Mete Han'dan, Oğuz Kaan'a, Alpaslan'dan, Fatih'e, Kanuni'ye, Mustafa Kemal'e Türk milletine önderlik etmiş, yüzlerce lider, hükümdar, devlet büyüğümüz vardır. Tarih bunların birçoğunu yazmaz, birçoğunu da olumlu ya da olumsuz yönleriyle yazar. Ancak bazıları vardır ki; bunlar tarihin altın sayfalarına geçmişlerdir ve hep şükranla yad edilmektedirler. Karamanoğlu Mehmet Bey de bunlardan biridir.
Karamanoğlu Mehmet Bey, Türk Birliğini tesis etmiş, tüm Türk halklarını ve boylarını tek bayrak altında toplamış, devlet kurmuş bir hükümdar değildir. Toros yaylalarındaki yürük aşiretlerinin birliğini sağlamaktan başka da öyle aman aman bir idari ve askeri başarısı da yoktur. Selçuklu devletinin zayıflaması sonucu Anadolu'da kurulan onlarca beylikten sadece bir tanesinin beyidir. Hele, hele benim atalarımın, yurt kurduğu, yaşadığı topraklarla (Saruhan) hiç ilgisi olmamış, hiçbir dönemde o topraklarda egemenlik tesis etmemiş, hüküm sürmemiştir. Peki onu farklı kılan, diğer birçoklarından ayıran, tarihimizde önemli bir yere oturtan özelliği nedir?
Türklerin İslamiyet'i kabulünün ardından Kuran'ı tanımak, anlamak ve yaymak adına Arapça eğitimine ağırlık verilmiş ve aynı coğrafyada birlikte yaşadıkları toplumlardan olan Acemlerin dili Farsça da yaygın olarak kullanılmıştır. Tarihte Türkler, Maveraünnehir'den, Ortadoğu'ya kadar uzanan bölgede egemenlik kurmuşlar, birçok devlet oluşturmuşlardır. Her ne kadar bu egemen devletler, Türk devleti olarak tarihe geçmişse dahi, çok toplumlu ve çok dilli devletlerdi. Bu kozmopolit yapı içerisinde, Arapça, Farsça, Türkçe, hatta Çince ve Moğolca ile Peştunca(Afgan dili) ve Urduca gibi yerel dillerle, Türkçe'nin farklı lehçeleri, Uygur, Özbek, Kırgız, Tacik dilleri de yaygın olarak kullanılmıştır. Türk devletlerinin tebaası olan halklar öz dillerini kullanıyor olsalar bile çoğunluğu Müslüman olduğundan resmi dilde Arapça, edebiyat ve bilim dilinde ise Farsça ağır basmıştır. Bunda elbette, çoğunluğu teşkil eden Türklerin genellikle yerleşik düzende olmamaları, konar, göçer, aşiret ve boylardan oluşması rol oynamıştır. Buna mukabil azınlıkta olsalar bile Acem ve Arap topluluklar yerleşik düzende olmaları nedeniyle bilim, sanat, kültür ve dini sahada kendi dillerini kabul ettirmişlerdir. Her ne kadar Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmut'un Divan-ı Lügat-ı Türk adlı eserleri Türkçe metinlerdiyse de birçok Türk Bilim ve Kültür adamı Farsça eserler yazmışlardır.
Selçuklu Sultanı Alpaslan'dan sonra Türkler yavaş, Anadolu'ya nüfuz etmeye başlayınca Türklerin egemen olduğu topraklarda kozmopolit yapı biraz daha azalmış ve daha rafine olmaya başlamıştır. Böylelikle Anadolu halkı Türkçeyi daha yaygın kullanmaya başlamışlardır. Ancak Selçuklu İmparatorluğunda resmi dilin Arapça, bilim ve kültür dilinin Farsça olması durumu devam etmiştir. Selçuklu zafiyete düşünce Anadolu'da Beylikler özerkliklerini ilan etmişlerdir, Karamanoğulları da bunlardan biridir. Karamanoğlu Mehmet Bey Türk Birliğinin yeniden tesisi için öncelikle dil birliğinin sağlanması gerektiğine vurgu yaparak 13 Mayıs 1277 tarihinde bir ferman çıkarıyor: ""Bugünden geru divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır." Bu ferman diğer Anadolu Beyliklerinde de kabul görüyor ve Osmanlı'nın yeniden Türk Birliğini sağlayarak Devlet oluşundan sonra da artık Türkçe Devletin resmi dili oluyor.
Bugün 13 Mayıs değil, yıldönümü değil nereden çıktı bu konu diyebilirsiniz. Efendim bu konu koalisyon görüşmelerinin başlamasını müteakip dillere pelesenk olan "istikşafi" sözünden doğdu. Ne demek derseniz, Türk Dil Kurumu güncel sözlüğünde karşılığı yok. Yapılan açıklamaya göre keşif sözcüğünden doğmuş, keşif amaçlı demekmiş. İngilizcesi "exploratory" yani araştırmaya, keşfe yönelik anlamında. Peki bunu başka sözcüklerle ifade edemez misiniz? Hem neyi keşfedeceksiniz? Keşfetmek var olan ancak bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak demektir. Amerika kıtası vardı, Kızılderililer de orada yaşıyorlardı, ancak Avrupalı bilmiyordu, Kolomb gitti keşfetti geldi. Yani şimdi siz günlerce neyi keşfediyorsunuz?
CHP'nin de AKP'nin de programları, seçim beyannameleri, kamuya yansımış görüşleri belli. Yani ortada keşfedilecek bir şey yok. Yapılacak iş her iki partinin resmi programlarında ve beyanlarında örtüşen hususları koyarsınız ortaya. Taban tabana zıt olanları elersiniz, uzlaşmaya açık noktalarda da bir uzlaşma sağlarsınız, uzlaşamazsanız tek başınıza iktidar olana dek ötelersiniz bu iş bu kadar basittir. Hani "Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok" denir ya. Alın, koalisyonların efendisi merhum Süleyman Demirel ne yapmış? Merhum, Ecevit, merhum Erbakan ne yapmış, merhum Erdal İnönü, Erbakan, Türkeş Demirel'e karşı nasıl bir tutum izlemiş ve anlayış içinde olmuşlardır? Açın inceleyin, araştırın, kendi önceliklerinizi koyun ortaya, millet, memleket menfaatine olan hususları uyumlaştırın bitirin bu işi. Türkçemizi de bozmayın…
Yok öyle değil! İlla ki; halkın bilmediği, anlamadığı bir dilde söyleyeceksiniz ki kimse anlamasın, haftalardır bir iş yapıyorsunuz sanılsın. Bir zamanlar rahmetli Ecevit "meclis toplumun 50 yıl gerisinde" deyivermişti de kıyamet kopmuştu. Şimdi daha iyi anlıyor insan. Bu halkın, görgüsü de, bilgisi de, aklı, mantığı, feraseti de çok çok ilerde, olan biteni net olarak görüyor, 45 günü tüketmek için oynanan oyunları da görüyor. Bugünkü anketler kimseyi yanıltmasın, bu halk hele kasti olarak sürenin tüketildiğini, ülkenin yeniden keyfi olarak seçime sürüklendiğini hissederse hiç durmaz iktidarın biletini kesiverir. Benden söylemesi.
Efendim 7 Hazirandan bu yana halkla istikşafi müzakereler yapıyorum, efkar-ı umumiyenin kanaatlerini keşfetmeye çalışıyorum, hasıl olan kanaatim odur ki; bu halk hiç de müstenkif değildir, kanaatleri alenidir. Tez günde müzakerelerin hitam bulmasıyla kuvvetli bir hükümet ittifakını, intizar etmektedirler. Zira memleketin önünde o kadar teraküm etmiş mesele vardır ki, evvel emirde bu meselelerin izalesini ve bir an önce ülkenin terakkisini, inkışafını ve halkın teferrühünü talep etmektedirler. Belki bu sözlerim zat-ı muhteremler tarafından daha iyi anlaşılabilir. Şurasını asla ve kata unutmayın ki; Hakimiyet bila kaydı şart milletindir ve bu ruhsat TBMM'nin vazifelerinde mündemiçtir. Kalın sağlıcakla.