Geçtiğimiz günlerde Selimşahlar'da meydana gelen bir olayda belde sakinleri ile TOKİ konutlarında yaşayan roman vatandaşlar arasında kavga çıkmış ve birçok kişinin bıçakla yaralanmasıyla sonuçlanmıştı. Jandarma'nın sonrasında günlerce birçok güvenlik önlemi aldığı ve çoluk çocuk hemen herkesin birbirine saldırdığı olay aslında çok vahim bir durum. Kavga, insanlar arasında ayrımcılık yapmak yaşamak istemediğimiz olaylar ama, bazen öyle şeyler oluyor ki vaziyet bu hali alıyor.

Belde sakinleri canlarından bezmişler. İddialara göre, TOKİ konuklarına yerleştirilen Romanlar huzuru kaçıran davranışlar sergiliyormuş. Evlerinin önünde bıraktıkları alet ve araçlarının kaybolmasından, sürekli yaşanan kavga gürültü olaylarından, tarım arazilerine yasadışı ekim yapılmasından, tarladaki ürünlerine zarar verilmesinden şikayetçi olan Selimşahlılar bu duruma çözüm bulunmasını, husumete son verilmesini istiyorlar. Can güvenlikleri olmadığını dile getiriyorlar. Olaylar büyümeden eminim yetkililer önlemlerini alacaktır.

Belirttiğim gibi insan ayrımına şiddetle karşıyım, benim için herkes birdir. Amma velakin bu herkes için de geçerli olmalıdır.

Belki şimdi yazacaklarım birçok kişi tarafından yerinde bulunsa da eleştirecek kesim de olacak, hazırım her türlü eleştiriye.

Ben olaya şu yönden bakıyorum. Bu roman vatandaşlar bu konutlara yerleştirilmişler. Denilene göre kira yok, elektrik-su bedava, üstüne üstlük evlerdeki kalorifer radyatörlerini söküp satmışlar. Genel kanı bedavadan hayat sürüyorlar, oturup şükredeceklerine böylesi vahim olaylara sebebiyet veriyorlar. Evet, burada esas konu bu aslında. Bu yapılan yardımlara, verilen desteklere kimsenin sesi çıkmaz belki ama, olaylar bu boyuta ulaşınca yapılan yardımlar sorgulanmaya başlıyor. İşin boyutu değişerek konu mülteci olarak ülkemizde, ilimizde bulunan Suriyeliler'e, İranlılar'a, Afganlar'a kadar uzanıyor.

Selimşahlar'daki olayı bir arkadaşla konuşurken,  ettiği bir söz dikkatimi çekti; 'Ayrımcılık çok ayıp. Romanlar'dan önce Suriyeliler'i göndersinler' Evet insanlarımıza artık o kadar rahatsızlık veriyor ki mülteciler sürekli dile getirilir oldu. Neden mi? Bence adım başı bir mülteciye rastlamamız, sayılarının bir hayli fazla olması, sokaklarımızda kendi ülkelerindeymiş gibi rahatça dolaşmaları, yapılan yardımlar, kendilerine sağlanan her türlü olanaklar göze çarpıyor ve bu kadar muhtaç insanımız varken neden ülkelerinden kaçan, topraklarına sahip çıkmayan başka ülke vatandaşları baştacı ediliyor diye sesler yükseliyor.

Yardımsever bir ülkeyiz. Elimizden geldiğinden fazla yardım yaptığımız ortada. Keşke tüm dünya ülkeleri bizim gibi olsa. Ama bu yardımları yaparken de birtakım gerçekleri gözardı etmemek gerekiyor. Burada keyif süren, mülteci gibi değil de kendi ülkesindeymiş gibi yaşayan, verilen yardımlardan dolayı ülkesine dönebilecek durumda olsa dahi ekmek elden su gölden olduğundan dönmek istemeyen, yapılan gıda yardımlarını almaya süslü püslü endamıyla gelip bir de verilenleri beğenmeyen burun kıvıran, bir evde mahalle dolusu insan kadar yaşayan, her hareketi yapmayı kendinde hak gören bize göre mülteci ama bizden daha çok evsahibi bir görüntü sergileyenler işte bu nedenlerden dolayı ülkemiz insanının tepkisini topluyor.

Geçenlerde markette alışveriş yaparken iki kişinin konuşmasına şahit oldum. Mülteci konumunda bulunanların kendilerine verilen alışveriş kartlarıyla rahatça alışveriş yapmalarından yakınıyorlardı. Ülkemiz vatandaşının ürünlerin fiyatlarını dikkatle inceleyerek, kılı kırk yararak alışveriş yaptıklarını dile getirirken, devletimizin sahip çıktığı birçok milletten bu insanların ellerini attıkları her ürünü sepete rahatça doldurmaları bile göze çarpar hale gelmiş.

Bunları da geçtim, bir evde sayıları neredeyse bir mahalle kadar insanın yaşaması, bu insanların giyinip süslenerek sokaklarda salınmaları, anlayacağınız her halleri her hareketleri izleniyor ve tepki topluyor.

Kolay değil tabii ki evlerinden, topraklarından kaçıp başka bir ülkeye sığınarak yaşamak.

Ama yaşarken topraklarına olan özlemlerini de gösterseler, bir an önce kendi ülkelerine dönme isteği içinde olduklarını, çaresizce geldikleri ülkemizde sığınmacı gibi yaşadıklarını bizlere hissettirseler, bayramlarda kendi topraklarına bayram ziyaretine gidip tekrardan ülkemize giriş yapmaya can atmasalar bence bu kadar tepki toplamazlar. Tüm bunların aksine alışveriş yerlerimizi, evlerimizi, sokaklarımızı, denizlerimizi kendilerininmişcesine sahiplenirlerse daha çok tepki toplarlar, daha çok konuşulup eleştirilirler.

Her dönemde toprağının bir milimine bile canı pahasına sahip çıkan atalarımızın torunları olarak bu duruma tepki koymamız normaldir. Çünkü bizler, böyle bir durumda güzel ülkemizi terk etmeyi aklımızın köşesinden dahi geçirmeyiz. Hoş, geçirsek bile dünyada bizim gibi yardımsever bir ülke, devlet olmadığı için bulamayız.

Ne olursa olsun dünyada hiçbir ülke vatandaşının topraklarından olmaması, ülkelerini terk etmek durumunda bırakılmamaları, ne kadar tepkili yaklaşsak da vicdan sahibi olan biz Türk Milleti'nin tüm insanlık için en büyük dileğidir. Merhametli insanların dünya ülkelerinin yönetiminde söz sahibi olmalarıyla sağlanacak barış dolu bir dünya dileğiyle, ne kadar tepkili olursak olalım sevgiyi yüreğinde hisseden insanlar olarak hayattaki yerimizi alalım. Her zaman vicdanınızın sesiyle hareket edin, bu dünyayı güzelleştirecek kişiler olarak sevgiyle kalın, tepkinizi de vicdan sahibi insanlar olarak dile getirin.