Kütahya ili Manisa’mızın komşusudur. Demirci ve Selendi ilçelerimizin Kütahya’nın Simav ilçesiyle sınırı vardır. Faruk Sümer’e göre Yörük Türkmen boylarının göç yolları bu beldelerden geçerek Kütahya topraklarına gider. Dolayısıyla bu ilçeler Kütahya ilçeleri ile hemen hemen aynı demografik yapıya sahiptir. Yaylaklarımız, kışlaklarımız birbirine karışmıştır. Simav’ın Yeniköy, Pulluca, Karapınar gibi birçok köyü yakın zamana kadar Demirci’nin köyleriydiler. Demirci’de yerleşik Simavlılar, Simav’da yerleşik Demircililer bu iki ilçeyi iyice kaynaştırmışlar, kendi kültürlerini, adet, gelenek ve göreneklerini de taşımışlar, yaşadıkları kentin, toplum, ticaret, siyaset, kültür hayatında yer edinmişlerdir. Gediz depremi sonrası, Manisa, Salihli, Turgutlu gibi ilçelerimiz buradan göç almış, Kütahya mahalleleri kurulmuştur. Manisa’daki Kütahyalılar da toplum hayatında, ticarette ve siyasette yer edinmişler, yerli halk, Balkan göçmenleri, Arnavut, Boşnak, Pomak, Batı Trakya ve Makedonya Türkleri ile tam bir mozaik oluşturmuşlardır. Zaman içinde, kültürel ve geleneksel davranış biçimleri birbirine karışarak, alt kimlikleri önemini yitirmiş, Manisalılık öne çıkmıştır. 

            Bu sabah Manisa’dan Kütahya kökenli bir dostum, siyaset arkadaşım aradı. Soyadı Kütahyalı olan kendini bilmezden yakınıyor, Bosna kökenli komşularımın, çalışanlarımın yüzüne bakamıyorum diyor. Teselli ettim, o ne olduğu belirsiz kendini bilmezin Kütahya’yla soyadından başka ilgisinin olmadığını, zaten layığını da bulduğunu söyledim. 

            Kütahya milli ve manevi değerlerine, geleneklerine, kültürüne, tarihine bağlı insanların bulunduğu bir ilimizdir. Hep iyi insanlar tanıdım Kütahya’dan, dost insanlar, sözüne güvenebileceğin, sırtını dayayabileceğin mert insanlar… Bu adam zaten tanıdığım Kütahyalıların hiçbirine benzemiyor. Dün söylediğini yarın inkar eden, ne söylediğini bilmeyen, belden aşağı vurmasını seven, aşağılayıcı, saygıdan, sevgiden nasibini almamış, kişiliksiz, çıkarcı, yalaka bir tip bu. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş misali karısıyla da son derece uyumlu bir çift bunlar. 

            Büyük dedeleri, yüz yılı aşkın bir süre önce İzmir’e göçmüşler, konu komşu Kütahyalılar diye çağırmış onları. Soyadı kanunu çıkınca da bu ismi almışlar. Ege taşrasından, Selanik’ten, Balkanlardan İzmir’e göçenlerin hepsinin bir hikayesi vardır. Bunlar hakkında hiçbir şey bilinmiyor. Ne iş yaparlardı, sevilir, sayılırlar mıydı? Bilinmiyor. İşgal yıllarında ne yaptılar? İşbirlikçilerin arasında mı yer aldılar, yoksa direnişçilerin mi? İzmirliler bugün demokrasiye, hürriyetlerine, milli değerlerine, bayrağına ve vatanına bu kadar bağlıysalar bunun sebebi, işgalcilerin zulmü altında ezilmiş, bayrağını ve vatanını kutsal bilmiş, direnmiş, kanını canını feda etmekte tereddüt etmemiş atalarının torunları olduklarındandır. Eh bizimkinin o taraklarda hiç bezi olmadığına göre varın, siz karar verin atalarının ne tarafta olduğuna. 

            Bizimki, İzmir’den İstanbul’a üniversiteye gelmiş, Soroscu olduğu söylenen üniversitenin hukuk fakültesine girmiş, ancak iki yıl dayanabilmiş. Onun da diploması yok yani ama her şeyi bilir. O yıllarda yalakalıkta sınır tanımayan, alkollü araç kullanırken yaptığı kazayla bir polis memurumuzun şehit olmasına sebep olan oğlunu hapisten kurtarmak için 40 takla atan, çıkarı için her şeyi yapabilen, sözde liberal, yönetmenle arkadaş olur ve onun şirketinde çalışmaya başlar. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diye bir söz vardır, bilirsiniz. Başka söze gerek var mı? 

            Sonraları, hani kahraman ordumuzun mensuplarına, vatanseverlere kumpas kuran, bavulla geldiği iddia edilen sahte belgelerle Ergenekon, Balyoz gibi davaların açılmasına sebep olan FETÖ’cü malum gazete var ya, bizimkisi o gazeteye yorumlar yollar. Bir süre sonra gazetenin editörleri, her habere, her makaleye yorum yazan bu çocuğun tam da kullanabilecekleri kişi olduğunu fark ederler ve ona gazetede bir köşe verirler. O artık tetikçi bir köşe yazarı olmuştur. FETÖ’yü göklere çıkaran, yalakalıkta ustalarına bile taş çıkaran bu delikanlı bu hüneriyle televizyon yorumcusu bile olur. 1981 doğumludur ama 80 öncesini bizzat yaşayanlara, 12 Eylül darbesinin mağdurlarına bile ahkam kesmekten geri kalmaz. Bağırarak konuşunca haklı çıkacağını sanır ama aslında her söylediği kendisine birilerince fısıldananlardan ibarettir. Sahibinin sesidir yani. 

            Üniversiteyi bile bitiremeyen bu zat her şeyden anladığını iddia eder. Siyasetten, ekonomiye, spora, magazine kadar neredeyse her programa çıkar. Bulunmaz Hint kumaşıdır yani. Kendisini çok okumuş, kültürlü biri sanır ama onun kültürü de bu kadar işte. Sosyal medyada çalkalanan yarı çıplak fotoğrafları, belden aşağı esprileri ve sözleriyle, hele hele ben burada yazmaktan hicap duyduğum o son ahlaksızca ifadeleriyle onun anladığı kültür olsa olsa porno kültürüdür. 

            Siz üzülmeyin, Boşnak asıllı dostlarımız, Balkan göçmeni kardeşlerimiz it ürür kervan yürür. Yere düşmekle cevher, sakıt olmaz kadr-ü kıymetten. Siz de üzülmeyin Kütahyalı dostlarımız, çakma Kütahyalı’nın densiz sözleri sizin başınızı öne eğdirmez. 

            Ya çakma Kütahyalı’nın kovulduğu programın sunucusuna ne demeli? Adam hem kovulduğunu duyuruyor hem de onun düşmanlarına bedel ödetecek gücü olduğundan söz ediyor. Ne diyelim, sadece bir soru sormakla yetinelim. Güner Ümit’i hatırlayanınız var mı? 

            Kalın sağlıcakla…