analizine ilişkin bir araştırma yaptırmışlar, AKP-MHP ve hatta CHP ve HDP seçmenlerinin arasına sıkışmış büyük oranda merkez sağ seçmen tespit etmişler. Günaydın! Bunu anlamak için akademisyen olmaya gerek yok, koca bir seçim sürecinde aldığım yüzlerce telefon zaten bunu söylüyordu. Bugün de telefonlar susmuş değil. Vatandaş, hadi artık diyor. Ne olacak şimdi derseniz önümüzdeki günler çok şeye gebedir. Merkez sağda beklentilere cevap verecek güçlü bir kadro ve lider ortaya çıkarsa erken ya da geç bu parlamentonun aritmetiği baştan aşağı değişir, bazılarının da meclis dışında kalması işten bile değildir. Bekleyeceğiz, göreceğiz. Mutlu yarınlar Türkiye'm.