İstanbul seçim sonuçları en doğru bilenin Konda araştırma şirketinin olduğunu da yazayım. Konda Ekrem İmamoğlu %54 Binali Yıldırım %45 olarak tespit etmişti. Sandıktan da bu sonuç çıktı. Tam isabet geçen Perşembe 18.00 sıralarında dostlarıma Düşler Kasabası’nı tanıtırken Ahmet Songüler “İstanbul seçimi kayıp” demişti. Songüler her seçimin sonuçlarını önceden bilen bir dostum.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin resmi olmayan sonuçlarına göre Ekrem İmamoğlu %54 Binali Yıldırım %45 oy almıştı. İstanbullu seçmenin tercihi 31 Mart’ta yapılan 13 bin farkla seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’ndan yana oldu. 2.5 aylık sürede farkın 800 bin oylara fırlamasının analizlerini Hürriyet gazetesinden Köşe yazan Abdülkadir Selvi güzel anlatmış Sabah’ta Yavuz Donat’ta her iki yorumcunun değerlendirmesini köşeme taşıyorum.

YAVUZ DONAT: Son söz... “Seçmenin”

Yandı közler, tükendi sözler.

Herkes söyleyeceğini söyledi... Televizyonlarda... Mitinglerde... Konuşmayan kalmadı.

Ve son sözü dün seçmen söyledi.

Şimdi... Yapılacak tek şey var:

Milletin kararı önünde saygıyla eğilmek... Ve İstanbul Büyükşehir seçimini kazanan Ekrem İmamoğlu'nu tebrik etmek.

***

Alkışlar Binali Yıldırım'a

Sabah oyunu kullandı... Ve dedi ki:

-Seçmenin kararının başımız, gözümüz üstünde yeri var... Bugün artık kırgınlıkları bırakma, geleceğe odaklanma zamanı.

Akşam... Saat 19.16'da konuştu... Ve dedi ki:

-Ekrem İmamoğlu'nun oyu benim oyumdan fazla... Rakibim kazandı... Tebrik ediyorum... Kendisine başarılar diliyorum.

İşte... Özlediğimiz üslup.

Teşekkürler Binali Bey

***

Şimdi... Gaza Basma Zamanı

Türkiye seçim yorgunu.

"Seçim, gerilim, yüksek tansiyon" toplumu yordu.

Ve... Siyaset, ülke sorunlarının, halkın beklentilerinin gerisinde kaldı.

"İstanbul tartışması", ülke için ciddi bir zaman kaybına yol açtı.

Öyleyse... Bugünden tezi yok... "Yumuşama zamanı."

Biriken sorunların üzerine gitmek için... "Gaza basma zamanı."

***

Seçmen... Ders Veriyor

Seçime katılım... "Beklendiği gibi... Yüksek."

Uçaklar, otobüsler "İstanbul'a seçmen taşıdı."

Vatandaş "Seçimi" seviyor.

Düğüne, bayrama gider gibi "Sandığa gidiyor."

Özetle... "Seçmen ders veriyor... Demokrasi dersi."

***

Beyaz Sayfa

Aslında... Beyaz sayfa 31 Mart seçiminden sonra açılmalıydı.

Olmadı... İstanbul gerilimi, beyaz sayfayı geciktirdi.

Siyasette... Yeni bir döneme ihtiyaç var...

Yumuşama dönemine.

Beyaz bir sayfa açma dönemine.

***

Yorum Serbest... Tartışma Gereksiz

Sonuçlar üzerinde tartışmaya gerek yok.

İl bazında... İlçeler bazında... "Sonuç ortada."

Sonuçlarla ilgili "Yorum" serbest.

Ama... "Sonuçları tartışmaya gerek yok."

***

Dün... Dünde Kaldı

Mevlana ne diyordu?... Hatırlayalım:

"Dün dünde kaldı cancağzım, bugün yeni şeyler söylemek lazım."

23 Haziran... Dünde kaldı.

Bugün... 24 Haziran.

Dün dünde kaldı... Düne takılmayalım... Yarına bakalım.

***

Günün Sözü

Çanağa ne doğrarsan, kaşığına o çıkar.

***

Un... Makarna... Kömür

Demek ki neymiş?

Vatandaş "Bir çuval un, bir koli makarna, bir çuval kömür" için oy vermezmiş.

Seçmen dün nasıl "Özgürce" oyunu kullandıysa, daha önceki seçimlerde de "Özgürce" oy kullandı.

Un için değil... Kömür için değil.

Öyleyse "Un, makarna, kömür" söylemleri... Çöp sepetine.

***

Cahil Oy Çoğunluğu (!)

Alooo!... Ses geliyor mu?... Duyuyor musunuz?

"Benim oyum ile hamalın, boyacının, duvarcının, çobanın oyu bir mi" diyen entellere, dantellere sesleniyoruz.

"Halk cahil... Koyun gibi millet" diyen seçkinler(!), şimdi ne diyorsunuz?

Milletten özür dilemeyi... Düşünüyor musunuz?

***

Nazar Değmesin

Dilin ateşi fırının ateşinden daha yakıcıdır.

31 Mart sürecinde de, 23 Haziran sürecinde de "Yakıcı sözler" dinledik.

Ama... Dün akşam... Kimsenin ağzından "Yakıcı... Yakışıksız" söz çıkmadı.

Aman nazar değmesin... Ve siyaset dili böyle devam etsin.

***

Ekrem İmamoğlu İyi Konuştu... Ama

Saat 19.35... Ekrem İmamoğlu ekranlarda.

Uzun konuştu... Hakkıdır.

Belli ki... Önceden ve özenle hazırlanmış bir konuşma.

Vereceği mesajları verdi.

Kafasında ne varsa, hepsini söyledi.

Uzlaşmadan söz etti.

Ailesine... Seçmene... Partisine... Rakiplerine teşekkür etti.

Ah keşke... "Kırdığı, incittiği" Yüksek Seçim Kurulu hakkında da bir çift söz söyleseydi.

Gönül alsaydı... Helallik isteseydi.

Ve... Bir de... Ordu Valisi'ne seslenseydi.

"Barış... Helalleşme çiçeği" uzatsaydı.

Sahi... Bunları yapmak çok mu zordu?

***

Senet... Ve Seferberlik

Ekrem İmamoğlu'nun uzun konuşması... "Yarınlar için senet."

"Seferberlik çalışması" ise... Doğru, yerinde.

Verdiği senet... İlan ettiği seferberlik... Dikkatle izlenecek.

İstanbul hepimizin.

Yolu açık olsun.

FATİH ÇEKİRGE: İşte asırlık demokrasi kahramanı

LEYLA Bayram İlkokulu’nun önü miting alanı gibiydi.

18 bin seçmen oy kullanıyordu.

O yüzden 4 katlı okulun merdivenlerinde uzun kuyruklar oluşmuş, Avcılar Emniyet Müdürlüğü normalin üzerinde tedbir almıştı.

Sıcak ve sıra kuyruğu bunaltıyordu.

O sırada elinde bastonuyla Salim Bey göründü. Ağır ağır her iki adımda bir derin nefes alarak yürüyordu. Tam 4 kez kalp krizi geçirmişti. O yüzden hem zorlanıyor hem de temkinli adımlar atıyordu. Bastonuyla dura dura öyle bir yürüyüşü vardı ki... Sanki Çanakkale Cephesi’nde sırtında mermi taşıyan Seyit Onbaşı’ydı...

Salim Bey, okulun ana kapısından girdi. Merdivenlere yöneldi. Basamakları teker teker çıkmaya başladı. İkinci kata geldiğinde kan ter içinde kalmıştı. 4’üncü kattaki seçim sandığına ulaştığında bitkindi.

Sandık görevlisi sordu:

- Amca niye asansöre binmedin?

- Neeeee?

- Asansörü neden kullanmadın?

- Asansör var mıydı ki oğlum...

Aslında bu diyalog bile ne çok şey anlatıyor... Tabii şimdi burada “Neden asansörü gösteren bir tabela yoktu?” diye sorabiliriz.

Ya da...

“Neden o yaşlı insan bastonuyla merdivene giderken kimse uyarmadı?” da diyebiliriz.

Hatta...

“Neden oy kullanılacak okulların girişine yaşlı ve engelliler için bir yardımcı konulmaz?” sorusu da var.

Bunlar elbette medeniyet soruları...

Çünkü demokrasi, yalnızca “Gel oyunu at” medeniyeti değildir.

Oy kullanma organizasyonu aslında içinde o kadar çok medeniyet kavramı taşır ki...

Yardımlaşma... Sıraya girme kültürü... Birbirine saygı... Öteki düşüncenin varlığına hürmet... Kaybedenin de varlığını kabul etmek...

Kazananın diğerine karşı zafer elde etmesi değil, olgunluk göstermesi gerektiği...

Daha onlarca madde eklenebilir.

Biz yine Leyla Bayram İlkokulu’na dönersek...

Salim Amca’dan sonra 92 yaşındaki Mustafa Gülgen’in sandığa doğru yürüyüşünü izledik.

Asırlık bir demokrasi yürüyüşüydü bu.

O nedenle...

Ben Hürriyet’i baskıya yetiştirmek için saniyelerle yarışan yazı işlerindeki arkadaşları bekletmeden...

Ve...

Saat 16.30 itibarıyla...

Bu seçimdeki “asırlık demokrasi yürüyüşünü ve kültürünü” yazıyorum...

Saat 23.00 itibarıyla da hem kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yıldırım’ı hem de kazanan Ekrem İmamoğlu’nu bu demokrasi kültürü için kutluyorum... Hayırlı olsun...

ULAN HIRSIZ, BU DA MI ÇALINIR!

ADANA’dan DHA muhabiri Nuri Pir kardeşim yazmış... Başlık aynen şöyle:

“Kimsesizler mezarlığının kapıları çalındı.”

Yahu hırsız...

Şu başlığa bakar mısın...

Zaten kimsesiz...

Zaten mezar...

Ulan hırsız!

Öteki dünyanın kapısını çalıyorsun...

Şu düştüğün duruma bakar mısın?

DÜNYANIN EN BÜYÜK FUTBOLCUSUNA ÇİÇEKÇİ KUŞATMASI

MESUT Özil dünyanın en pahalı otellerinde evlenebilirdi. Ada kiralayabilirdi..

Dünya jet sosyetesinin haftalığı 250 bin dolarlık yatlarında balayı yapabilirdi. Ama “Memleketim” dedi ve Çeşme’ye geldi.

Biliyorum ki o çocukta memleket sevdası kuvvetli. Alman milli takımında olanları biliyorsunuz. 4 sene önce soyunma odasında onu kutlayan Merkel, yalnızca Tayyip Erdoğan’a “Cumhurbaşkanım” dediği için onu görmezden geldi. Merkel, milli takım oyuncularını davet etti. Bir tek Mesut Özil yok... İşte o Mesut, balayına Çeşme’ye geldi. Gece sokakta eşiyle yürürken eline 5 tane gül alan çete artıkları etrafını çevirdi.

“Mesut Özil ya... Para var...”, “Al abi al...”

“Durun çocuklar” dedi olmadı...

“Tamam” dedi olmadı...

Penaltı bekledi olmadı...

Arsızlık dizboyu...

Sonunda isyan etti bu “çiçek kuşatması”na...

Arkadaşlar...

Belediye demek, mekânlardan yalnızca “vergi” almak demek değildir...

Bir düzen getirin lütfen...

ABDÜLKADİR SELVİ: Seçimden öte anlam taşıyor

İSTANBUL’da seçimleri Ekrem İmamoğlu’nun kazanması bekleniyordu ama bu kadar fark beklenmiyordu.

AK Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana en ağır sonucu aldı. Sandıkta çok önemli mesajlar vardı. Sadece bir İstanbul seçimi olmanın ötesinde sinyaller verdi. Yeni bir sürecin başladığı 1989 ve 1994 yerel seçimlerine benzer bir kırılma yaşandı. O nedenle 23 Haziran seçimlerinden liderlerin, partilerin ve adayların çıkarması gereken önemli dersler var.

1- Unutulmamalı ki 23 Haziran seçimleri bir tekrar seçim. Millet, 31 Mart seçimlerinin iptal edilmesini kabullenemedi. Kendi iradesine yönelik bir saygısızlık olarak gördü. YSK’nın iptal kararına tepkisini sandıkta ortaya koydu. Hem de bu kez bindelik sonuçlarla değil, yüzde 8’lik bir farkla Ekrem İmamoğlu dedi. Böylece işi YSK’ya bırakmadan, seçim sonuçları karakolluk olmadan tercihini çok net bir şekilde yansıtmak istedi.

2- 31 Mart seçimlerinin iptali Ekrem İmamoğlu’nu mağdur konumuna düşürdü. Halkımız bir kez daha mağdurun yanında yer aldı. Erdoğan’ın bir şiir okuduğu için İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan alınıp hapse atılmasını kabullenemeyen Türk halkı, “Muhtar bile olamaz” denilen Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaptı. Mağduriyet rüzgârı bu kez Ekrem İmamoğlu’ndan yana esti.

AK PARTİ’NİN STRATEJİSİ BAŞARILI OLAMADI

3- Binali Yıldırım 3.51 puan oy kaybederken, Ekrem İmamoğlu oylarını 5.23 oranında arttırdı. 31 Mart’ta Binali Yıldırım’a oy verenlerin yüzde 4’ü İmamoğlu’na oy verirken, CHP adayı 31 Mart’ta sandığa gitmeyenlerin oyunu almayı başardı. AK Parti’nin hemşeri oylarına dönük stratejisi, kırgın AK Partilileri ve muhafazakâr Kürtleri kazanma çabası başarılı olamadı.

4- AK Parti, Milli Görüş oylarını kazanmak için Saadet Partisi’yle irtibat kurdu. Geçen seçimde yüzde 1.21 oranında oy alan Saadet Partisi bu seçimde yarı yarıya oy kaybetti. Ama Saadet oyları Binali Yıldırım’a değil, Ekrem İmamoğlu’na gitti.

5- Bu seçimlerin bir kaybedeni de son hafta yayınladığı mektupla Öcalan oldu. Kürt seçmenin yoğun olduğu bölgelerde Ekrem İmamoğlu’nun oyları arttı.

6- Seçimleri kaybeden Binali Yıldırım, demokratik olgunluk gösterip ilk açıklamayı yaparak Ekrem İmamoğlu’nun önde olduğunu söyleyerek rakibini tebrik etti. Binali Yıldırım seçimi kaybetti ama yaptığı jestle takdir kazandı.

7- 23 Haziran’da ilçe belediye başkanlığı seçimleri de yenilenseydi sonuçlara göre AK Parti elindeki 12 ilçe belediye başkanlığını da kaybediyordu.

8- Seçimlerde tarihi bir başarıya imza atan Ekrem İmamoğlu olgun ve kucaklayıcı bir konuşma yaptı. “Bu bir zafer değil, bu bir yeni başlangıçtır” dedi.

İMAMOĞLU’NUN ERDOĞAN STRATEJİSİ

9- İmamoğlu, seçimleri kazandıktan sonra yaptığı ilk konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diyalog ve uzlaşma elini uzattı. Erdoğan’a “Ben sizinle uyum içinde çalışmaya hazırım ve talibim. Bunu bütün İstanbul önünde duyuruyorum” diye seslendi. Canlı yayında Erdoğan’dan randevu talep etti. “Mazbatamı aldıktan sonra görüşlerimizi aktarmak ve görüşlerinizi de almak için sizi ziyaret etme arzu ve talebimi iletiyorum” dedi. Erdoğan da vakit geçirmeden Twitter hesabından bir açıklama yaparak seçimi kazanan İmamoğlu’nu tebrik etti. Bu Türkiye’nin görmek istediği bir tabloydu. Ama keşke 31 Mart seçimlerinde de yaşansaydı.

10- Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk başlarda 31 Mart seçimlerinin sonuçlarını da kabullenmişti. Ancak daha sonra seçimlerin iptalinin istenmesi yönünde bir karar aldı. Erdoğan’ın 23 Haziran sonuçlarına bakıp, kendisini seçimlerin iptali konusunda ikna edenleri değerlendirmesi bekleniyor.

11- 23 Haziran seçimleri, “İslamcılar seçimle gelir ama seçimle gitmez” yönündeki kara propagandayı da sona erdirdi. 31 Mart’ta Ankara’da olduğu gibi 23 Haziran’da da İstanbul’da yönetim seçimle el değiştirdi.

12- İmamoğlu’nun başarısı 2023’e giderken muhalefetin de kaderini belirleyecek. Halk yerel yönetimlerde muhalefetin önüne açarak, “Eğer başarılı olursan 2023’te yeni bir durum değerlendirmesi yaparım” mesajını verdi. AK Parti’ye ise “Artık alternatifsiz değilsin. Bir alternatif doğdu. 2023’e kadar kendine çekidüzen ver” dedi.

13- İmamoğlu da Kılıçdaroğlu da erken seçim çağrısında bulunmadılar. Bahçeli ise “Erken seçim bahsi açmak en büyük kötülüktür” diye açıklama yaptı. Önümüzde seçimsiz 4.5 yıl var deniliyor ama ben bu sonuçlara bakarak o kadar emin konuşamıyorum. Çünkü bu sonuçlar seçimden öte bir anlam taşıyor.