Kuşkusuz merhum Süleyman Demirel, devlet adamlığıyla, ülke kalkınmasına yaptığı katkılarıyla, Cumhuriyete ve onun değerlerine bağlılığıyla, millete olan inancı, milletin değerlerine sadakatiyle, din ve vicdan hürriyetlerine, temel hak ve hürriyetlere saygısıyla, toplumun hemen her kesimine kucak açışı ve engin hoşgörüsüyle bu ülkeyi uzun yıllar yönetmiş en önemli liderlerdendi. Başarısını tanımlarken başlıkta yer alan sözü vurgulardı: "Davamız doğru, hedefimiz doğru, yolumuz doğrudur."
Dava nedir? Dava, hürriyet içinde kalkınmayı sağlamak; tüm yurttaşların ülkemizin özgür bireyleri olarak, dilediğince yaşaması, dilediği işi kurabilmesi, fikir ve inançlarını özgürce ifade edebilmesi ve daha bir çok temel hak ve özgürlüklerine devletin güvence vermesi ile milletin daima son sözü söylediği, refah ve saadet, huzur ve güven içinde yaşamasını sağlamaktır.
Hedef nedir? Hedef, merkezi idarede ve yerel yönetimlerde bu davayı iktidara taşımak ve muasır medeniyetler düzeyine çıkmış Büyük Türkiye'yi gerçekleştirmektir.
Yol nedir? Demokratik parlamenter sistem içerisinde, hür, eşit, adil bir seçim sistemiyle, milletin hiçbir tehdit ve baskı altında bırakılmadan, güven içerisinde, serbest bir seçim ile sandıktan çıkmaktır. Türkiye bunu 14 Mayıs 1950'de başarmıştır. Bu yolu açanlardan da bu yoldan iktidara yürüyenlerden de Allah razı olsun.
Maalesef, darbeler her seferinde bu yolu tıkamış, davanın hedefe ulaştırılması kesintiye uğratılmıştır. Aslında tüm bu darbeler iktidara yönelik değil milletin iradesine yöneliktir. Milletin refah ve saadetinin sağlanmasına, kalkınmasına, ülkenin büyüyüp gelişmesine yöneliktir. Demokrasiye yöneliktir.
12 Eylül 1980 darbesi sadece davanın hedefe ulaşmasını engellemekle kalmamış ülkenin gelecek yıllarını da ipotek altına almıştır. Hala daha darbecilerin, siyasi partiler ve seçim kanunları ile siyaset yapmaya kalkışıyorsak bu ayıp da tüm siyaset kurumuna yeter. Kenan Evren ve arkadaşlarının, Demirel korkusunun ülkeyi hangi noktalara getirdiği ortadadır. Neyse ki egemenliğin asıl sahibi millet, ömür boyu yasağı kaldırmış, geç de olsa kısmi baharı görmüştür. Ne yazık ki 2002'den bu yana ise milletin asli savunucuları merkez sağ siyaseti yüce mecliste bulunmamaktadır. Bu büyük bir eksikliktir.
Bu eksikliği kim gideriyor? Büyük ölçüde iktidardaki AKP. Hani Doğan görünümlü Şahin denirdi eskiden araba ilanlarında, ama öyle şey olmaz, Doğan Doğandır, Şahin de Şahin. Kaportaya faça çekmekle Şahinden Doğan çıkaramazsınız. Halkı kandırabilirsiniz ama günü geldiğinde foyanız meydana çıkar, atıverir sırtından. Sadece AKP mi? CHP de MHP de yeri geldi merkez sağ makyajı yaptılar, hala da yapıyorlar. Ancak artık zamanı gelmiş ve geçmektedir, taşlar yerine oturmalı herkes asli yuvasına dönmelidir.
"Bir büyük davayı zayıf savunmak, davaya yapılacak en büyük kötülüktür" . Bu hüküm cümlesi Sayın İlhan Kesiciye aittir. Çok da doğrudur, dava doğru, hedef doğru, yol doğruysa niçin demokratlar siyasetin dışındadır? Çünkü dava iyi savunulamadı. Bir zamanlar kasketli, poturu yamalı diye aşağılanan milletin efendileri, gün geldi ağzı çorba kokanlar diye ötekileştirildi. Sonrasında takılındı 367 garabetinin peşine milletin partisi olmaktan çıkıp devletin partisi gibi görünür olduk. Sonra gelenlerin çoğu da zaten davadan da hedeften de bihaberdiler. Davanın adamı geçti başa onu da Ergenekoncu diye kendimiz harcadık. Ne oldu? Erkenekonun, Balyozun kumpas olduğu çıktı ortaya kimse bir özür bile dilemedi.
26 Şubatta DP Büyük Kongresini yapıyor. Partiyi referandumda sandığa temsilci bile veremeyecek hale düşürenlerin karşısına dört tane aday çıkıyor. Acaba hangisi davayı, hedefi, yolu biliyor? Biliyorsa da hangisi bunu en iyi şekilde savunabilecek ve uygulayabilecek kapasiteye sahip, ekibi, kadrosu kim? Eski tas, eski hamam, kalacaksa sadece tellaklar değişecekse bundan ne umut beklenir?
Dostumuz M.Necati Güngör Bu ülkeye İlhan Kesici gibi lider lazım diye yazmış. Devlet adamlığının hemen hemen bütün vasıflarını karşılıyor. Derin bir kültüre, ekonomi bilgisine sahip. Dindar bir toplumun beklentilerine cevap verecek hoşgörüye ve bilgi derinliğine ulaşmış bir değer. Diye devam ediyor ben de altına imzamı atarım.
İktidar ve muhalefet partileri dahil bu mecliste ekonomi ve kalkınma politikalarını en iyi bilen, çözüm üretebilecek bilgi ve donanıma sahip yegane kişi de odur. Dış siyaseti biliyor, dünyayı okuyabiliyor. Sevecen, alçak gönüllü, edepli. Muhalefetini de "edep" çerçevesi içinde yapıyor ve kimseyi kırmamaya çalışıyor. Halktan iyi puanlar alıyor.
Benim dostluğumu yakınlığını bilenler her televizyon konuşmasından sonra arayıp takdir duygularını dile getiriyorlar, hadi artık giysin kıspeti, çıksın meydana diyorlar. DP kongresi delegeleri bir değil, iki, üç, dört kere düşünmelidirler, yarın geri dönüşü olmayan bir yola girmemek için doğru yolu bulmalıdırlar.
Dava doğru, hedef doğru, yol doğrudur… Tek eksik davayı en mükemmel şekilde savunacak ve milleti peşine takacak bir liderdir. Kalın sağlıcakla