11 ayın Sultanı, bütün yılın yükünü sırtına alıp, bütün günahları ve kötülükleri bu dünyadan uzaklaştıran sabır, huzur,rahmet ve bereket ayı…
Hoş geldin, merhaba Ey şehri Ramazan…
Çocukluğumda Ramazan yazın en sıcak aylarına denk gelirdi. Ramazan gelmeden önce evler temizlenir, babam ramazan alış verişi ile mutfağı ramazana hazırlardı. Ananem ramazan arifesinde sahur için meşhur Selanik böreklerini açardı.
Ramazan ayı boyunca evimizde misafir eksik olmadığı için genelde sahura kadar oturur davulcunun gelmesini balkonlarda beklerdik.
Ramazanda iftar davetleri çok olurdu. Komşu, akraba, herkes birbirini iftara davet ederdi. İftar saatine yakın çarşı hareketlenir, herkesi iftara yetişme telaşı sarardı. Topun patlamasıyla oruçlarımızı açardık. İftarda sıcacık ramazan pidesi ve ananemin elleriyle hazırladığı tarhana çorbasını içmenin zevki paha biçilmezdi. Çorbadan sonra akşam namazı için yemeğe ara verilirdi. Ramazanın ilk iftarında babacım kendi elleriyle güveç yapardı. Güveçten sonra tereyağlı pilav ya da makarna, kuru meyvelerden yapılan komposto, ananemin deyimiyle hoşaf ile sunulurdu.
İftardan sonra erkekler teravih namazına uğurlanır. Evde kalan bayanlarda namazdan sonra tamamlayamadıkları günlük sohbetlerine devam ederlerdi. Camiler mahyalarla süslenirdi.
Bana göre o devirde Kuran'ın manasını bilen çevremdeki tek insan babamdı. Arapça bilir, anlayarak okur ve yazardı.
Kuran'ın insanlara doğruluğu, erdemi, harama itibar etmemeyi ve kul hakkı yememeyi, hoşgörüyü öğütlediğini söylerdi. Nur içinde yat babacım, bana da iyi ki öğretmişsin, her okuyuşumda içimi aydınlatan huzur bulduğum Kuran'ı …

Eski ramazanları özledim galiba… Ya da çocukluğumu özledim…
Bu özlem hepimizin içinde var biliyorum. Özlemimizi biraz olsun azaltmak ve eski ramazanları yaşatmak bizlerin elinde, modernleşmek adına gelenek ve göreneklerimizi unutmadan unutturmadan genç nesillere aktarmak bizlerin elinde…
Sevgi ile kalın