Kim ne derse desin, CHP bu ülkenin kurucu partisidir ve şartlar ne olursa olsun Türkiye'nin de ona ihtiyacı vardır. O yüzden CHP kurultayları CHP'li olmayanlar için de önem taşır, taşımalıdır da. Peki bu ülkenin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası ile bugünkü CHP aynı mıdır? Bu soruya evet cevabı vermek pek mümkün görülmemektedir.
Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük Millet Meclisinin kurucu iradesini temsil eden ve Milli Mücadelenin ateşleyicisi olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin siyasallaşmış şeklidir. Bir başka deyişle CHF, Milli Mücadele ortak paydasında birleşmiş, İslamcısından, Türkçüsüne, Ümmetçisine, Yeşil Orducusuna, İttihatçısına, Karakolcusuna, askerinden, siviline, eşrafına, okumuşuna, cahiline, zengininden, fakirine, köylüsünden, kentlisine, sarıklısından, cüppelisinden Garpçısına, liberalinden, sosyalistine kadar bu milletin tümünü kucaklıyordu. Zamanla bu birlik bozulmaya başladı, bir kısmı daha Milli Mücadele günlerinde Meclisi ve CHF'nı terk etti.
Cumhuriyetin ilanından sonra ise önce Mustafa Kemal'in yakın dostları, silah arkadaşları ayrıldı CHF'dan. Partileştiler de, ama rejim muhaliflerinin de odağı haline gelmeye başlayınca istenmeyen hadiseler yaşandı. İstiklal mahkemeleri kuruldu, demokrasi denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Sonrasında tek parti iktidarı sürdü ama bir taraftan da toplumsal muhalefet yükseliyordu. Atatürk lüzum görmedikçe Hükümete müdahale etmiyordu, bu yüzden de toplumsal muhalefet giderek güçleniyordu. Meclis ve Fırka içinde de muhalif sesler yükseliyordu. Atatürk Hükümetin murakabe edilemediğinden yakınıyor İktidarın hatalarını seslendirecek bir muhalif Fırkanın gerekliliğine inanıyordu. Serbest Fırkayı bizzat kurdurdu, böylelikle liberaller de CHF'dan koptular. Serbest Fırka yerel seçimlere katıldığı bölgelerde beklenenin üstünde başarı gösterdi ama Devletin de gücüyle bastırıldı. Bu sonuçlar aslında bir sonraki genel seçimde İktidarın değişebileceğinin de işaretiydi ama Fethi Okyar ve kurucuların bütün iyi niyetine rağmen rejim muhaliflerinin de ilgi odağı olması engellenemedi. Fethi Bey partisini kapatmak zorunda kaldı ama CHF'den kopanlar bir daha geri dönmedi.
Atatürk çareyi iktidarı değiştirmekte buldu, İnönü'nün yerine Celal Bayar'ı başbakanlığa getirerek muhalefeti tatmin etmek istedi. Bunda kısmen başarı elde etse de ömrü vefa etmedi. İnönü'nün Milli Şeflik dönemi ise parti içi muhalefetin ve halkın bastırıldığı tam bir baskı rejimidir. İkinci Dünya savaşının getirdiği sıkıntılar bahane edilerek halkın üzerine büyük külfetler getirilmiş, hata üstüne hatalar yapılmıştır. Toplumsal muhalefet azalmamış aksine büyümüştür.
CHP'de asıl büyük kırılma ise 1945 de yaşanmıştır. 4'lü takririn ardından CHP kendine çeki düzen vermek yerine imzacıları partiden ihraç etmeyi yeğlemiş bu da Demokrat Partinin kuruluşuna sebep olmuştur. 7 Ocak 1946 da kurulan DP halkın büyük oranda teveccühüne mazhar olmuşsa da hileli 1946 seçimleri ters yüz edilerek iktidar verilmemiştir. Ancak DP'nin yükselişi engellenememiş ve 14 Mayıs 1950'de % 58 oyla tek başına iktidara gelmiştir. CHP'den kopanlar ise bir daha geri dönmemiştir. Bu kadar ayrılıktan sonra CHP'yi kurucu iradenin temsilcisi olarak kabul edebilmek mümkün müdür?
Sayın Kılıçdaroğlu bu anlattığım hadiseleri iyi okumuş olmalı ki; yeni bir politika izleyerek yelpazesini genişletmek, demokratları, liberalleri, dindar Cumhuriyetçileri, hakiki sosyal demokratları yeniden kazanmak istedi, ama başaramadı. Çarşaf liste yaparak demokratlığını gösterdi ama delege bunun gereğini maalesef yapamadı. Medya maymunu ham çökeleğin, Faik Öztrak gibi devlet umuru görmüş bir ekonomistten daha fazla oy aldığı, mafya liderinin abuk subuk beyanlarını kabullenerek genel sekreterin harcandığı bir parti meclisi seçiminden ne beklersiniz? Listeyi delerek parti meclisine giren 19 kişiye bakıp da parti içi muhalefetin hareketlendiğini falan kimse düşünmesin. Listeyi delenler arasında bir tek bile muhalif yoktur. Sadece İstanbul, İzmir gibi illerle, mezhepsel oyların, doğu, güneydoğu delegelerinin ittifaklar kurarak blok hareket etmesi sağlamıştır bu liste delme işini.
Sayın İlhan Kesici ve Sayın Aytun Çiray önerileri geri çevirerek listelerde yer almamakla çok isabetli davranmışlardır. Kadim dostum Aytun Çiray'ın beyanları çok iyi okunmalıdır. Önümüzdeki günler Türk siyasetinde yeni oluşumlara gebedir. Cumhuriyetçi demokratların, dindar cumhuriyetçilerin, samimi muhafazakarların, sapmamış, bozulmamış gerçek liberal demokratların, tıpkı 1946'da Demokrat Partinin çıkışı gibi bir hareketle kuşatılmış tabanlarını yeniden kazanması gerekmektedir. Hayırlara vesile olur inşallah. Kalın sağlıcakla.