Selami Şahin, yüzlerce bestesi olan, Zeki Müren'den, Bülent Ersoy'a, Emel Sayın'dan Ajda Pekkan'a kadar birçok sanatçıya bestelerini vermiş üretken bir sanatçımızdır. Cezayir asıllı ünlü Fransız şarkıcısı Enrico Macias bile onun eserini seslendirenler arasındadır. Bugünkü aklım olsaydı, diye başlayan Nil Burak'ın seslendirdiği "Boşvere, Boşvere Ne Hale Geldik" şarkısı da onun en güzel eserlerinden biridir. Nedense takıldı dilime, pelesenk oldu adeta. Günlük haber özetlerini okurken de dilimden düşmüyordu, bakın şarkının sözleriyle haberler bir araya gelince ne çıkıverdi ortaya.
Efendim! Malum vakfın çocuk istismarcısı hocasının 45 çocuğa cinsel tacizde bulunması, onun ilk vukuatı değilmiş. İddiaya göre komşusu M.T yıllar önce zanlının durumundan kuşkulanmış, hatta onun "buranın çocukları kıçını yıkamasını bilmiyor" sözlerinden de epey huylanmış. Ayrıca, zanlının ayrıldığı eşinden olan çocuğuyla hiç ilgilenmediği halde diğer çocuklara hediyeler almasından onlara özel ilgi göstermesinden, saçlarını, başlarını okşamasından rahatsızlık duymuş. Günün birinde M.T kırtasiye dükkanına ikinci el bilgisayar almak istemiş, zanlı kendi bilgisayarını uygun fiyatla verebileceğini ama dosyalarını silmek için biraz zaman tanımasını istemiş. Güya dosyaların tümünü de silmiş ama M.T komşusundan aldığı bilgisayarı kurcalarken hard diskten bir yerlerden çocuk pornosu görüntüleri düşüvermiş ekrana. Biraz daha kurcalamış daha nelere ulaşmış, nelere. Hemen jandarmaya ihbarda bulunmuş, kendisi de boş durmamış bazı çocukları sıkıştırmış neler öğrenmiş neler. Elbette jandarma da bir şeyler öğrenmiş, deliller de toplamış. Ancak taciz edilen çocukların velileri şikayetçi olmamışlar, jandarma da dosyayı kapatıvermiş. Herhalde veliler ya umursamazlıklarından ya da, olayın duyulmasının çocuklarında travmaya yol açabileceğini düşünerek boş vermişler. Boşvere, boşvere ne hale geldik, her yüze güleni biz dost bildik, neredeydik nerelere geldik.
Efendim bir başka haber! Yıllarca casusluk suçlamasıyla asker, sivil birçok onurlu ve muteber insan tutuklandı, eziyet çekti sonra olay açığa çıktı hepsi serbest kaldı. Geçen hafta da MKE'de bir fabrika müdürü yerli piyade tüfeğinin gizli teknik bilgi ve dokümanlarını satarken suçüstü yakalanmış. İddialara göre casusluk ve rüşvet iddiasıyla tutuklanan müdür bir dönem AKP'nin siyaset akademisine de katılmış. MKE kökü Tophane Müşirliğine dayanan ulusal savunma sanayimizin baş tacı, güzide bir kuruluşumuzdur. Gençlik yıllarımda yazları MKE'nin Erdek kampına giderdik. Oradan biliyorum, çok onurlu, vatansever, memleket sever idarecileri vardı. Sonrasında bu idarecilerin çoğu devletin en üst makamlarına kadar yükseldiler, kurumun da bir itibarı vardı. Savunma sanayii bir ülkenin tam bağımsızlığının da garantisidir bir anlamda. Kırıkkale'de sebebi bilinemeyen patlamalar oldu boş verdik. Aselsan'da art arda şüpheli intihar vakaları oldu boş verdik, kurumlar partizanlarla doldu boş verdik, yolsuzluk şayiaları çıktı boş verdik. Boşvere boşvere ne hale geldik.
Birkaç gündür gazetelerin birinci gündem maddesi MHP muhaliflerinin açtığı davanın kazanılması ve sonrasında yaşanabilecek muhtemel gelişmeler. Yeni Çağ gazetesi samimi bir şekilde Sayın Meral Akşener'den yana net tavrını koyuyor. Bir köşe yazısında Akşener'in desteğinin %28'lerde olduğunu söylüyor. Biz de katılıyoruz zira Akşener'i karşılayanlar arasında çaresizlikten AKP'ye yönelmiş binlerce Doğru Yolcu, ANAP'lı seçmen ve eski yöneticileri de var, sahadan aldığımız izlenim de böyle. Ancak, başta Akit olmak üzere sahibinin sesi gazetelere ne demeli? Elazığ eski CHP il Başkanı'nın CHP'den istifa edip Akşener'in yanına geçtiğini önemli bir haber gibi veriyorlar. Amaç Akşener üzerinden Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'yi yıpratmak. Hedef Akşener üzerinden MHP'yi baraj altı bırakacak bir senaryoyu sahneye koymak. Bir taraftan Akşener'e gaz veriyorlar diğer taraftan da Bahçeli'ye sakın bırakma mesajı veriyorlar. Böylelikle MHP'den umudunu kesecek bazı vekilleri ikna ederek anayasa değişikliğine oy kazandırmak asıl niyetleri. Zira onlar da biliyorlar ki, Yargıtay süreci, tüzük kongresi derken süreç iyice uzayacak. Bahçeli de bu süreyi iyi kullanarak muhalif delegelerin çoğunu tasfiye ederek geçit vermeyecek. Zaten Bahçeli de aynı şeyi söylüyor "MHP'yi teslim etmeyiz" diyor.
Aman Sayın Akşener bu oyuna gelmeyin, sakın boş vermeyin, söylediklerimi yabana atmayın. Artık siz MHP'nin değil halkın malı oldunuz. Sizi gencecik yaşınızda parlamentoya ve İçişleri Bakanlığı gibi yüce bir makama taşıyan DYP'dir. Yine sizi yüceltecek olan da merkez sağ seçmenleridir. Halk, Sayın İlhan Kesici ile el ele, kol kola iktidara yürümenizi bekliyor, bu umudu boşa çıkarmayın, dönün artık yuvanıza. Bunları boş verir, yabana atarsanız yarın gene boş vere boş vere ne hale geldik namelerini mırıldanırız.
Bugünkü aklım olsaydı, diye başlıyor demiştik ya şarkıya. Her seçimden sonra elim kırılsaydı da oy vermeseydim diyenlerin sayısı hiç de küçümsenmeyecek kadar fazladır. Ya insanlar her iki kişiden biri olmaktan duydukları utançtan bu sözü söylerler ya da balık hafızaları çabucak unutuverir söylediklerini ve gider gene oylarını verirler. Ama asıl neden alternatifsizliktir.
Selami Şahin'le başladık onunla bitirelim, plağı çevirelim. Özledim diyelim. Gerçekten özledik, huzuru, barışı, refahı, kucaklaşmayı, insanca yaşamayı özledik. Baskılardan, terörden arınmış, özgürce sesimizi yükseltebileceğimiz konuşan Türkiye'yi, hürriyet içinde kalkınmayı, yeniden Büyük Türkiye idealine koşacağımız günleri özledik. Umut da vardır çare de vardır, meşruiyet içinde çare tükenmez dedik geliyoruz. Kararlıyız başaracağız. Mutlu yarınlara