Evet-Hayır atışması arasında gündemdeki onca önemli mesele kaynayıp gidiyor. Herhalde ülkemizde, Acun'un reyting kaygısı, Rıdvan'ın TFF başkanlığı hayali dışında çok daha önemli meseleleri de var. Hep öyleyizdir zaten cambaza bak, cambaza. Eskiden bayram yerleri olurdu, cambaza bakarken bir de bakmışız ki, cebimizdeki tüm bayram harçlığımızı çarpıvermişler. Umarım cambaza bakarken önemli ülke meselelerini de Iskalamayız. Hatırlatayım dedim.
Efendim… Bu köşede çok yazdım Türkiye'nin Kıbrıs'ta söz sahibi olmasının dayanağı, Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu'nun diplomatik zekaları ve dehaları sayesinde imzalanan Londra ve Zürih anlaşmalarıdır. DP iktidarı bu sayede adadaki soydaşlarımızın direncini artırmış, merhum Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş'ın Türkiye'nin de desteği ile kurdukları Türk Mukavemet Teşkilatının güçlenmesinin yolu açılmıştır. Türkiye adada garantör ülke olmuştur. Bu Lozan Barış Antlaşması dışında, Hatay'dan sonra Türkiye'nin ikinci bir toprak kazanımı anlamına gelir. Merhum Denktaş hayatını Kıbrıs Türkünün özgürlük ve bağımsızlığına adamış, tüm dünyaya da varlığını kabul ettirmiştir. Şimdi neler oluyor bilen var mı? Cenevre görüşmelerinde Kıbrıs Türkleri lehinde ne mesafeler alındı? Yoksa Merhum Denktaş'ın kemiklerini sızlatacak gelişmeler mi oluyor? Erdoğan Çipras görüşmesi neden gerçekleşmedi? Hükümet kanadından, ajanslardan ciddi bir haber bilgilendirme yok. Neden TV'lerde bu konuda tartışma programları yapılmıyor? Hatırlatayım dedim.
Kaşla göz arasında Milli Eğitim müfredatında ciddi olumsuz değişikliler yapılıyor. Cılız tepkiler dışında konuyu gündeme taşıyan, kampanya başlatan yok. Evet-Hayır çekişmesi arasında kaynayıp gidiyor. Hatırlatayım dedim.
Umre Müslümanların Hac mevsimi dışında kutsal toprakları ziyareti, Kabe'yi tavaf edip ibadet etmesidir. Kelime anlamı ziyarettir, Kuranı Kerim de de geçer, yüce kitap "Haccı ve umreyi Allah için yapın" der. Hadislerde ise küçük günahların kefareti olduğu ifadesi vardır. Hanefiler ve Malikiler için sünnet, Şafi ve Hambeliler için farz kabul edilir. Yani umre bir tür ibadettir, bu ibadeti Kurandaki söylendiği gibi Allah için yapanların ibadetleri, duaları kabul olsun inşallah. Ancak bu ziyareti kendi ihtiras ve siyasi emellerine alet etmek isteyenlerin cezasını da yüce Mevlam kendi ilahi adaletiyle versin. Bunu neden mi söyledim? 8-10 kişilik bir gurup kendini bilmez, herkes ibadetiyle, tavafıyla meşgulken toplanıp "evet duası" yapmışlar hele hele "Hayır" diyenleri kafir ilan edişlerini, diğer ifadelerini duysanız, bir kaşık suda boğasınız gelir. Üstelik bir de iyi iş yapmışlar gibi videolarını sosyal medyada yayınlıyorlar. Bre densizler sizin hiç mi Allah korkunuz yoktur? Allaha sığınıp, yüce Peygamberimizden şefaat isteyeceğinize, Allah'ın kulundan tek adamdan mı medet umarsınız? Bunun adı Allah'a şirk koşmaktır, hiç mi utanmazsınız? İstediğini gören Görmez nerede? Neden çıkıp bu müşriklere haddini bildirmez? Hatırlatayım dedim.
Yaşı yetenler hatırlarlar, tek parti döneminde Valiler CHP'nin il başkanı, kaymakamlar ise ilçe başkanı pozisyonundaydılar. Kendi kongrelerinde seçilenlere ise il başkanı değil parti mutemedi adı verilirdi. Bu millet Valilerden de CHP mutemetlerinden de çok çekti. Çok partili siyasi hayata geçişle birlikte bu usul kalktı. 1950 sonrasında ise artık Valiler devletin valisi oldular. Şimdi Yozgat Valimiz ve birçok kaymakam devletin valisi ve kaymakamı olduklarını unutmuşlar, sosyal medya hesapları üzerinden propaganda yapıyorlar. Sonra da hiç sıkılmadan bu seçim değil ki; herkes özgürce kanaat belirtebilir diyorlar. Anlaşılan o ki; daha TBMM'nin kararı Cumhurbaşkanına bile sunulmadan birileri şimdiden AKP İl ve İlçe başkanı olmaya hazırlanıyorlar. Tek parti rejimini oylarıyla yıkmış aziz milletimiz bunu iyi okusun. Hatırlatayım dedim.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi milletin oylarını emanet ettiği Malatya Seçim Kurulu Müdürü üstelik içinde suç teşkil eden ifadelerin de bulunduğu bir paylaşımda bulunuyor. Utanmadan da bu suçu 12 yaşındaki çocuğunun üstüne atıyor. Yazık hem de çok yazık. Şimdi soruyorum, acaba Malatya İl Seçim Kurulu Başkanı hakim soruşturma açmış mıdır? Yüksek Seçim Kurulunun seçkin yüksek yargıçları ne yapmıştır? Yoksa onlar da kuvvetler ayrılığının rafa kalkacağını mı düşünüyorlar?
Onca olumsuzluk içinde bir de olumlu habere bakalım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Şehircilik Şurasında, İstanbul Boğazı'nın durumunun ortada olduğunu, İstanbul'un felç edildiğini söyledi. Erdoğan, "Bakıyorsun ki o güzelim Boğaz'da aman ya Rabbim, 5, 6, 7 kat binalar. Nerede bunlar? Ön görünümde. Niye? Kararlı bir duruş sergilenmediği için bunlar oluyor. Şimdi bununla ilgili çok ciddi bir Boğaz Yasasının yeniden ele alınması, çıkartılması lazım" demiş. Sonuna kadar destekliyorum, ama şunu da sormadan edemeyeceğim. Bu sözleri kime söylemiş? 23 yıldır Belediye Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak İstanbul'un imarında söz sahibi olan kendisine mi? Haleflerine mi, kime söylemiş? Şehir plancılarının, mimar ve mühendis odalarının, İstanbul severlerin, Boğaziçi aşıklarının, çevrecilerin haklı uyarılarına kulak tıkayan, imar bakanlarına, bayındırlık bakanlarına, şehircilik bakanlarına, belediye başkanlarına mı söylemiş? Her kime söylemişse doğru söylemiş. Bize de doğru sözü alkışlamak düşer. Hatırlatayım dedim.
Ekonomi ortada, terör ortada, güneydoğu sınırlarımızdaki aleyhimize gelişmeler ortada, dış politikadaki zikzaklarımız ortada, Allah sonumuzu hayır etsin. Hatırlatayım dedim.
Kalın sağlıcakla