Elleri kelepçeli polisler, evlerinden alınıp, sorgulanmak üzere götürüyorlar. Neden sabaha karşı evlerinden alınıyorlar, neden evleri aranıyor gibi sorular soruluyor. Kelepçe, öncelikle kişinin kendine ve sonrada etrafına zarar vermesini önlemek için alınan bir tedbirdir. Bu eş zamanlı bir operasyondur ve öyle olması gerekir diyebiliriz. Ancak yazımızın konusu bunlar değil, Polis nasıl ve neden bu hale geldi sorusuna bilebildiğimizce açıklık getirebilmektir.

Türk Polis Teşkilatının kuruluş ve görevlerini belirleyen Emniyet Teşkilat Kanunu ile Polis Vazife ve Salahiyetleri hakkında kanun titizlik ve uzak görüşlülük ile yapılmış, en önemlisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emirleri ile önce Polis Enstitüsü ve sonra Polis Koleji Polis Memurları ve amirlerinin yetiştirilmesi için açılmıştır.

Polis Koleji ve sonradan Polis Akademisine dönüştürülen Polis Enstitüsününde eğitim-öğretim plan ve uygulanmasındaki, zamanla geliştirilen, ana ilkeler kısaca şunlardır:

.Öğrencilere Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana ilke ve inkılapları doğrultusunda Türk Milliyetçiliği, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlı hizmet bilincinin ve mesleki değerlerin kazandırılacaktır.

. Milli kültürümüz, örf ve adetlerimize bağlı şekil ve özellikler, evrensel kültür içinde korunarak geliştirilecek ve öğrencilere milli birlik ve beraberliği güçlendirici ruh ve irade gücü kazandırılacaktır.

Bu ilkeler doğrultusunda eğitilen Türk Polisi, zaman içerisinde çağın gereklerine uygun olarak kendini sürekli olarak yenilemiş, her türlü olumsuzluğa rağmen feragat ve fedakarlıkla her hal ve şartta görevini yerine getirmiş, suç ve suçlu ile mücadelenin yanında Cumhuriyetin koruyucu kalkanı olabilmiştir.

İçinde, yıkıcı ve bölücü unsurlar yer vermemekle öğünen polis ne yazık ki siyasi iradenin hatalı politikaları, devletin değil iktidarların polisini yaratma arzuları ile düşünce akımlarının tesirleri ile birazda kendini koruma refleksi ile fikir bazında kendi içinde kısmende olsa bir bölünme süreci yaşamış, ancak sağduyusu galebe gelmiş ve Devletin emrinde, Halkın hizmetinde olma güdüsünü kaybetmemekte direnmiştir.

Milliyetçi Cephe Hükumetleri ile CHP-MSP koalisyonları dönemlerinde çoğunlukla amir sınıflarına cemaatler mensupları yerleştirilmiş ve bu kişiler kendilerini maharetle gizleye bilmişlerdir.

ANAP hükumetleri dönemlerinde, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü, Polis Akademisi ve Polis Kolejinde kadrolaşmaları yönetici ve öğretim üyeleri ile sürdürülerek tamamlanmıştır. Yapılan bütün uyarılar, makamları işgal edenlerce yerlerini korumak uğruna göz ardı edilmiş, tehdidi görenler pasifize edilmişlerdir.

Altın çocuklar, Eğitim ve destek birimlerinden sonra İl Emniyet Müdürlüklerinde yönetim kademelerine oturmuşlar, kendilerinden olmayanlar ve kullanamadıkları, haklarında açılan soruşturmalar, terfilerinin engellenmesi gibi yöntemler ile ezilmişler, pasifize edilmişlerdir.

Özellikle son on yılda polisin tabiri ile yapı içerisinde olanlar ve birlikte hareket ettikleri yöneticilerin haksız ve hukuksuz uygulamaları görmezden gelinmiştir.

Bu gün gelinen noktada, bir emniyet müdür yardımcısı, Ergenekon, Balyoz, Oda Tv. gibi operasyonları Sayın Başbakanın talimat ve bilgisi dahilinde yaptıklarını söyleyebilmekte adeta şantaj yapmaktadır. Hanefi Avcı gibi ömrünü terör örgütleri ile mücadeleye adamış bir polis şefi, sol bir örgütün üyesi olmaktan mahkum edilebilmiştir. Türkiye'nin yetiştirdiği ve dünyaca saygın Emin Arslan düzmece bir operasyon ile tutuklanabilmiştir. Her türlü yabancı işgaline karşı koyan, tarihi zaferler ile dolu Milli Ordumuzun komuta kademesi bu polislerin savcıların emir ve denetiminde yaptıkları soruşturmalar, ürettikleri deliller ile tutuklanmış ve mahkum edilebilmişlerdir.

Bütün bunları göremeyen siyasi irade, 17 ve 25 Aralık operasyonları sonrası ifade edildiği üzere paralel yapıyı fark etmiş ve bütün Türkiye de İstihbarat, terörle mücadele, kaçakçılık ve asayiş birimlerinde görevli binlerce polis amir ve memurunun yerlerini değiştirmiş ve gözaltılar başlamıştır.

Dünün kahramanları ellerinde kelepçelerle etkisiz hale getirilmiştir. İnşallah adil bir yargılama sonucu suçlu görülürler ise yasaların belirlediği cezalara çarptırılacaklardır.

Ergenekon, Balyoz ve diğer operasyonları yapanlar ile 17-25 aralık operasyonlarını yapanlar aynı polisler midir bilmiyoruz. Bu operasyonlarda öncekiler gibi üretilen düzmece delillerlemi yapmışlardır bilmiyoruz. Dün bu polisleri yerden yere vuran muhalefetin bu gün onlara sahip çıkmalarını da anlayamıyoruz.

Gördüğümüz, bildiğimiz, anladığımız, yıllardır, devletin polisi yerine hükumetlerin veya belli düşünce sahiplerinin yaratmaya çalıştığı ''benim Polisim'' düşüncesinin iflas ettiğidir.

Elleri kelepçeli yüzlerce polis, polisi bu duruma düşürenlerden dolayı Polis Teşkilatı ve dışındaki herkes için bir utançtır.

Bu polise halk nasıl güvenecektir. Kendi içinde kavgalı polis asayişi nasıl sağlayacaktır.

Dün ezilen polisler, bu gün görevdedirler ve görevlerini yapmaktadırlar. İnanıyoruz ki onlar Devletin Polisi olma vasfını kaybetmeyecekler, sahte delil üretmeyecekler ve görevlerini hakkı ile yapacaklardır.

Huzur içinde bir Ramazan Bayramı diliyorum.
Editör: TE Bilişim