Geçen hafta Gençlerbirliği karşısında Bruma'ın golü ile 3 puan alırken ecel terleri döken Galatasaray, Arena'da muhteşem seyircisi önünde Trabzonspor'a yenildi. Olacağı buydu. Her zaman papaz pilav yemez. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Sen Gençlerbirliği maçından ders çıkarmazsan elin oğlu gelir seni 50 bin seyircinin önünde yener. Ersun Yanal ve Trabzonspor'a tam zamanında can suyu verdin.
Cumartesi günü sevgili dostum Faruk Ayyıldız'ın oğlu Karşıyaka'da evleniyordu. Bu mutlu gününde orada olmam gerekiyordu. Yaşamımda kendisinin hakkını ödeyemem. Sosyete dürümcüsü Mehmet, oğlum Gökhan, dağıtım sorumlumuz Süleyman Aydın'la Karşıyaka Nikah Salonu'na gittik. Deniz kenarında oturduk. Oğlum Gökhan saat 18.00'da Galatasaray tribünlerinin dolduğunu söyledi. Nikah bitti. Hep beraber bilgisayardan maçı izlemeye başladık. Ersun Yanal'ın Trabzon'u, Arena'da canlı oynuyordu. 17. Dakikada golü attı. Baştan önemsemedik. Aslan'ın sonradan kaç maçta kükrediğini gördüğüm için. Devrenin sonlarına doğru "İlk yarıya berabere giremezsek bu maç kayıp" dedim. Gökhan'ın Galatasaraylılık ruhundan, sözlerime pek değer vermediğini gördüm. İlk yarıda Trabzonspor kapanınca Galatasaray tek kale oynadı. Oynadı da, şuursuzca. Bir Bruma var. Ne Podoski ve Sneijder, ne de Eren meşin yuvarlağı kaleci Onur'u geçecek hareketi yapamadı. Bir tek son dakikada Eren'in röveşatası direkten döndü. Hiçbirimizin beklemediği sonuç ortaya çıktı. Galatasaray ilk yenilgisini kendi evinde olmuş oldu. Elbette bir gün Galatasaray mağlup olacaktı. O muhteşem seyircisinin önünde bu mağlubiyet zamansız oldu. Başkan Dursun Özbek'in kongrede güven aldığı günde olmamalıydı. Bir keyifli günümü Aslan berbat etti. Ersun Yanal ve Trabzonspor'u da tebrik ederim. Trabzonspor'un olmadığı yarışın tadı tuzu olmaz.