Bağımsız Ülkücü derken ve hatta duyduğumda yüzümde müstehzi bir gülümseme oluştuğunu söylemeden geçemeyeceğim. Hangi akl-ı evvel üç kuruşluk bir oy devşirme derdiyle böyle ucube bir isim buldu onu da merak etmiyor değilim.


Türk siyasi hayatında "Ülkücü" ismiyle anılan yapılanmayı az çok bilenlerde böyle bir sözün anlamsızlığının elbette farkındadırlar. Ülkücülük, bağımsız olmanın tam tersine belli ilkelere ve kavramlara bağlılığı ifade eder. Bunların içinde en önemli ve tartışılmazları, "lider, teşkilat ve doktrin" unsurlarıdır. Teşkilatsız, lidersiz ve hele hele doktrinden bağımsız bir yapı tarif etmeye kalktığınızda Ülkücülük kavramı tamamen anlamsızlaşır, manadan uzaklaşır .


Bu tarifi, en önemlisi bu tarif üzerinden önümüzdeki cumhurbaşkanlığındaki seçimlerinde ülkücülere mesaj vermeye kalkışmak abesle iştigaldir. Basın önüne çıkarak kendini deklare eden isimlerin ise camiada bir kabulü de yoktur. Açıklamalarda ismi geçenlerden Musa Serdar Çelebi ise ülkücülükle bağını oldukça uzun süre önce kesmiş ve kendini muktedirlere teslim etmiştir. Mevcut her hükümetin destekçisi olarak ülkücülerin teşkilatlı yapısına dönük sözlerle kendine iktidarlar nezdinde yer arama derdindedir. Ülkücülük kavramının yapısının adını koyan Merhum Alparslan Türkeş'in reddettiği ve uzak tuttuğu isimlerdendir.


Ülkücülük, mevcut hükümet partisinin tek bir kişinin varlığına bağlı yapısının aksine, güçlü bir ideolojik yapılanmayı, aidiyeti ve geniş bir zaman ? mekân ilişkisi içinde ifadesini bulur. Bu yapının da seçimlere dayalı bir yapılanma olmadığı da taraflı tarafsız herkesin malumudur. Varlığını ve hedeflerini seçimlerdeki matematiksel ve istatistiki değerlerle ifade etmeyen bir yapıdan bahsedildiğini tarih gayet net bir şekilde göstermektedir.


Bahse konu olan yapılanmanın amacı olan; mevcut Başbakanı Cumhurbaşkanı seçtirebilmek çabasında olanların Ülkücülerden kabul görebilmesi de fikri olarak mümkün değildir. İdeolojik yapısını "Türk Milliyetçiliği" temelleri üzerine kuran ülkücülüğün milliyetçiliğe karşı olduğunu bir çok defa ifade eden ve ülkücülere " fatiha dahi bilmemek" itham ve iftirasında bulunan biri ile ülkücüler arasında bir kan uyuşmazlığı olduğu da gayetle aşikardır.


İşte sadece bu sebeplerden dolayı adını koyarken dahi ülkücülükten ne kadar bihaber ve uzak olduğunu gördüğümüz bu komik atraksiyon, dudaklarımızın kenarına alaycı bir gülümsemeden başka bir etki yaratamamıştır.


Ülkücüler isimlerin önüne arkasına ek almaktan da pek hazzetmezler. Bunun da az da olsa ülkücü camia içinde yer alan herkes bilir.


Ben yine de geçmişte bir şekilde ülkücü camia içinde yer almış ama son seçimlerde başbakanı cumhurbaşkanı görme isteğinde olanlara bir söz söylemek istiyorum. Fatiha'yı öğrenin ki Sayın Başbakan yalancı çıkmasın. Bakara suresini ezberden okuyan Egemen'lere mahcup olmayın.
Editör: TE Bilişim