Her doğan güneş, gelen bahar güzel Ülkemizin her köşesine huzur, birlik, bütünlük, iyilik ve barış getirsin. Ben Atalarımın kanlarıyla sulanmış bu topraklarda, huzurla, barış içinde gururla yaşayacağım.
Güzel ülkemin terörle dolmasını, sivil, masum insanların terör yüzünden ölmesini asla kabullenmeyeceğim.
Allah güzel ülkemizin huzurunu bozmak isteyenlere fırsat vermesin.
***
Bugün günlerden ‘'kabullenme''.
Dün gece çocukluğum geldi aklıma, hayatım film şeridi gibi canlandı gözümün önünde. Siyah- beyaz her anım ayrı güzel, ayrı özel.
Her geçen yılı, her günü, hayalini kurduğum, yapamadığım ya da yaptığım her hatamı kabullendim dün gece…
İlkokulda kağıttan uçak yapıp öğretmenin arkasından fırlatan popüler çocuğu 38 yaşında ailesiyle yaşarken görünce anladım, popüleritenin başarı getirmediğini. O zamanlar tombul, sivilceli çirkin ördek yavrusu diye dalga geçtiğimiz kızlar zayıflayıp model olunca anladım, dış güzelliği oluşturmak teknolojiyle kolay, asıl güzellik ruhta, yürekte bunu kabullendim.
İki lisans diploması alan, yurt dışında master yapan, komşu oğlunun hala işsiz gezdiğini görünce anladım adaletin çalışmayla ilintisinin olmadığını… Çalışmadan para kazanılmadığını, para kazanarak hayallere ulaşılmadığını, iyi olunca karşılığının alınmadığını, başardığın her şeyin başkası tarafından sahiplenildiğini ve tüm başarısızlıklarda arkanı dönünce tek bir insan görülmediğini kabullenince farkına vardım.
Hatalarımı kabullendiğimde anladım, her hatanın ardında kocaman başarılar olduğunu…
Kabullenmek gerek hayatta her şeyi. Hayatın getirdiklerini, vermediklerini, aldıklarını kabul etmek. Acıları yaşamanın, sıkıntılara göğüs germenin, yokluğa dayanabilmenin en büyük kabullenme olduğunu anladım dün gece.
Yüzündeki her çizgiyi, her sabah ayrı seven, her çizgi benim en güzel yaşanmışlıklarım diyen, her gün bahçesinde sardunyaları sulayan, radyosu hep çalan, iş yaparken şarkılar mırıldanan Elver Hanımla yaşayınca kabullendim ruhun yaşının olmadığını.
Asıl yaşlılığın, içindeki iyi niyeti, kalbindeki samimiyeti ve umudu kaybedince geleceğini anladım. Hepimiz yaş alıyor, yaşlanıyoruz. Yaşlanmanın bilgeliği arttırdığını, hayatın anlamını daha iyi anladığımız yıllar olduğunu kabullendim. 95 yaşında kaybettiğimizde bile bize umudunuzu tüketmeyin diyerek aramızdan ayrılan ananem Elver Hanımı yaşayınca kabullendim.
18- 24 Mart Yaşlılar Haftasına özeldi bu yazım. Özel günlere büyük anlamlar yüklemek istemeyen biriyim.
Hastalanmadan sağlığın, yaşlanmadan gençliğin kıymetini biliyor muyuz? Her sabah pişmanlık duyduğumuz keşkelerimiz olmadan, satın alamadığımız mutluluklar ve yaşayamadığımız anları düşünerek her gün, her an şükredelim.
Gençken elimiz ayağımız tutuyorken sevdiklerimiz sağken yaşayamadığınız anları yaşamaya, satın alamadığımız elimizde olan mutlulukları yaşamaya çalışalım. Çünkü hayat beklemez. Varlığında kıymetini bilemediğimiz sevdiklerimiz bir anda yok olurlar ve yokluklarında yaşayamadığımız keşkeler kalır geriye…
Maddeden çok mana'daki derinlik, anlardaki küçük mutluluklar tat katar hayata. Hayat denilen sahnede bir nefes huzursa eğer istediğimiz, birbirimizi tüketmeden yaşamalıyız, tüketmemeliyiz sevgimizi…
Varlığında kıymetini bilemediğimiz yaşlılarımızın, yokluklarında pişmanlığın keşkesini yaşamamak adına birlikte vakit geçirmeliyiz.
Hayat anlarda yaşanır. Bir kitap gibi okumalıyız onları, yaşanmışlıklarını, tecrübelerini… Gerçekler öğretir hayatı.
Çünkü insan yaşayarak öğrenir hayatta.
Yıllar o kadar hızla geçiyor ki dünün çocukları bugünün büyükleri olduk, yarın yaşlanıp bizler kapılara bakacağız.
Sağken, yanı başınızdayken, bir telefon kadar yakınken, hafızası sizi tanımasına yetiyorken koşun sevdiklerinize, siz koşmazsanız hayat kendi hızıyla alacak elinizden. Varlığında söyleyin sevdiğinizi.
Hayat; söylenmemiş sözleri ertelemek için çok kısadır. Yaşlılar haftasını kutluyor ve tüm yaşlılarımızın daha iyi koşullarda yaşamalarını diliyorum.
Sevgi ile kalın