Referandumda büyük başarı sağlayan, hayır oylarının yüksekliğini sağlayan CHP’de birden bire iç kavga başladı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu restini çekti. “Parti içi kavgaya izin vermem” dedi. Muhaliflere partinin kapısını gösterdi. Bunun böyle olacağı referandum öncesi belliydi. CHP kendini referandumdan hayır çıkacağına o kadar çok inandırmıştı ki CHP içi muhalefetin güçlü isimlerinden milletvekili Muharrem İnce ulusal bir telvizyon kanalında “Evet çıkarsa CHP’de sıkıntı olur mu?” sorusuna İnce “Hayır çıkacak. CHP’de birşey olmaz” demişti. Referandumun üzerinden bir ay bile geçmeden bana göre zamansız parti içi mücadele başladı. CHP’de kazanın kaynaması Deniz Baykal-Kemal Kılıçdaroğlu ile başladı. Daha sonra ulusal televizyon kanalında Deniz Baykal, Ahmet Hakan’la söyleşiye çıktı. Talihsiz kasetlerle CHP genel başkanlığından ayrılmak zorunda kalan Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2019’da cumhurbaşkanlığına aday olmayacaksa genel başkanlıktan istifa etmesi gerektiği önerisinde bulundu. Bununla yetinmeyen Deniz Baykal, Abdullah Gül’ün aday gösterilmesi önerisi için içine tuz biber ekmiş oldu. Fikri Sağlar’ın çıkışı ise CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu çileden çıkardı. Ardından Muharrem İnce’nin hareketi CHP’de olağanüstü kurultayın kaçınılmaz noktaya doğru gittiğini gösteriyor. İşte CHP bu diyeceğim dostlarımın bir kısmı darılacak. Gerçek bu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu muhaliflere kapıyı göstermesi bence doğru. Bir defa başkanlık sisteminin geçişi 2019’daki seçimle olacak. Bunun için çalışma yapma imkanı Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na tanınmalıydı.  Bugünlerde gündemde AK Parti olması gerekirken CHP iç kavga ile gündeme oturdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan böyle ana muhalefet partisi olduğu sürece her seçimi rahat rahat kazanır.

CHP’de olup biteni en iyi takip eden Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Aydın Engin’in analizini köşeme aktarayım.

 

CHP’DE KAZAN KAYNIYOR

 

 

Tırmık geçen haftayı CHP üstüne iki yazı ile kapattı. “Bu kadarı yeter. Suriye’de Putin ve Trump’a rağmen Erdoğan nasıl bir kanlı maceraya hazırlanıyor, AB ile Erdoğan iktidarını bağlayan pamuk ipliği kopmak üzere” gibi sorulara cevap arayalım, tırmıklayalım diyordum ki CHP birden kaynayan kazana dönüşüverdi.

Yani CHP üstüne bir Tırmık daha zorunlu oldu.

N’apalım çaresiz kaşığımızda çıkan yenecek, “Beni yaz” diye buyuran konu tırmıklanacak.

Buyrun.

 

***

 

CHP’de kazanın kaynamaya başladığının ilk belirtisi Deniz Baykal - Kemal Kılıçdaroğlu buluşması oldu.

Buluşma sonrası açıklamalar sadece Baykal’dan geldi. Ardından kazanın kaynamakta olduğunu sezen Ahmet Hakan arkadaşımız Deniz Baykal’ı CNN Türk ekranına çıkardı.

Baykal orada da baklayı ağzından çıkarır gibi oldu ama tam çıkarmadı da. Örneğin Kılıçdaroğlu’na 2019’da Cumhurbaşkanlığı’na aday olmayacaksa partinin başından da istifa etmesini önerdi. Gazeteci tayfası “Acep ne demek istedi ve neden bunu önerdi, hesabı ne” diye düşünürken bu kez de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adayı olmasını önerir gibi yaptı. Biz, bu kez de CHP seçmenine, üyesine, milletvekiline, yöneticisine AKP kurucusu Gül’ü cumhurbaşkanı olarak önermek hangi akla hizmet eder sorusuna cevap ararken internet hareketlendi ve “Deniz Baykal aslında kendini cumhurbaşkanı adayı olarak öneriyor” yargıları öne çıktı.

Ertesi gün Deniz Baykal sözlerine açıklık getirmek amacıyla yeni bir açıklama yaptı. Yine “Pek bir şey açıklamayan bir açıklama” ile karşılaştık...

Ardından Kılıçdaroğlu CHP grup toplantısında kürsüye çıktı. “Parti içi kavgaya asla izin vermeyeceğiz. Kavga edenleri gerekirse kapının önüne koyacağız” diye gürledi. Acep referandum sonrasında partinin tutumunu benimsemeyip sert eleştiriler yönelten genç CHP’lilere, mesela Üsküdar’da referandum için alkışlanası bir çalışma yürüten partili gençlere mi aba altından sopa gösteriliyor, diye düşündük. Çünkü onun ötesinde CHP içinde kavga çıkaranlarla ilgili kamuoyuna yansıyan bir olay, bir çıkış duymuş değildik.

CHP’yi ilgi odağına getiren bu çıkışlara bir de ve birden deneyimli CHP’li Fikri Sağlar’ın zehir zemberek açıklamaları ekleniverdi.

Sağlar, “Artık fedakârlık bitti. Bütün gemiler yakıldı... Bir an önce olağanüstü kurultay yapılmalı” dedi.

Buna yine dün sıcağı sıcağına Muharrem İnce’nin “Genel başkanın yetkisi dahilindedir olağanüstü kurultayı toplamak. İmza toplayıp olağanüstü kurultay istemektense kendisi toplarsa daha şık olur” sözlerini ekleyin.

Kılıçdaroğlu haklıymış, CHP’de bir şeyler oluyor. Kavga mı bilemem ama bir şeyler olduğu, kazanın fokurdamaya başladığı ortada.

Baykal’dan Fikri Sağlar’a, ondan Muharrem İnce’ye yükselen sesler olağanüstü kurultayın kaçınılmaz olacağını gösteriyor...

Gibi...

Artık olağanüstü kurultayı Kılıçdaroğlu mu çağıracak, delegeler arasından yeterli imza toplanıp kurultay kararı mı alınacak, bilemem.

Bildiğim, gördüğüm, gözlediğim CHP hareketli günlere gebe. Bu, parti içinde “Tazıya tut, tavşana kaç” çizgisinin aşılacağı bereketli bir açılıma mı yönelecek, yoksa “Eski hamam, eski tas, sadece tellaklar değişti” dedirtecek bir sonuç mu doğuracak bugünden kestirilemez.

Ama önümüzdeki günlerde gazeteci takımının gündeminde CHP’nin epey yoğun bir yer tutacağını kestirmek yanlış değil.