Bugün Ekonomist Doktor Hikmet Oray Yalçın’ın Ülke Ekonomisi ile ilgili değerlendirmesini siz okuyucularıma sunuyorum.

Son bir yıldır ekonomik kriz olduğu ya da dış güçlerin bize karşı uyguladıkları ekonomik piyasa oyunları sonucu ülkemizin ekonomik dengelerinin bozulmakta olduğu tüm medyada ve ülke gündeminde oldukça sık yer aldı. Halkımız genelde sonuç odaklı olduğu için dolar, Euro, altın ya da faizlerin ne olacağı merak konusu oldu, buna etki eden nedenlerin ve çarelerin neler olduğundan, dünya da ekonomi alanında işlerin nasıl geliştiğinden biraz uzak kaldık. Geçen yazımda dünya ekonomisindeki temel sıkıntının Amerika ve Çin arasındaki ticari savaşlardan kaynaklandığını, bunun 2000 yılından günümüze nasıl geliştiğini özetlemiştim. Şimdi ise ülkemizde ekonomik şartlar nasıl gelişiyor ve bunların sonucunda ne tür etkiler oluyor, bunları özetlemeye çalışacağım.

-Ülkemiz Hisse senetleri piyasasında yani borsada bir düşüş yaşanmakta ancak dünya ya baktığımızda da Mart ayından bu yana borsalar ve faizler düşmekte. Bu da bize Amerika-Çin ticari savaşının resesyon yani ekonomik durgunluk sinyalini göstermekte.

-Dolar ve Euro kurlarında geçtiğimiz yaz yapılan kur atağından sonra kurlar bir daha çalkantılı bir şekilde yükselmedi ya da düşmedi. Yani bir anlamla piyasa tabiriyle oturdu. Bundan hükümetin şu ana kadar bu konuda aldığı önlemlerin yerinde olduğu sonucuna ulaşıyoruz.

-Ülkemizin güven endeksini gösteren CDS değeri bir ara 520’lere kadar çıkmıştı, şu an 495 seviyelerinde. Bu oran bizim için halen yüksek bir değer.

-Dünya ticaretinde Çin ve FED dışında genişleme etkisi yapabilecek başka bir güç şu an için yok. Ancak Çin de son dört sene düşmeyen faizlerin bu sene düşmeye başlaması, Çininde bize yavaşlamaya başladığını gösteriyor. Yani artık Çin faizleri dünyanın bir nevi büyüme göstergesi olmuş durumda. Dünya ticareti 2019 yılı mayıs sonu itibariyle %7,5 oranında düştü.

-Ülkemizde çok konuşulan faiz oranını %24 kabul edersek ve açıklanan enflasyon %19,7 ise, USD bazında devlet tahvili %6,5 olduğu için banka faizleri bu hesaba göre biraz düşük kalmakta. Bu hesabı yapanların Dolara talep göstermelerinin bir nedeni bu.

-Ülkemizde büyüme oranında azalma var ancak aynı şekilde Amerika, Çin, Almanya gibi ülkelerinde büyüme oranlarında ciddi azalmalar mevcut.

-Piyasaların büyüme oranları incelendiğinde 2009 yılı ekonomik krizinin verilerinden çok uzakta olduğumuz görülmekte. Bu bizler için iyi bir haber.

-Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları arasındaki fark son yıllarda azaldığı için, gelişmiş ülkelerden bizim gibi gelişmekte olan ülkelere sıcak para girişleri azalıyor. Yani ülkemize yurtdışından gelen sıcak paranın azalmasının tek nedeni ülkemizin iç ekonomik dinamikleri değil, bunda dünya ekonomisinin geldiği durumun ciddi payı var. Yabancıların 2017 den beri ülkemiz mevduatlarından çıkışını bu yüzden faizlerin yükselmesi engelleyemedi.

-Dünya geneline baktığımızda enflasyon oranımız yüksek. Bizde %19 a karşılık Rusya da % 5’lerde. Arjantin’de bu oran bizden de yüksek olsa da burada IMF programı uygulanıyor. Bu konu da karar vericilerin yapısal çözüm önerilerinin hayata geçmesini ve hızlı sonuca ulaşmayı hedefliyoruz. Üreticiden tüketiciye olan tedarik zincirinde yapılacak düzenlemeler, tarım, yabancılara yönelik sağlık, hizmet ve turizm alanında yapacağımız atılımlar ve katma değerli sanayi yatırımlarınla, cari açık ve dolasıyla enflasyonun kapalı çemberinden çıkmamız mümkün görülüyor.

-Para varlıklarımız döviz karşısında %28 eridi. Bunun sonucu olarak artan maliyetlerin ise fiyatlara %9,5 yansıması beklenmekte.

-İlk beş yüz şirketimizin finans giderlerinin Ebita ya (vergi ve amortisman öncesi kara) oranı %90. Yani şirketlerimizin parası faize ve kambiyo ya gidiyor.  Bu bizde kurun 3,7 den 6 ya ve faizlerin yükselmesinin bir sonucu. Elbette bu noktada para birimimizde ki oynaklığın da (volability) etkileri var.

-Bankalardan kredi kullananların oranı faizlerden dolayı düştü.

-Merkez bankamızın brüt rezervleri 93 milyar Dolar seviyesinde. Merkez bankamız sadece dolar satarak doların kurunu düşüremez. Bu konu da ülke olarak kredibilitemizi artırıp arkamıza yatırımcı fonları almamız gerekiyor ki dolar kurunu düşürebilelim.

-Bankalardaki toplam mevduatlarımız 182 milyar dolar civarında. Bunun %56’sı döviz hesaplarında duruyor. Bunun daha yukarı çıkması teknik olarak beklenmiyor. Zira döviz alacak Türk lirası dengesi buna müsait değil. Yabancıların ise bu dengeyi olumsuz yönde bozabilecek temerrüd swabı, cds ve borsa dan başka bir enstrümanı kalmadı.

-Bütçemiz açısından uzun yıllardır başarılı bir performans sergilendi. Son yıllardaki seçim atmosferi, kurdaki değişimlere bağlı harcamalar neticesinde %3,5 açık verdik.

-Önümüzdeki bir yıl için piyasalar açısından 70 milyar dolarlık para girişinin ekonomimizi dengeleyeceği öngörülmekte. Bu esnada da kredibilitemizi mümkün olan en üst seviyeye çıkarmamız lazım. Piyasalarda görünen durgunluk ve sermayesel yatırımların %13 azalması bize şirketlerimizin paralarının azaldığını işaret ediyor. Bu konu da alınacak teşvik önlemleriyle çözümlerimizi artırmamız gerekmekte.

-Paramızın değer kaybına 2001 krizine kıyasla baktığımızda, aslında paramız yeterince devalüe oldu. Yani doların teknik analizlere göre 5-5,2 seviyelerinden yukarı çıkması beklenmiyor. Ancak unutmayalım ki ekonomi tahminlerini teknik analizlerin dışında etkileyen; dünya ticari ve politik dengeleri ve bunlardan sizin nasıl etkilendiğiniz de var. Örneğin 24 Mayıs da Amerikan basınında yer alan; “bir ülkede paranın devalüe olması gerekirken bunun yapılmaması durumunda ekonomik yaptırımlara maruz kalınır”, söylemleri ya da savunma stratejiniz gereği füze alımı neticesinde Amerika nın uygulayacağı ekonomik yaptırım gibi konular da kurlar üzerinde olumsuz etki yapar. Bu gibi sebeplerle mevcut faiz oranlarına göre 5 olması hesaplanan kur seviyesi 5,7 ya da konunun ciddiyetine göre daha yüksek seyredebilir.

-Sonuç olarak önümüzdeki yakın dönemde geniş manada Amerika-Rusya-Çin dengeleri ve buna bağlı dünya ticareti dengeleri, ülkemiz açısından ise İran ve güneyimizdeki oluşacak dengelerin ekonomimize olumlu ya da olumsuz ciddi etkileri olacak. Bizlerin devlet-özel sektörlerimizle ve ekonomi yönetimimizle yapacağımız stratejiler yol haritamızı belirleyecek. Eğer dünya da gelişen olayları lehimize çevirebilecek adımları atabilirsek faizlerimiz düşer, dolar kurunda artış gözlenmez.