Kadehi masaya vurdu ve "Laiklik nöbeti tutalım!" dedi…
Zaten ne ara biraz fazla kaçsa meret olmayacak işler yaptırır adama!
Beriki sağlam kafayla, sanki arkadaşlarını tanımıyormuş gibi gitti postu serdi odanın göbeğine…
Ahhh kalbimin sızısı, Atamın emaneti…
Ahhh!

***
Sınırlarına hendekler açılan bir dönemin içinden geçerken memleketimin siyasi zemini, kaygan zemine tutunmaya çalışan vatandaşın böyle günübirlik oyunlarla avutulması pek bir manidar olsa da tedirgin de olmuyor değil hani insan. Var bir çapanoğlu elbirliği ile kurulan bu tezgahlarda.
Ya ‘salak' yapıyorlar bize ya da salaklıkları oyun değil.
Söylediğim söz hakaret hiç değil!
Koymaya çalıştığın yerde duracaksın elbet gönlümde.
***
Cumhuriyet Halk Partisi Şehzadeler İlçe Başkanı Semih Balaban'ın, parti binasının kütüphane olması arzu edilen odasına bire bir ölçülerde serdiği halıyla mescide dönüştürdüğü yer, tam bir kaos yarattı.
Sanırsınız ki mescit değil kütüphane yapılsa her biri bilim adamı olarak o odadan çıkacak olan CHP'liler şimdi maazallah hoca efendi olarak çıkacak dışarıya!
İnandığım tüm değerler üzerine yemin ederim ki düşüncelerimin kafası karıştı, kalemimin yörüngesi şaştı bu işe.

Namaz kıldığını cümle aleme duyurmadan Müslüman olamayanların tatmini olan CHP mescidi, ses bütünlüğü açısından da kulaklara pek hoş gelmedi.
80'li yılların başından bu yana "şeriat geliyor!" korkusuyla tezat noktadaki uçlarda yaşamayı laikliğin teminatı olarak gören sosyal demokratların, sosyalistlerin, Atatürkçülerin korkulu rüyasını hortlatan fıkra tadındaki bu olayın kahramanının Semih Balaban olması, beni ters köşeye yatıran şey oldu.
Halısı, duvardaki çiviye tutturulan beyaz havlusu, seccadesi ve tespihleriyle özenilerek dizayn edilen mescit görünümlü oda değil ama kapının önünde duran mavi plastik terliklerden aldığım muzip enerji tüm maneviyatımı yerle bir etti. Yalan yok!
Ve Semih hocam böyle şeylere gerek de yok hani!
Evlerimizden dışarı çıkmasın imanımız… Camilerden başka yerde eğilmesin yere başımız. Din üzerinden yapılan siyasete öyle ya da böyle malzeme edilmesin Allah ile kulu arasındaki sır bağ; edeni var zaten başımızda!
***
Lügatinde "Hayır!" olmayan insanlar, başlarına gelenlerin ceremesini de çekermiş. Semih Balaban'ın mescidi de bundan öte bir şey olmasa gerek.
Ve eminim; biri de gelip "Şuraya bir Hazreti İsa koysak, haçı dikip odanın ortasına önünde de bir mum yaksak; Hristiyanların da bu ülkede inancını yaşamaya hakkı var" dese, hiçbir tereddüt duymadan onu da yapardı. Yapardı, eminim. Eminim, o zaman kimsenin sesi de çıkmazdı.
A partisinde prim yaptıran bir eylemin C partisinde doku uyuşmazlığı yaratacağını anlayamamak, nasıl bir saf düşüncenin ürünü?
Bir seccadeye bakar, namaz kılmak eylemi. Ve kıblenin ne tarafta olduğuna…
O mavi plastik terlikler olmasaydı ve kapısında ‘mescide gider' yazmasaydı belki bu kadar yaygara da kopmayacaktı.
Anlayacağınız, her şeyin fazlası zarar.