Bu köşede, yıllardır ülke siyasetinde merkez sağ siyaset anlayışının eksikliğinden söz ediyor, idaredeki hata ve zafiyetlerin, toplumdaki ayrışma ve kutuplaşmanın merkez sağ olmadan da çözülemeyeceğine vurgu yapıyorum. Yazılarımda halkın beklentilerinden söz ediyor, geçmişte DYP ve ANAP’a oy vermiş milyonlarca insanın diri bir şekilde yerli yerinde durduğunu, çaresizlikten ve alternatifsizlikten dönüp dolaşıp AKP’ne oy vermek zorunda kaldıklarını söylüyorum. Zira ne CHP ne de MHP, AKP’ne alternatif olabilecek politikalar ortaya koyamadılar. Toplumu kucaklayacak, halkın beklentilerine cevap verebilecek mesajlar veremediler. CHP’nin nispeten bunu yapmasına, merkez sağa kucak açmasına rağmen, geçmişi büyümesine engel teşkil etmektedir.

            Merkez sağın bugünkü sözcüsü Demokrat Parti ise tabanı dimdik ayakta olmasına rağmen, halkı peşinden sürükleyebilecek lider kadrolarını bir türlü bulup çıkaramadı. Burada defalarca yazdım, toplumda karşılığı olan, kitleleri peşine takabilecek lider adayları vardır dedim. Sayın İlhan Kesici ve Sayın Meral Akşener’i de defalarca yazdım. Nihayet bizim yıllardır söylediklerimiz anayasa halk oylaması sonrasında televizyonlarda, entelektüel çevrelerde, köşe yazılarında, siyasi kulislerde konuşulur, yazılır hale geldi. Sayın Kesici Cumhurbaşkanlığı adaylığına münasip görülürken, Sayın Akşener’in partileşme süreci gündemin başköşesine oturdu.

            Kamuoyunda, tabanda bir hareketlilik var. Sayın Akşener umut olarak görülüyor ve gösteriliyor. Ben de yurdun dört bir yanından ve özellikle de Manisa ve ilçelerinden sürekli aranıyorum, bilgileniyorum. Herkes kanaatlerini, düşüncelerini anlatıyor, tabi bu arada itirazlarını, endişelerini  söyleyenler de var. İçlerinde DYP, ANAP tabanından olanlar olduğu kadar sade vatandaşlar da var, hatta AKP, CHP ve ulusalcı kanattan olanlar da var. Meral hanım gerçekten tabanda tutmuş, ama mülahaza hanesini boş tutanların sayısı hiç de az değil. Bu arada MHP’den toplu istifalar, masa başında teşkilat kuranlar, şimdiden il başkanlığını, ilçe başkanlığını ilan edenler de var. Bugün bunları anlatmaya çalışacağım.

            Rahmetli Demirel’in güzel bir sözü vardı. “Doğmamış çocuğa don biçilmez” derdi. Ortada fol yok yumurta yok kimileri şimdiden sandalye peşine düşmüşler. Amaç nedir? Türkiye’mizi bu günkü tıkanmış siyasi ortamdan çıkarıp, toplumsal barışı, refahı, huzuru, güvenliği, eşitliği sağlamak, terörü sonlandırmak, ülkeyi adaletle yönetilebilir hale getirmek midir? Yoksa birlerine sandalye sağlamak mıdır? Daha önce de yazdım. Sayın Akşener’in ağzından duymadığınız hiçbir şeye inanmayın. Kurulacak partinin adını bile telaffuz edenler var, oysa ortada verilmiş bir karar bile yok. Sosyal Medyada Meral Hanım adına açılmış bir sürü hesaplar, guruplar, sayfalar var, yalan yanlış haberler üretiyorlar. Hiçbirine itibar etmeyin. Twitter kullananlar bilirler, eğer kullanıcı adında küçücük bir mavi nokta varsa, o hesap kişinin resmi tescilli hesabıdır. Ondan gayrısı sahtedir. Sayın Akşener’in de kendisine ait mavi noktalı hesabı vardır ve mesajlarını oradan verir. Şimdiye kadar ne partinin adı, ne kurucuları, ne yöneticileri ne de programına ilişkin tek bir cümle bile sarf etmemiştir.

            Hal böyleyken birilerinin çıkıp, kendisini teşkilat başkanı ilan etmesi, Sayın Akşener’i iki yıl sonra yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olarak lanse etmesi, partinin adı ve kurucularını ifşa etmesi doğmamış çocuğa don biçmekten başka bir şey değildir ve harekete de zarar verir.  Kaldı ki kurulacak olan partinin merkez sağ çizgide olacağı ilan edilmiş ve bu da tabanda büyük bir ilgi uyandırmıştır. Öyleyse MHP’den toplu istifalarla teşkilat kuruyoruz görüntüsü vermek niyedir? MHP zaten vardır. Yara da alsa, iktidarın stepnesi olarak görülse de, güç kaybetmiş de olsa vardır. Kurulacak olan partiyi MHP’ye benzetmeye çalışmak onu dar alana hapsetmek demektir. Oysa köyden, kentten her yaştan ve her kesimden, soldan, sağdan beni arayarak görüşlerini bildirenlerin özlemi bu değildir. Yani MHP’ye benzemek değildir.

Halkımız Doğu’da, Batıda, zengin, fakir, köylü, kentli, kadın, erkek, genç, yaşlı, her kesimden insanları topyekun kucaklayacak, hoşgörü, adalet ve eşitliği sağlayacak, hem halkın değerlerini hem de Cumhuriyetin değerlerini bir arada koruyacak, etnik ve mezhepsel ayırımcılığa karşı, özgürlüklere, milli ve manevi değerlere sahip bir yapılanmanın özlemini çekiyor. Meral Hanımı da öncelikle bir ana olduğu için bunu sağlayabilecek kişi olarak görüyorlar ve bağırlarına basıyorlar. Kimsenin kendilerine paye çıkarmak adına, koltuk uğruna, Meral Akşener’in halkıyla arasında kurduğu bu gönül köprüsünü bozmaya hakkı yoktur.

Sayın Ümit Özdağ bir televizyon kanalında bu yazdıklarımı doğrular mahiyette konuştu. Olur, olmaz beyan verenlere de “kendi görüşleridir” demekle yetindi. Sayın Özdağ’ın da ifade ettiği gibi, bu hareket herkesi kucaklayacaktır, asla bir MHP olmayacaktır. Merkez sağdan AKP ve diğer partilere giden oyları geri almanın yolu da budur. Bunun yaratacağı sinerji ile diğer kesimlerden de oy alabilecektir. Bunun için de kadrolar içinde halkla gönül köprüsü kuran, Menderes, Demirel ve Özal çizgisinin izini taşıyacak, çağrıştıracak isimler de olmalıdır. Elbette MHP’den ayrılanlar da olacaktır ama rahmetli Özal’ın dört eğilimi bir arada tutmasını becerebilen terazisi gibi olmalıdır. AKP de başlangıçta bunu yapmış ve iktidara gelmişti. Aksi taktirde, Ardahan’dan Edirne’ye, Diyarbakır’dan, Samsun’a, Manisa’dan, Şanlıurfa’ya kadar umut arayan vatandaşa birleştirici bir mesaj veremezsiniz.

Ellerinde kağıt, kalem listeler hazırlayanların, il, ilçe başkanlığı sevdasında olanların, kurucular listesi yapanların hatta şimdiden milletvekili hesapları yapanların da kötü niyetli olduklarını düşünmüyorum. Ancak tedbirli olmak lazımdır. Siyasette erken öten horozun başının kesileceği unutulmamalıdır. Doğmamış çocuğa don biçilmez. Benden söylemesi.

Kalın sağlıcakla…