Türkiye Cumhuriyeti sanayisinin temel taşlarından biri olan gıda markası Ülker 70. yılını "Mutlu et, mutlu ol" sloganı ile kutluyor.
Çocukluğumdan bu yana mutlu olmak için yediğim her ürününde mutluluk saçan Ülker tüm dünyayı mutlu ediyor.
Ülker'in kurucusu merhum Sabri Ülker'in "Herkesin mutlu bir çocukluk geçirmeye hakkı vardır" sözü, 70. yılında bütün tüketicilerini içerisine alan bir harekete dönüşmüş oldu.
Yıldız Holding Başkanı Murat Ülker, "Ülker bizim ilk göz ağrımız, en büyük çocuğumuz. Rahmetli babam ve amcamın emeğinin çok olduğu, ailemize soyadını veren markamız. 70 yaş çok önemli bir mihenk taşı. 1944 yılında üç kişi olarak çıktığımız yolculuğa şimdi 48 bin kişilik büyük bir aile olarak devam ediyoruz." Demiş. 70 yıllık bir marka olmak herkese nasip olmaz.
Nice 70 yaşlara Ülker...
***

25 Kasım 1960 Dominik Cumhuriyetinde, Trojillo Diktatörlüğü'ne karşı direnişi sergileyen Mirabel Kardeşlerin, cezaevinde bulunan eşlerini ziyaret ettikten sonra tecavüz edilerek öldürülmelerinin tarihidir. Bu olayın ardından tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı kampanyalar düzenlenmiş, 1981 yılında da Kolombiya'nın başkenti Bogota'da toplanan 1.Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kongresi'nde Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım" Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar Arası Dayanışma Günü" olarak ilan edilmiştir. Bu kararı benimseyen Birleşmiş Milletlerin 1999'daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi "kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü" olarak anılmaktadır.
25 Kasım gününün kadınlarla ilgili diğer günlerden önemli bir farkı vardır. O da dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve çeşitli biçimlerde maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddete odaklanılmış olmasıdır. Bugün, kadına yönelik şiddet olgusunun hem kadını hem de tüm toplumu saran sosyoekonomik koşullar, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerle birlikte değerlendirilmesi gerekliliğini dünyanın gündemine taşıma gibi bir işlevi yüklenmektedir.
Kadına yönelik şiddet "kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma" olarak tanımlanıyor. BM Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi kadına yönelik şiddetin kadınlara yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet olduğunu belirtiyor. Bu şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin bir göstergesi, kadınları zorla bağımlı bir konuma sokmanın toplumsal mekanizmalarından biri olduğu ve kadını ekonomik ihtiyaçlarından yoksun bırakmayı da içerdiğini eklemek gerekiyor. 2004 yılında yayınlanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Raporunda dayaktan, töre cinayetlerine, küçük yaşta evlilikten beşik kertmesine ve intihara varan toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin varlığını belgelendiriyor.
Kadınlar genelde silah satın almayan, kullanmayan ya da silaha sahip olmayan taraf olmasına karşın , silahlı şiddetten son derece oransız etkileniyor. Silahlara genellikle ailelerini ve kadınları korumak için ihtiyaç duyulduğu iddia edilse de,
gerçekler tam aksi ! Aile içi cinayetlerde genelde kadınlar kurban , eş yada erkek akraba ise katil oluyor.
– Boşanmak isteyen eşini vurdu !
– Hamile eşini öldüren kocaya müebbet istendi !
– Namusunu temizlemek için kız kardeşini vurdu !

Bunlar gazete küpürlerinde göze çarpan sadece birkaç tanesi . . .
Fiziksel açıdan kendimizden güçsüz ve aciz olana şiddet uygulamak ne kadar kolay ! !

Cinsiyet ayrımı yapmaksızın, erkek ya da kadın demeden, şiddetin her türlüsü yasaklanmalı. Tabi ki ; kadına yönelik şiddet ülkemizde daha fazla mücadele edilmesi gereken bir sorun.
Erkek egemen toplumumuzda çocuğunun babası, en güvendiği, soyadını taşıdığı, namusum dediği eşinden bile şiddet gören, babaları tarafından okula gönderilmeyen, küçücük yaşta aile çıkarları uğruna evlendirilen küçük kadınlarımız için mücadele etmeliyiz.

İş hayatında, siyasette, toplumda ne kadar önde, ne kadar üst düzeyde olursa olsun kadınlarımız, ataerkil toplumumuzda zaten aileden gelenek ve göreneklerinden yetiştirilme tarzından ötürü, evinde anne olmayı, eşinin yanında hanımefendi olup onu taşımayı bilir. Yeter ki kadına sevginizi gösterin. Çünkü kadınlar yaptıkları her işe sevgilerini katarak yaparlar.
Sevgi arsızıdır, kadın ilgi ister…
Tabi ki kadında erkeğine ilgisini saygısını gösterecek. Allah bile canlıları erkek ve kadın olarak yaratmış, erkek kadınsız kadın erkeksiz yapamaz…
İkiside birlikte ve BİR olunca güzel…
Öncelikle toplumda sonra ikili ilişkilerde kadının saygın bir yerinin olması, kız çocuklarının eğitilmesinde, en başta annelere görev düşüyor. Anneler erkek ve kız çocuklarını iki cinsinde birbirlerine karşı saygılı davranmaları gerektiğini öğreterek eğitirse, ataerkil toplum yapısının etkilerini azaltırız. Kadınların her konuda söz haklarının olabilmesi için kendi ayaklarının üzerlerinde durmaları çok önemli.
Her kadın,
biraz gökyüzüdür,
biraz çiçek.
Biraz yorgunluktur,
biraz serinlik.
Biraz hayaldir kadın,
biraz hüzün.
Biraz hayattır,
ama daha çok,
'annedir' kadın.
Ne de çok yakışır..

Aziz Nesin _____
Sevgi ile kalın...



Nuray ÇEVİRMECİ ile HAYATADA DAİR
[email protected]