7 Haziran seçimlerinde AKP'nin %40'lara gerilemesi, AKP karşıtı cenahta 1 Kasım seçimleri için bir umut yaratmış, büyük bir beklenti içine girmişlerdi. Ancak sonuç hiç de beklendiği gibi olmadı, AKP adeta küllerinden yeniden doğdu. Bu hayal kırıklığı birçok kimsede özellikle de gençlerde, umutsuzluk, bedbinlik, hüsran duygularını yükseltti ve mazeretler üretilmeye başlandı. Oysa sağa sola laf yetiştirmek, seçmeni suçlamak, millete küsmek, kabahatli aramak yerine dersler çıkarmak gerekmez mi? O yüzden yazıma merhum Süleyman Demirel'in veciz sözlerinden birini başlık aldım.
1977 seçimlerine gidilirken dağa, taşa Karaoğlan adı nakşedilmişti, toplum gergindi, rahmetli Ecevit halkın damarına giriyor esip gürlüyordu. Sonuçta % 41 oyla CHP çok partili hayata geçtiğimiz 1946 seçimlerinden sonraki en yüksek oy oranını yakaladı ve halen daha da bu oranın yanına bile yaklaşamadı. Manisa'da AP 10 milletvekilinin 6'sını alarak zafer kazanmıştı ama Türkiye genelinde birçok milletvekilini kaybetmişti. Gece yarısından sonra sonuçlar yavaş yavaş belirginleşmeye başlayınca halk sokaklara döküldü, zafer çığlıkları atılıyor, yıllar sonra CHP'nin tek başına iktidar olacağı sanısıyla ortalık yıkılıyordu. Maocusuyla, Lenincisiyle, Enver Hocacısıyla, solun her rengi CHP'lilerin arasına sızmış, Ankara'nın duvarlarına, o naif ve Zarif Ecevit'in asla tasvip etmeyeceği bir üslupla sinkaflı, küfürlü yazılar yazıyorlar avazları çıktığınca naralar atıyorlardı. Sinmiştik, susmuştuk, çaresiz ve umutsuzduk. Neyse ki sabaha karşı CHP'nin %41'e rağmen 226'yı bulamadığı anlaşıldı biraz sakinledik, sonra da soluğu Demirel'in yanında aldık. Demirel bizi yatıştırdı, nasihat etti, sakinleştirdi, sonra da basının önüne çıkarak sonuçları değerlendirdi. O ünlü "millete küsülmez" sözünü de orada söyledi. Devamla, milletin niye kendilerini tercih etmediklerini araştırarak bundan ders çıkarmaları gerektiğini söyledi. Öyle de yaptı, iki yıl sonra 5 vilayette ara seçim ve Senato yenileme seçimi için sandığa giden Türkiye'nin yarısı, Demirel'e % 54 iki yıl önce %41 verdiği Ecevit'e ise ancak % 29 oy verdi. Bu sonuçlar karşısında Ecevit derhal 11 devşirme bağımsız milletvekili ile kurduğu garabet Güneş Motel Hükümetinin istifasını Cumhurbaşkanına sundu sundu. Demek ki millete küsmek yerine, milletin verdiği dersi anlamak ve hataları tekrarlamamak gerekiyor.
Öyle anlaşılıyor ki, AKP 7 Hazirandan sonra dersini iyi çalışmış, hatalarını düzeltmiş. Muhalefet ise 7 Haziran mesajını iyi algılayamamış. Sonuç ortada, arife tarif gerekmez.
1 KASIMDA SEÇMEN NE DEDİ?
Seçim sonuçlarını değerlendirenlerden bazıları gene abuk, sabuk meselelerin arkasına saklanmaya çalışıyorlar. Neymiş efendim, devlet gücü kullanılmış, seçim yarışı adil olmamış, TRT ve diğer yayın organlarında muhalefet eşit süre alamamış, baskı, tehdit, sindirme politikaları izlenmiş, v.s, v.s. Eee siz seçime giderken bunları bilmiyor muydunuz? İlk defa mı oluyor? 7 Haziranda da aynısı, hatta daha fazlası olmadı mı? Geçiniz bunları hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz. Şimdi gözlerinizi dört açın ve anlatacaklarımı iyi okuyun. Bazılarının aynı fikirde olmalarını beklemiyorum ama en azından mülahaza hanenizi açık tutun.
MHP, 7 Haziranda kendisine verilen oylara ihanet etti, seçmen de bunu iyi gördü. Siyasi partiler iktidar olmak için vardır, iktidardan kaçıyorsan, uzlaşma kültüründen yoksunsan, büyümek çoğalmak için yelpazeni geniş tutmak yerine dar ülkücü çevreye sıkışıp kalıyorsan, hem tek adamlığı eleştirip hem de parti içinde tek adamlığa soyunursan halkı yanına çekemezsin. Seçmen MHP'ye bunları söyledi.
Ya HDP'ye ne dedi? 7 Haziranda bu millet seni barış umudu olarak gördü, emanet oy verdi, Türkiye partisi olacağını sandı. Sen ne yaptın? Ankara saldırısında devleti suçladın, bu milletin % 90'nının devlete sahip çıkacağını düşünemedin. Devletle AKP'yi birbirine karıştırdın. 7 Haziranda parmağını gözüne soka soka, "seni başkan yaptırmayacağız" diyerek taraftar topladın ama bu kez Kandile dönüp "size terör yaptırmayacağız" diyemedin güvenini kaybettin. İmralı'nın, Kandilin vesayetinden kurtulamadın, barış umutlarını boşa çıkardın. Millet de biletini kesiverdi.
CHP hem politikasıyla, hem kampanya sürecinde söyledikleriyle uzlaşmacı ve milletin değerlerine sahip çıkan bir imaj çizdi, özgürlüklere en fazla değer veren parti görünümündeydi. Elbette ki halk bunun karşılığını verdi ama CHP'yi fazlaca yükseltmedi ve şu mesajı verdi: "Siz ne kadar milletin değerlerine sahip çıkarsanız çıkın, ne kadar merkeze yaklaşırsanız yaklaşın, ne kadar merkez sağdan adaylara listenizde yer verirseniz verin, CHP markasının % 65'lik merkez sağ tabanda karşılığı olamaz"
Bana göre en anlamlı mesaj ise AKP'yedir. Seçmen bir türlü uzlaşamayan muhalefete ders verme adına AKP'ye yöneldi. Arkasından ne çıkacağını bilemediği yeni bir kapı açmak yerine istemese de bildiği, tanıdığı yere döndü. Geçmişte elini, kolunu bağladığı askerin önünü açıp terörün üzerine gidilmesi takdir topladı. Cumhurbaşkanının sahalara inmemesi, 400 vekil sözünün edilmemesi, başkanlık tartışmalarının gündeme getirilmemesi de etkili oldu. Dahası 7 Hazirandaki boş sözler yerine muhalefetin dile getirdiği vaatleri aynen benimsemesi puan kazandırdı.
Umarım partiler bu mesajı almışlardır. Ancak en önemli mesaj ise halkın bizatihi kendisinedir, % 65'lik merkez sağ blokunadır. 5. Parti söyleminin gerekliliği ortaya çıkmıştır. Artık ne iktidardan ne de beceriksiz muhalefetten medet beklenilemeyeceği anlaşılmıştır. Kırgınlıkları, küskünlükleri, aymazlıkları bir tarafa bırakın, Menderes'in, Demirel'in, Özal'ın mirasına sahip çıkın, bir olun, birlik olun, ülkenin dirliği, birliği, huzuru, refahı, güvenliği için yeniden ayağa kalkın mesajı verilmiştir. Bu mesaj aynı zamanda medyaya, sivil topluma, entelektüellere, siyaseti dizayn etmeye kalkışanlara, AKP, CHP, MHP ve hatta HDP içinde yer alan merkez sağ kökenli vekillere de verilmiştir. Kalın sağlıcakla.