Bugün şikayet hatlarını konuşalım. Evvela gazeteden bizim köşecikten başlayayım. Okuma alışkanlığımız yok diyoruz. Buna alışkanlık demeyelim; telaş, acelecilik, leb demeden leblebiyi öğrenme merakı, sabırsızlık, hemen neticeye gitme kaygısı, hikaye değil özünü öğrenme sevdası, ama okuduğunu anlatırken yarım yamalak bazen aslından uzaklaşılan anlatımlarla yanlış söylemler.

Uzun yazı yazmamaya çalışıyorum, yazıya şöyle bir göz gezdirip uzun yazılar okunmaz diye. Bizim köşede dar uzun, darlıktan sıkıntı olmuyor herhalde uzatmakta sıkıntı var. Bir kelime bir satır olunca okumak, kırk satır mı kırk katır mı ya dönüşüyor. Şiir mi? Nesir mi? Birinden biri olsa okununca anlaşılacak.

Uzunu okumuyorlar, çekip uzatılmış kısayı da okuyamıyorlar.

Kime halim arz edeyim, duyan da bir, gören de bir, susan ben olmayayım.

  • ≠≠≠.

Bu sadece okumada değil. Trafikte de böyle. Yayalar kırmızı ışıkta yolun ortasına kadar geliyor fırsat kollayıp boşlukta kelle koltukta karşıya geçiyor. Yayaya öncelik ile haklı da olmaya başladılar, ters ters bakıyorlar

Bir kişi arabasından birini, bir yaşlıyı, hastayı, indiriyor veya eşya yüklüyor arkadaki sokağı inletiyor takılmış korna gibi bas bas bağırtıyor. Bu manzaralara şehir içerisinde rastlıyoruz. Bazı sürücülerin arkadaşları yolda bir ıslık zank fren aç camı iki kolla yaslan açık cama başla sohbete “Ulan var ya çaksa gol olacak” “Sorma ya” muhabbetleri. Şehirler arası yolda sollamak için, makas atıp, bazen sağdan geçip, tabakhaneye gidiyor gibi aceleci olanları.

Al plakayı, ver gerekli yere.

Gerekli yer salıvere.

Sonra:

Adam sopayla dalıvere.

Sopa iyi, ya tabanca patlatıvere.

Azrail gelivere.

Sonra,

Yine salınıvere.

Onun için kimse

Şikayet etmeyivere.

Böyle giderse,

Adam olamayız zere.

Elektrikli otobüslerin tahsisli boyalı yollarında, şimdi yayalar yürüyor. Kaldırımda sokak geçişlerinde indi bindi oluyor ya. Burası düz, eller arkada, lakayt ve rahat yürüyor karşıdan toplu ulaşım aracı geliyor neredeyse çarpacak lütfen kaldırıma çıkıp bekliyor yine yola iniyor.

Bir suç alanı daha oluştu. Tahsisli yolda giden araçlar. Cezası 1002.-TL’miş. Gör de yazasın meğerki rastgele. O da af ola.

Kaldırma dört tekeri çıkarmış bir de karşısına geçip bakıyor, tekerler boşta kalmasın, düzgün park ettim mi diye. Yaya? Koca yol var, gözün doysun. Engelli, çocuk arabalı?

Ara sokak, dar yollarda, iki tekerin yani 50’şer cm sağlı sollu kaldırıma çıkılmasına izin verilebilir. (Çıkmakta sıkıntı da yok kaldırımlar alçak.)Yol dar, kaldırımlardan bir, en fazla iki insan yürüyebilir o da ağaç, levha, telefon panosu, kesilmiş ağaç çukuru, ıvır zıvır olmazsa. Yani ellişer santimi kullanılsa araçlar açısından yol rahatlar, yayalar açısından bir şey değişmez onlar zaten yolda yürüyor.

Otopark sorun. Ne kadar otopark yapsanız sorun bitmez. Şu anda merkezde beş adet otoparkta iki bine yakın araç park edebiliyor. Cadde ve yollara da herhalde üç-dört bin araç park ettiğine göre Manisa’nın merkezinde Ulupark-Hatuniye arasında 5-6 bin araç var demektir. İki bin araçlık otopark beş bine çıkarılsa yollar boşalır mı? Hayır. Çıkarılabilir mi? Zor. Eski Garaj alanı otopark oldu, tam kapasite yani 1500 araç olmasa da 700-800 araç park ediyor. Çarşıda rahatlama oldu mu? Hayır.

Çözüm: Araçları depolamakta. Toplu ulaşım araçlarını alışkanlık edinmekte. Bisiklet, motosiklet kullanmakta. Yaya yürümekte. Eski Garaj-Manolya Meydanı arası 1500 metre. Karaköy-Hatuniye arası 1500 metre. 10 dakikada yürüyerek kat edilebilir.

Aksi takdirde, yer bulma telaşı, sıkıntı, üzüntü, kavga cabası.

Bitmez.