Ülke gündemi dün ithal etteki hastalık iddialarıyla çalkalandı. Her fırsatta ithal ete karşı olduklarını belirten Manisalı kasaplar iddiaları yorumladı. Manisa’da uzun yıllardır kasaplık yapan esnaf Rıdvan Keçeci, ithal et uygulamasının devam ettiği sürece bu iddiaların ve sıkıntıların gündeme geleceğini vurguladı. Keçeci, “Ucuz ama sağlıksız ithal et tüketimi yerine, sağlıklı olduğunu bildiğimiz yerli etleri tüketmek konusunda halkımız bilinçlendirilmeli” dedi. Keçeci, yerli üretime destek verilmesi çağrısını yineledi.

Manisa Şehzadeler’deki Fenerbahçe Kasabı’nın sahibi olan Rıdvan Keçeci, yerli et üretimine ağırlık verilmedikçe, ithal edilen etlerin her daim hastalık riski taşıyabileceğini vurguladı. Bosna Hersek’ten ithal edilen 20 ton et hakkında, “Kontrol edilmeden piyasaya sunuldular ve hastalıklı oldukları sonradan anlaşıldı” iddialarının kulaktan kulağa yayıldığına vurgu yapan Keçeci, “Ucuz ama sağlıksız ithal et tüketimi yerine, sağlıklı olduğunu bildiğimiz yerli etleri tüketmek konusunda halkımız bilinçlendirilmeli” dedi. Keçeci, vatandaşların kendilerine, “Para mı, sağlık mı?” sorusunu sormaları gerektiğini savundu.

“YALNIZCA ‘UCUZ’ OLDUĞU İÇİN, İTHAL ET TÜKETİLMEMELİ”

Baba mesleği olan kasaplığı, Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde 1959 yılında babasının açtığı Fenerbahçe Kasabı’nda devam ettiren Rıdvan Keçeci, ithal edilen etlerin her zaman hastalık riski taşıyabileceğine dikkat çekti. Keçeci, “Ben bir kasap olarak da, bir vatandaş olarak da yerli üretimden yanayım. Et üretiminde dışa bağımlı hale gelmekten bir an önce ülkece kurtulmalıyız. Çünkü ithal etlerin ne kadar sağlıklı olduğu, her zaman için önemli bir tartışma konusudur” dedi. Devletin yerli üreticilerin hayvancılık yapması için çeşitli teşvik ve kredi imkanları sunduğunun altını çizen Keçeci, yerli üreticilerinin maliyetlerinin fazla olduğunu ve bu nedenle vatandaşların yerli etleri “pahalı” bulduğunu dile getirdi. “Vatandaşlarımız, ‘Yerli etler çok pahalı, bu fiyata el alınmaz’ diyorlar. Bu düşünceye ben de katılıyorum” diyen Keçeci, yerli et fiyatlarının daha “uygun” hale getirilebilmesi için, hayvancılığın arttırılması ve yerli et üreticilerinin ucuz maliyetlerle üretimlerini gerçekleştirebilmesi gerektiğini savundu. Keçeci, “Devletimiz, hayvancılığı arttırmak ve maliyeti düşürmek yerine, kolaya kaçarak, et ithal ediyor. Bu kesinlikle kalıcı bir çözüm değil, dışa bağımlı olmamamız gerekiyor. Ayrıca, her yeni gün, ithal etlerin ‘hastalıklı’ olarak sofralarımıza ulaşması gibi bir şüpheyle karşı karşıya kalıyoruz” diye konuştu.

Yalnızca “ucuz” olduğu için ithal etlerin sağlıksız şekilde tüketilme riskinin olduğunun altını çizen Keçeci, yerli et üretiminin son derece sağlıklı ve kaliteli olduğuna vurgu yaparak, bir an önce ithal et alımından vazgeçilmesi gerektiğine dikkat çekti.

KEÇECİ, İTHAL ET VE YERLİ ET ARASINDA “HAKSIZ REKABET” OLDUĞUNU SAVUNDU

İthal edilen etlerin, oldukça düşük fiyatlarla vatandaşa sunulduğunu ifade eden Keçeci, “Biz kasaplar olarak, neredeyse ailelerimizi geçindiremeyecek duruma geldik” dedi. Devlet tarafından yerli hayvancılığın desteklendiğini fakat bir yandan da ithal et alımının gerçekleştiğini vurgulayan Keçeci, devletin, yerli üretim ve ithal üretim arasında “haksız rekabet” oluşturduğunu savundu. Keçeci, “Kasaplar ithal etin faydasını hiç göremiyor. Piyasada biz ne ithal, ne de ucuz et bulabiliyoruz. Uygun fiyatlı ithal etler, maddi olarak zor durumda olan kasaplara değil, maddi olarak zaten rahat olan büyük marketlere veriliyor” şeklinde konuştu.

Kasapların, büyük marketlerle rekabet içerisine girebilecek güçleri olmadığına vurgu yapan Keçeci, “Kasaplar yerli üretim et sattığı ve bu etlerin de kalitesinden dolayı maliyetleri ve satışları yüksek olduğu için, halkımız, ‘sağlıklı olduğundan şüphe duyulan’ ithal etlerin satıldığı büyük marketlere yöneliyor” diye konuştu. Devletin yerli üreticiye sunduğu teşvik ve kredi imkanlarıyla, üretimin ve satımın pahalıya mal olduğunun farkında olması gerektiğini savunan Keçeci, et ithalinin durdurulmaması durumunda, ne kasapların, ne de “sağlıklı olduğundan emin olunan” etlerin, piyasada olmayacağının altını çizdi.

“YERLİ ET ÜRETİMİ, ‘LAKAYT’ DEĞİL”

“Ben kendimi bildim bileli bu işi yapıyorum. Bu benim baba mesleğim; eğer kasaplık yapmama imkan tanınmayacaksa, ben bu yaştan sonra aileme nasıl bakacağım?” diyen Keçeci, “Şu an resmen kasaplığı, ‘laf olsun diye’ yapar hale geldik” diye de ekledi. Kasaplar olarak, artık maddi kaygı taşıyamayacak hale getirildiklerine dikkat çeken Keçeci, kasapların geçimlerini nasıl sağlayacaklarını bilemediklerini belirtti. Kendini devlet yerine koyduğunu, eti aldığı üreticiyi ise Bosna Hersek olarak düşünerek konuştuğunu ifade eden Keçeci, “Benim tüketicilerim, yani devlet açısından düşündüğümde halkım, sağlıksız et sattığım konusunda şüpheye düşse, ben bir an bile düşünmeden istifa ederim, ‘Demek ki, bu işi iyi yapamıyorum, güven veremiyorum’ derim” dedi.

Keçeci, yerli et üretim sisteminin katiyen “lakayt” olmadığına vurgu yaparak, yerli hayvanların üretiminde ve kesiminde veteriner kontrolünden geçirildiklerinin ve kasaplara “onaylamış” halde getirildiklerinin altını çizdi. 

ET VE SÜT KURUMU, İDDİALARI YANITLADI

Et ve Süt Kurumu, Bosna Hersek’ten ithal edilen ve analiz edilmeden piyasaya sürülen 20 ton sığır etinin hastalıklı olmasıyla ilgili iddialar hakkında açıklamalarda bulundu. Et ve Süt Kurumu, ithal edilen etlerin rutin olarak analiz ve kontrole tabi tutulduğunu ve Bosna Hersek’ten ithal edilen 20 ton etin yalnızca bir bölümünde hastalık bulunduğunu bildirdi. İthal edilen etlerin analiz sonuçlarının 24 Ağustos 2017 tarihinde çıktığını açıklayan Et ve Süt Kurumu,  etlerin analiz sonuçları açıklanıncaya dek, kurumun depolarında muhafaza edildiğini belirtti. 20 ton etin hastalıklı çıkan kısmının 5 Ocak 2018 tarihinde, Erzincan’da imha edildiğini vurgulayan Et ve Süt Kurumu, piyasaya “sağlıksız” et sunmalarının söz konusu olamayacağının altını çizdi.

Editör: TE Bilişim