Rahmi Turan 60 yıla yakın gazetecilik yaşamında taraf olmaktan kaçınmış, belli bir tarafı olsa da bunu nispeten örtmeyi başarabilmiş, popülist ve sansasyonel gazetecilik yapmış ve bunu başarmış usta bir gazetecidir. Bir zamanların 1 milyona ulaşan tirajıyla zirveye oturan Günaydın Gazetesi onun eseridir. Son dönemlerin muhalefetin her rengine ayna tutan Sözcü Gazetesi de onun başarılarındandır. Ancak onun gazeteleri, tam da Türk toplumuna uygun, az okumayı sevenlere göredir. Bol resimli, ilgi uyandıran, çarpıcı manşetleri olan ama içi boş haberler onun tarzıdır. Gazetelerindeki çarpıcı başlıklı yazılar istisnaları hariç, tefekkürden, tezekkürden uzaktır, derin analizler içermez, genellikle fikri destekleyebilecek argümanlar ortaya konulmaz. Elbette, aynı düşüncede olan insanları okşar, belki keyiflendirir ama karşıt görüşte olanlara hiç tesir etmez aksine onları kemikleştirir. Bu tiraja yarar ama amaca hizmet etmez, amaç tirajsa ona diyeceğim bir şey yoktur tabii ki.
Durup dururken Rahmi Turan da nereden çıktı? Dediğinizi duyar gibi oluyorum. Sayın Turan'ın 1 Şubat tarihli Sözcü Gazetesindeki "Çare de var Umut da" başlıklı yazısında dile getirdiklerine harfiyen katılıyorum. Turan yazısında CHP ve MHP muhalefetinden iktidar çıkmayacağını belirterek çarenin de umudun da var olduğundan söz ediyor. Esasen bunu ben de aylardır bu köşede dile getiriyorum. Okuyucularımdan aldığım geri dönüşlere bakılırsa oldukça da kabul görüyor. Ancak bu tespitlerin devamı niteliğinde iç sayfalarda yazdığı Tokmak-2 köşesindeki önerilerine ise hiç mi hiç katılmıyorum. Dileyen her iki yazıyı da sindire sindire okur ama ben umut olarak öne sürdüğü Sayın Metin Feyzioğlu konusu üzerinde durmak istiyorum.
Sayın Feyzioğlu hukukçu kimliği ve vatanperverliğiyle, STK'ların Bayrak Mitingindeki duruşuyla, Diyarbakır Barosu Başkanına sahip çıkışı ve katledilmesi karşısındaki onurlu tavrıyla, aydınlar bildirisi karşısındaki sözleriyle, olaylara siyasetçi gözüyle değil özgürlükçü ve demokrat bir yaklaşımla bakışıyla, Sayın Turan'ın övgülerini fazlasıyla hak ediyor. Eğer söz konusu olan Cumhurbaşkanlığı seçimi olsaydı tereddütsüz ben de buna katılırdım. Ancak Sayın Turan'ın "Umut da var Çare de var" dediği yeni oluşumun lideri Sayın Feyzioğlu olamaz.
Bu yazı yayınlandığı gün BST adlı kuruluşun hazırladığı "Türkiye'de Kutuplaşmanın Boyutları" araştırması da yayınlandı. Toplam 60 sayfalık bu rapor çok ilginç veriler içeriyor ve birçok konuda grafik ve tablolara yer veriyor. Bilgi Üniversitesinden Emre Erdoğan'ın yönetiminde yapılan bu araştırmanın en çarpıcı yönü ise Türk toplumunun bıçak gibi ortadan bölünmüş olması ve birbirine karşıt siyasi hareketlere gönül vermiş insanların, kız alıp verme, komşuluk etme, çocuklarının arkadaşlık etmesi, ortaklık kurma, iş yapma gibi konularda % 80 üzerinde bir oranda kapıları kapatmış olmasıdır.
Araştırmaya göre CHP ve MHP seçmenleri arasında muhtelif sorulara verilen cevaplarda yakınlık görülmekle beraber AKP tabanının cevapları çok farklıdır. Sonuçlardan çıkarımlarıma göre; AKP'den CHP ve MHP'ye, CHP'den AKP'ye, HDP ve MHP'den birbirlerine oy geçişi mümkün görülmemektedir. Hal böyleyken, bölünmüşlük ve kutuplaşma bu kadar artmışken, MHP ve CHP'lilere dayanacak bir yeni oluşum AKP'den nasıl oy devşirip de iktidara talip olabilecektir? Zaten o partinin siyasi yelpazedeki yeri de Feyzioğlu'nun dedesi Turhan Feyzioğlu'nun partisi CGP'den farklı bir yer olmaz. Sayın Turan bunu görememektedir, ben buna aydın görmezliği diyorum. Zira zamanında görülebilmiş olsaydı, merkez sağ bu kadar yok sayılmasaydı, AKP bugün bu kadar güçlü olamazdı. Vebali, günahı görmez aydınlarımızındır.
Sayın Turan'ın dediği gerçekleşirse, Feyzioğlu barajı aşar Meclise girer, Bahçeli'nin MHP'si baraj altı kalır, CHP de küçülür. MHP'nin baraj altı kalacağını hisseden bir kısım oyları da AKP'ye gider, AKP daha fazla milletvekili çıkarır, anayasayı da değiştirir. Benden söylemesi.
Çare, de umut da vardır aslında. Liberallerin, muhafazakar demokratların, dindar Cumhuriyetçilerin, hoşnut olmayan diğer AKP seçmeninin de oyunu alabilecek merkez sağ disiplininden yetişmiş bir lider, iktidarın bana göre tartışmasız alternatifi olur. Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik'in isyanlarını da yabana atmayın. Korkularından düşüncelerini aleniyete dökemeyen daha nicelerinin olduğunu da ben biliyorum. CHP, MHP VE AKP içindeki merkez sağ kökenli vekillerin arayışlarını da biliyoruz. Ayrıca DP tabanında başlayan hareketlenme, dirsek temaslarının sıklaştırılması, DYP ve ANAP duayenlerinin sık sık bir araya gelerek çözüm arayışları da boşuna değildir ve bu temaslar birbiriyle de bağlantılıdır. Cumartesi günü DP'nin asıl sahipleri, teşkilatların vefakar ve cefakar insanları, eski milletvekilleri Yalova'da bir araya gelecekler, oradaki canlılığa da bu görmez aydınlarımızın önem vermesi gerekir.
Siyaset yapanlar, siyaset yazanlar, toplum mühendisliğine soyunanlar, lütfen biraz daha bilimsel gerçekleri, toplumun beklentilerini, değerlerini, davranış biçimlerini görsünler, hislerine göre davranmasınlar. Bugüne kadar yaptıklarının da işe yaramadığını aksine ters teptiğinin idrakine varsınlar. Umut da vardır, çare de vardır ama görebilene. Kalın sağlıcakla.