Dünkü yazımda Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarındaki eğitim alanındaki gelişmeleri anlatmaya çalışmış, geçtiğimiz hafta sonu 60. Yılını kutlayan güzide okullarımızın kuruluş öykülerini bugün yazacağımı ifade etmiştim.
Cumhuriyetin 2. On yılında eğitim alanına damgasını vuran Köy Enstitülerinin olduğundan söz etmiştik. 1937 yılında başlayan bu süreç 1945 yılında ikinci dünya savaşının sona ermesinin ardından önce özünü kaybetti, işlevselliğini yitirdi sonra da ortadan kaldırıldı. Başta ABD olmak üzere galip devletler, köy enstitülerinin Sovyet modelini andıran bir sistem olduğundan söz ederek bundan vazgeçilmesini Türkiye'ye dayattılar. Ancak o günlerde Türkiye çok partili hayata geçmenin sancılarını da yaşıyordu. Köylü kesimi toplu olarak Demokrat Partiye geçiyor, Bayar ve Menderes'in her mitingi adeta olay oluyordu. İktidardaki CHP toplanan bu kalabalıkları cahil çoğunluk, poturu yamalılar ve kasketliler diye niteliyor, gidişatı fazla umursamıyordu. Ancak köy enstitülerini kapatmak zaten DP'ye gönül vermiş kırsal kesimin iyice gözden çıkarılması demek olacaktı, o yüzden kapatma konusunu bir süre ertelemeyi tercih ettiler. 1947 yılına gelindiğinde önce hizmet başında eğitim, toplu üretim ve beceri kazandırma gibi asıl amaçlar kaldırılarak okullar sadece köy öğretmeni yetiştiren sıradan muallim mekteplerine dönüştürüldü.
1950'de DP büyük hedef ve iddialarla iktidar oldu. Öncelikli hedeflerinin başında kırsal kalkınmanın ve tarımsal üretimin artırılması için, sadece köy gençlerinin eğitilmesi değil, tarımda mekanizasyonun sağlanması ve sulanabilir arazilerin miktarının artırılması geliyordu. Bu yüzden CHP iktidarında varılan anlaşmayla devreye sokulan fakat iktidarın beceriksizliği nedeniyle hiç yararlanılamayan Marshall Planını etkinleştirdi Bir taraftan köylüyü traktör sahibi yapabilecek projeler üzerinde yoğunlaşırken diğer taraftan da barajlar ve sulama projelerine öncelik veriyordu.
Menderes'in asıl büyük hedefi ise başlattığı kalkınma hamlelerine insan kaynağı sağlamak üzere eğitime yatırım yapmaktı. Bu işin başına ise en güvendiği isimlerden rahmetli Tevfik İleri'yi getirmişti. Tevfik İleri İTÜ'lü bir mühendisti bu yüzden kalkınmanın birinci şartının yetişmiş teknik eleman gücüne sahip olmak olduğunu çok iyi biliyordu. Diğer taraftan ise öğrencilik döneminde milli bir aktivist ve öğrenci lideri olarak gayri milli eğitimin sonuçlarını çok iyi görmüş, hem cehaletle hem de gayrı millilikle savaşmaya ant içmişti.
Menderes ve İleri gayrı milli eğitim verdiklerini düşündükleri yabancı okulları kapatmak yerine, onlarla yarışabilecek hatta daha ileri düzeyde milli okulların açılmasını hedefliyorlardı. Zira onları kapatsalar yerine ne koyacaklardı? Bürokrasinin önemli bölümü bu okullardan yetişmişti ve bir dirençle karşılaşılacağı muhakkaktı.
Menderes ve İleri bu yeni okulların üzerinde çalışırlarken bir gün Muğla'nın Ula kazası DP ilçe başkanı merhum Şevket Akıncı ile İzmir ve Ege taşrasının ileri gelenlerinden bir heyet Menderes'i ziyarete gelirler. Bu heyettekilerin ortak özelliği hepsinin Menderes'in de mezun olduğu İzmir Kızılçullu Amerikan Koleji mezunu olmaları ve birçoğunun da Menderes'in sınıf arkadaşı olmalarıydı. Heyetin sözcüsü Akıncı meramını kısaca özetler:
"Sayın Başvekilim, sizler de bizler de Amerikan Kolejinde gayrı milli bir eğitim gördük. İyi yetiştik ama zaman zaman misyonerlik faaliyetlerine, zaman zaman da onur ve haysiyetimize dokunacak hadiselere maruz bırakıldık. Bizler savaşları, milli mücadeleyi, yoklukları ve zor günleri yaşadık, bu yüzden bunların tesirinde kalmadık, vatanımızı, milletimizi, dinimizi, gelenek ve göreneklerimizi hep önde tutmasını bildik. Ancak bugünün çocukları o zor günleri yaşamadılar tesir altında kalmaları muhtemeldir, sizden ricamız çocuklarımızı bu yabancı okullara muhtaç etmeyiniz. Bu ayarda okullar tesis ediniz, bizler sorumlu ve duyarlı vatandaşlar olarak her zaman elimizi taşın altına koymaya hazırız."
Bu sözler karşısında Menderes'in gözleri buğulanır ama aynı zamanda da parlar. Tasarladıkları eğitim yuvaları vatandaş indinde de karşılığını bulmuştur. Hemen talimatını verir, öncelikle vatandaşlar eliyle bu girişim başlatılacak, devlet de her türlü eğitim kadrosuyla araç ve gereci temin edecektir. Böylelikle İzmir (Maarif) Koleji, Ege Koleji adıyla İzmir'in tanınmış Levantenlerinden Edmond Giraud'nun( Karolin Koç'un dedesi) bağışladığı Bornova'daki çiftlik arazisi üzerine kurulan barakalarda 1955 yılında eğitime başlar ve birkaç yıl sonra da Milli Eğitime devrolur. Menderes benzeri modelle Atatürk'ün kurduğu Türk Eğitim derneğine ve diğer bazı dernek ve vakıflara da aynı görevi verir. Böylelikle TED Ankara Koleji, Kadıköy Koleji ve Deneme Lisesi de faaliyete geçer. Vatandaşların yetişemediği bölgelerde ise Samsun Konya, Eskişehir ve Diyarbakır Kolejleri devlet eliyle kurulur.
Bürokraside, diplomaside, üniversitelerde, kültür, sanat, siyaset ve iş dünyasında, ülke kalkınmasının temelinde harcı olan sayısız değerler yetiştiren bu güzide okullarımızın birçoğu bu yıl 60. Yılını kutladı. Bazıları da gelecek yıl kutlayacak. Bu çok söz edilmese de gerçek bir eğitim devrimidir. Allah ömür verirse ben de Cumhuriyetimizin 100. Yılında, 2023 de mezuniyetimin 50. Yılını kutlayacağım. Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyetimizin kazanımlarını koruma dileğiyle esenlikler dilerim.